Narcos olayları iki cepheden anlatıyor. Ana hikaye Escobar’ın hikayesi. Diğer hikaye de onu yakalamaya çalışan, Amerika’dan Kolombiya’ya gizli görevle gelmiş polisin hikayesi. Dizi bu iki hikayeye eşit ağırlık tanıyor. Bu da yaşanan olayları eşit çerçeveden yorumlayabilmemize ve daha iyi anlamamıza olanak sağlıyor.

Tabii yaşanan şeyler akıl almaz.

Escobar’ın bu kadar güçlü olmasını anlamakta zorluk çekiyoruz ilk başta. Zaten ilk bölümün başında izleyiciler için bir not var: Yaşanan her şey gerçek olduğu için bu kadar inanılmaz diye. Evet tüm bunlar gerçek.

Yani Escobar gerçekten de oyları satın alarak meclise giriyor, gerçekten de Adalet bakanı hatta devlet başkanı olmak istiyor. Gerçekten de ucu bucağı olmayan servetini korumak ve kokain satışına devam etmek için bir katliam makinesine dönüşüyor. Gerçekten de bir uçağı sırf içindeki birini öldürmek için patlatıp 110 kişiyi bir anda yok edebiliyor. Gerçekten de devletle anlaşma yapıp, kendi özel hapishanesinde yatmayı kabul ettirebiliyor. Gerçekten de tek bir adam, bir devleti kendi kurduğu ve silahlandırdığı ordusuyla dize getirebiliyor.

Paranın neler yapabileceğinin bir sonu yok cidden.