Murat Saraçoğlu: Sesli çekiyoruz, dublaj yok.

Mesut Akusta: Offf dublaj olsa fena olur ya.

Murat Saraçoğlu: Hele Mesut için daha fena olur. Yazın bunu Papatya hanım.

Murat Saraçoğlu: Mesut Akusta uçağa binemediği için bir yıldır Antep'de.

Mesut Akusta: Ne bir yılı? Bir buçuk yıl oluyor.

Murat Saraçoğlu: Yazın gittin geldin ya.

Mesut Akusta: Hee evet birinci sezonun finalinden sonra iki ay yoktum. Arabayla gittim İstanbul'a..

Murat Saraçoğlu: Uçağa binemiyor değil, binmek istemiyor tercih etmiyor dersiniz. (kahkahalar)

Mesut Akusta: Bir de uçağa bindiriyorlarmış Kendal'ı ahhhhaaaaayyy..

Murat Saraçoğlu: A evet ya, Kendal'ı uçağa bindirseler ya. Böyle ellerinden bağlansın, kargo uçağı ve arka kapak açılsın. Mesut ne oynarsın, hissede hissede valla.

Murat Saraçoğlu: Tam böyle yuvarlansın yuvarlansın, (çelik halatlar bağlıymış ama) kapaktan düşerken zınkk diye orda asılı kalsın.. ''Gimsiniz ulan siz? Gim, gim, gim? diye bağırsın. (kahkahalar)

Mesut Akusta: Görüyorsun bak bir sosyete gülü değil herkes düşmanımmış benim. (kahkahalar)

Dışarıdan gelen tadilat sesi kesiliyor ve kayıt başlıyor. Murat hocanın yanında, Mesut Bey'i ve Sebahat Kumaş'ı izliyorum. Her kayıt arasında Mesut Bey kıpır kıpır. Eli dursa ayağı durmayan haylaz çocuklar olur ya hani? Aynı o enerjiye sahip.

Konaktaki çekim bitince Mesut Bey'i ikinci ekibin olduğu yere götürdükleri için ben geçen hafta okuduğunuz Murat Hoca ve Şerif Hanım röportajlarımı yapıyorum. Hiç boş vakit geçirmek yok.