Salt Galata’nın içinde şef aşçıların cirit attığı kantininde oturuyorum. Birazdan Öykü Karayel gelecek ve onunla önemli rollerden birini üstlendiği Zeki Demirkubuz filmi Bulantı hakkında konuşacağız. Mekanı o seçti. Ben de gelmişken hemen galeriye dalıp bir sergi gezdim. Öykü Karayel’in Salt Galata’da buluşalım demesinin sebebinin fotoğrafla ilgili olduğunu sanıyordum. Onunla konuşurken anladım ki kendisi buranın müdavimlerinden. Galata’daki evinden sık sık buraya gelip kütüphanenin konforlu sessizliğinde vakit geçirirmiş. İşte bu nedenle ona çok imrendim.
Kahve siparişimi yeni vermiştim ki onları gördüm. Yanında menajeri Işıl Göreci ile birlikte bana doğru geliyorlar. Müze binasının esas kalabalığını oluşturan öğrencilerden hiçbir farkı yok. Hatta, çağdaş sanat ortamından kopup gelen pek çok genç kadın ve adamın ondan daha havalı olduğu bile söylenebilir. Ama işte Öykü Karayel’in ‘olayı bu’. İçimizden biri olması, adeta oynamıyor gibi o sıradan insanlara dönüşebilmesi…