HER TARAF KÖSTEBEK DOLU Stan, dizinin ana karakterlerinden biri. Yoğun çalışıyor, evliliği iyi gitmiyor. Gizli görevde olduğu dönemde, eşinden yıllarca ayrı kalmış ve şimdi aralarına giren mesafeyi kapatmakta zorluk çekiyor. Özellikle de güç bela kendisi için köstebeklik yapmaya ikna ettiği Rus Büyükelçiliği çalışanı Nina’ya aşık olmasından sonra. Üstelik bu aşk tek taraflı da değil.
Nina ile Stan’in bir başka ortak noktası, ikisinin de yakın dostlarının ilk sezonda öldürülmüş olması. Stan’in ortağı Chris Amador’u Jennings’ler öldürüyor, Nina’nın iş arkadaşı Vladimir Kosygin’i ise ortağının intikamını almak isteyen Stan... Tabii yukarıdaki satırları okuyup da, The Americans’ın tamamen insan ilişkilerinden ibaret bir dizi olduğunu sanmayın. Evet; belki kahramanlarımız abartılı dizilerde olduğu gibi her bölümde dünyayı kurtarmıyor, ancak işin ‘ajanlık’ kısmı, bu tür yapımlardan hoşlanan herkesi tatmin edecek yoğunlukta.
Jennings’ler 13 bölüm boyunca kılıktan kılığa giriyor, muhbirlerin peşine düşüyor, hedeflerindeki kişileri baştan çıkarıyor, üst düzey yetkililerin ofislerine böcek yerleştiriyor, bilim insanlarıyla temasa geçerek teknolojik gelişmeleri sızdırmaya çalışıyor, gerektiğinde toprağa gömülü suikast silahlarını çıkarıyor ve elbette infazlar gerçekleştiriyor. Hatta bir bölümde kendi gizli servisleri tarafından epey zorlu bir ‘sadakat testi’ne bile tabi tutuluyorlar. Yani dönemin ABD Başkanı Ronald Reagan’ın ‘Kötülükler İmparatorluğu’ veya ‘Şeytani İmparatorluk’ olarak nitelendirdiği SSCB’nin bu iki ajanı, hayatları pamuk ipliğine bağlı halde yaşıyor ve üstlendikleri zorlu görevler sayesinde bir sonraki bölümü heyecanla beklemenizi sağlıyor. Tabii senaryo, tarihi gelişmelere uyacak şekilde kaleme alınmış. Örneğin Reagan’a yönelik 1981 yılındaki suikast girişiminin ardından, kahramanlarımızı olayların tam göbeğinde buluyoruz.