Diğer yanda da Ali Nejat’ı arayıp Kaan’la ilgili şeyler konuşmak isteyen Naz var. Bütün o olan bitenlerden, gözümüzü kamaştıran kıvılcımlardan sonra bile Umut’la arasını normal tutmaya çalışan Naz ile aynısı evet.
Kaan babasının konuşmalarını duymuştu ya bir önceki bölüm, çok üzülmüştü, kırılmıştı. Naz’a sığındı. Zaten bu Karasu beyleri böyle, aynı model bunlar. Kırıldıkça, hırpalandıkça Naz’a sığınıyorlar. Sığınsınlar da zaten. Hatta büyük düşünüp Naz’ı yanlarına da alabilirler. Bana göre hiç sorun değil gerçekten. Ali Nejat’ın o gözlerinde gördüğüm ışığı istiyorum ben yahu. Böyle harlansın o ışık, bir büyüsün, kalabalık olsun.
Kaan’ın başına gelenleri duyunca sinirden, öfkeden, korkudan gözü dönsün ve aklı çıksın ama Naz elini tutunca içi çekilsin, sıcacık olsun, sakinlesin yine. Olmaz mı? Lütfen olsun? Daha değil mi? Biraz daha mı dumanları tütecek öyle uzaktan uzaktan… Peki.
Olan biteni öğrenir öğrenmez korku filmlerinden fırlamış baba evine gidiyor Ali Nejat. Önce Feyza’yı bulup işin aslını ondan duymak istiyor ama boş yatak dışında bir şey bulamıyor. Hazır eve gelmişken kendinden saklanan gerçeklerin sorumlularından bir diğerini buluyor ve mevzuyu laciverte boyuyor Ali Nejat. Tam bu noktada kendisine bir kez daha âşık/hayran oluyor ve derin sevgiler besliyorum.
Kovuldun Nesli. Muhasebeden çıkışını al, silahını ve rozetini masama bırak. Çekilebilirsin.
Ablasının hastaneye yattığına inanmayıp hastaneye gittiğini gördüğümde de iyi ki Ali Nejat diyorum yine. Esip gürleyip kara bulutlarını Neslihan’a bıraktıktan sonra ablasına gelip sarıp sarmalıyor onu. Hastaneye yattığına inanmıyor. Bir gram bile suçlamıyor onu. Bu nasıl yüce gönül, bu nasıl bir sevgi?