*Defne; daha ikinci bölümden itibaren, Sadri Usta'mız sayesinde "Ömer'in Defne'si" oluvermişti. Biz onu Ömer'in Defne'si olarak bildik, öyle tanıdık, öyle sevdik. Kızıl saçları, mermer teniyle öyle masum, öyle saf, öyle güzel, öyle çocuksuydu ki. Aslında onun hikayesinin içindeydik, sadece mecbur olduğu için nefret ettiği bir oyunun içindeydi, üstelik tüm mutluluğunu borçlu olacağı bir oyun.
Ne demişti Defne 29. bölümde İso'ya, Ömer'in evine ilk gittiği günle alakalı; "O günden önce hayatta mıydım, var mıydım hiç hatırlamıyorum." Defne bu sözlerinde ne kadar ciddidiyse, biz de ciddi ciddi onun geçmişte neler yaşadığına dair Ömer'e söylediklerinden başka bir şey bilmiyorduk. Yine de daha az gizemliydi Ömer'e göre. Bunun da anneannesi ve kardeşleriyle yaşadığı sıcacık ama eksik bir aile yuvası bize fazlaca yansıtıldığı için olduğunu düşünüyorum. Oysa onun da geçmişi pek hoş geçmemişti.
Ne demişti Defne Ömer'e "Hepimizin rolleri varmış, toplumsal hayattaki roller.. Hepimizin tek ortak noktası, birinin evladı olmakmış. Hayatta hiç kimse sevmezse, seni mutlaka biri severmiş. Ben de, annem gidince her insan olmaktan çıktım herhalde dedim," Bunlar yeterince sevilmemiş, sevdiği insanlar tarafından terkedilmiş ve hayatta eksik kalmış bir kızın sözleriydi.
Ömer'in yaraları zaman içinde kabuk bağlarken, Defne'ninkilerse su yüzüne çıkmaya çok müsaitti. Defne karşımıza ilk çıktığında, Ömer'e kıyasla daha oturmamış bir karaktere sahipti. Onunla ilk tanıştığımızda değişen hayatı, omzuna yüklenen yükler falan derken, kendi olmaya çalışan ama bir türlü bunu başaramayan bir Defne gördük hep. Büyümeye çalışıyordu. Gözümüzün önünde büyüdüğü 'olmaya' çalıştığı için şanssızdı. Hatalarını görüyorduk ve "şahane bir adama böyle davranılır mı?" diye tepki gösteriyorduk. Aşk; Defne'yi, içinde bulunduğu oyun yüzünden dengesiz biri haline getirmişti. Hatta 29. bölümde "Sen napıyosun Defne yaa?" dediğimiz bir yerde bıraktık onu. Ne kendini koyverebiliyordu Defne, ne de geri dönebiliyordu. İso'nun ona neden Defo dediğini anlaya anlaya izliyorduk onu. Hayatın belki de en gerçek karakteriydi Defne, mükemmel olmaya çalıştıkça hatalar yapıyordu.
Biz içini bildiğimiz, vicdanını bildiğimiz Ömer'in "su gibisin" benzetmesine yürekten katıldığımız için, Defne ve Ömer'i her zaman çok yakıştırdık. Fakat onun kendini sorgulayışları, ezik hissettiği noktalar ve Ömer'in en yakınlarından biri olan yengesinin, "Ömer gerçek Defne'yi tanımıyor bile, benim yarattığım Defne'ye aşık oluyor," sözlerinin, Defne'de açtığı kocaman yaralar vardı. "Ömer kimmm, seeen kimm" sözleri kulaklarında hep çınlıyordu. Hepsinden önemlisi, dürüstlüğü kendine vazife edinmiş, yalana tahammül edemeyen bir adama, adamın en sevdiği insanlarla beraber kurulmuş, başından beri içinde olunan bir oyun. Kendini Ömer'e yakıştırsa, yaptıklarını yakıştıramayacaktı. Hep kendini Ömer'e uzak tutuşları bu yüzdendi. Dedesiyle barışmayı hala düşünmeyen, yalan söylediği için İz'le yıllarca görüşmemiş bir Ömer vardı karşısında. Defne oyunu itiraf etmeye karar verdiğinde, Sinan ne demişti Defne'ye "Hiçbirimizin yüzüne bakmaz!"
Korkuyordu Defne, geçmişinden gelen ve ayrıntılarını çok fazla bilmedğimiz belki "terkedilme" acısını tekrar yaşamaktan çok korkuyordu. Üstelik bunu yaparken, kendisine güvenmeyen ama güvenmek isteyen bir adamın karşısında, amcasının, yengesinin ve en yakın arkadaşının da kendisiyle bedel ödemesi gerekirken, tüm acılara tek başına göğüs geriyordu. O küçücük beden, içinde kocaman bir yürek taşıyordu, bugüne kadar belki çok kez deşilmiş bir yürek.
Geçmişimiz, bugün aldığımız kararların sebebi değil midir? Defne ve Ömer için hayat birbirlerini tanıdıklarında başlamamıştı tabii ki de. Hislerini ve birbirlerine duydukları aşkı bizlere çok iyi yansıtan ama birbirlerine karşı cimrilik yapan bu iki insan, bugün, geçmişleri yüzünden bu noktada değiller mi? Bu sebeple, geçtikleri yolları, kendi savaşlarını, karakterlerden dinlemek yerine izlemek bizler için çok büyük bir fırsat. Kafamızda çoğu şeyin daha net oturacağına ve ilerleyen zamanlarda karakterlerden duygu akışının bize çok daha iyi yansıyacağına inanıyorum. Heyecanla da bekliyorum. Acılarınızın ve sevinçlerinizin içimize geçmesi adına kocaman bir boşluk bırakarak. Bu büyülü geçmiş masalını izlemenin ve Ömer ile Defne'nin aşkın tarihini yazmak için bir araya gelmesini izlemesinin fazlasıyla keyifli olacağını düşünüyorum.
Cuma akşamı görüşmek üzere.