10 üzerinden 9.
Vildan Atasever dizileriyle olmasa da Zeki Demirkubuz’un efsanesi Kader ile kalbimde kocaman bir yeri olan, her daim güzel bulduğum bir kadın. Çağdaş Onur Öztürk bence şu ekranların gördüğü en efsunlu adamlardan biri… Tansel Öngel üzerine giydiği rolü yaşayan bir adam. Ece Çeşmioğlu ise her bir defasında değişmiyle şaşırtan bir genç oyuncu. Bu dörtlüden kötü bir şey çıkacağını zaten düşünmüyordum nitekim öyle de oldu. Yazın belki de en iyi açılışı Yaz’ın Öyküsü’nden geldi.
“Bakteri Kız” Yaz’ın serseriliği, aşkını arkadaşına feda edişi, Umut’un gerçekleri öğrendiği anda yüz ifadesi, Mert’in umursamazlığı ama aslında iyi bir adam olma çabası. Tunç’un hırsı… Evet benim bir hikayede aradığım çatışmayı yaratacak bütün malzemeler bir arada. Sürekli bağıran, sakarlık yapan ya da tesadüflerle hayatına devam eden plastik karakterlerden haz etmiyorum. Bana acısını ya da mutluluğunu yaşarken hala düşünebilenler lazım. Nitekim Yaz’ın Öyküsü gerek senaryosu, gerek yönetmeni gerek mekan seçimleri ile bana o hissiyatı verdi. Jenerik müziğinin iyiliği ve işin içindeki tansiyonu güzel taşıması da başka bir artıydı. Daha fazla bir şey söylemem gerekir mi bilmiyorum, izlemediyseniz izlemenizi tavsiye edip kenara çekiliyorum.