Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZEL
Once upon a time in Bodrum

Uzay

Tabii ki hiç tereddütsüz Uzay’ı çok seviyorum. Bir kere “Beni, beni, Bihter’ini,” diyen birisi kesinlikle bizdendir. Kendisinin sıkı bir yerli dizi takipçici olduğunu buradan anlayıp neden böyle bir kötü karakter olduğunu da oradan yola çıkarak bulabiliriz. Uzay’ın Aşk-ı Memnudan sonra en sevdiği dizi kesinlikle MedCezir olmalı ki kendisi Orkun Civanoğlu’nu örnek alıyor. Kötülükleri tam onun pembe dizi oyunları tadında. Uzay’ın (Serhan Onat) da onun gibi aile geçmişi problemli. Annesi ölmüş ve sayısız üvey babası olmuş. Allah’tan Gönenç onu seviyor. Üvey babasıyla ilişkisi, depodaki tablolar falan Uzay’ın derin bir karakter olduğunu söylüyor aslında. Diğer gençlerden ayrı olarak kendi gündemi var. Yaptığı kötülüklerin de sosyopatlıkla bir alakası yok. Aksine o kadar yakın hissediyorsunuz ki, uyku ilaçları, en beklenmedik yerde yapılan ihanetler doğal geliyor. En güzel şey ise Uzay’ın tatlı bir şekilde sevimsiz olması. Kalçasının patlatma sınırlarına getirdiği dar pantolonları, biraz löp vücudu ve yüzündeki sırıtış… Salak gibi görünse de aslında Uzay, Aslı’dan sonra en zeki karakter. Ayrıca ikisinin sahneleri az da olsa çok eğlenceli.

Alara

Gerçek bir cast harikası. Bir karakter için bu kadar doğru bir seçim olamazdı. Kilo almaya müsait, sarışın değil direkt sarı. Alara’yı kesinlikle şımarıklıkla suçlayamam. Sanki böyle olmak zorunda o. Ateş’le ilişkisi onun için bir saplantı olacak, farkındayım. Bunun için her ne kadar onun adına üzülsem de izleyeceğimiz şeyler beni heyecanlandırıyor. Evet Ateş gerçekten Alara’ya güvendi. Sıkıntılarından onun yanında kurtulur, onunla huzur bulur sandı. İkisi de prototip olarak resmen ideal çifti temsil ediyorlar. Ancak formülleri aynı yazılmış. İkisi de baskın, ikisi de troublemaker. Böyle karakterlerin kendilerini dizginleyecek insanlarla bir arada olmaları gerek. Alara (Serel Yereli) ve Ateş birbirlerini daha da kızıştırmaktan başka bir şey yapmıyorlar. Alara’nın sürekli ilgi bekliyor oluşu da durumu daha çok germekte. Yine de helal olsun, kız iyi fedakarlık yaptı, Ateş için Ateş’i bıraktı. Bu gerçek ortaya çıktığında Aslı biraz üzülür ama Ateş yine ona döner.  Alara ve Ateş de rüya çift olarak kalırlar. Birbirlerine bu kadar uygun görünüp, birbirlerini sadece kötü etkiledikleri için. Alara da hem pişmanlık hem de o uygunluk düşüncesi yüzünden Ateş’i saplantı yapar. Ama başka bir hayatta hala beraber olduklarına eminim. Üstelik de çok mutlu bir şekilde.

Cenk

En olmamış karakter kesinlikle Cenk (Bora Gencer). Ben hiçbir yere koyamıyorum. Su da, Rana da nesini beğeniyorlar, anlamıyorum. Yakışıklı değil, çirkin çekiciliği de yok, asla bir şeyi de başarmış değil. Bence Cenk İstanbul’a dönsün, konu kapansın.

Rana

Bazı karakterler sizi çok şaşırtır. Saçma diye düşünürsünüz, yanıldığınızı anlarsınız. Rana (Zehra Yılmaz) da benim için öyle. Başlangıcında tek bir amacı vardı. Cenk, Cenk, Cenk! Cenk de bana göre sıfır emek harcanılması gereken bir erkek olduğu için Rana’yı gereksiz buluyordum. Ama sonra anladım ki onun olayı ortalığı karıştırmak ve mütemadiyen birisinin maşası olmak. Cenk’indi, Alara’nın oldu. Uzay’ın yanına sığındı, eşyalar balkonlardan atıldı. Ateş’e yardım etti ve şimdi tekrar esas yuvasında, Alara’da. Rana kötülük seviyesi yüksek bir karakter. Ama yine de karşı tarafı anlayan bir hali var. Onunla ilgili en sevdiğim şeyse arabası. Rana yancı olmadığı boşluklarda arabasında yatıp kalktı galiba. Ki bu da onun komik yönünü beslediği için ayrıca bir seviyorum onu.

1 2 3
Bağlan Keskin
31/10/2016 20:17
YORUMLAR




DİĞER HABERLER