Bölüm benim için tamamıyla ne tepki vereceğimi şaşırdığım bir karambolden ibaret. Elbette Ali Nejat Karasu bu karambolün dışında güneş gibi parlıyor. Baktığınız gün söyleyin açık mı? Benim ki açık ama Ali Nejat’a kadar açık. Gerisi hep dert, keder ve bilumum şikâyet içeriyor. Diziyi izlerken bambaşka bir kişiliğim oluyor; bir yandan iyi dediğim şeye öbür yandan kötü diyorum. Bir an gülümsemekten yanaklarım ağrırken üç saniye sonrası ciğerimden yanık kokusu yükseliyor haliyle de kalan üç kırık aklımın da dibini ekmekle sıyırmış oluyoruz tabii…
Bir de daha geçen bölüm yazısında reytinglerden şikâyet etmişken bu hafta AB’de birinci olmamıza şaşırmaktan yazının gerisine nasıl geçeceğimi bilemedim! Diziye karşı bir malum olma durumum mevcut ama bunlar hep sevgiden. Neyse güzel ekip, tebrikler!
İlk olarak Umut’la başlayacağım. Kendisinden zerrece hazzetmediğim yazıları takipleyenler tarafından açıkça bilinen bir gerçek. O kadar bölüm saydım döktüm adam gitti kendini denize attı. Nazar değdirme konusunda atladığım seviyelere ben bile inanamadım. Hâlbuki ben bu bölüm Umut’un da gözünden bakmaya niyetliydim olaylara. Ama ne yapalım yani kısmet değilmiş. Haklı olduğu yanları elbet var, kesinlikle haksız diyemem ama işte gönül sevdiğini sakınıyor.
Naz’la aralarında geçen o konuşmadan sonra kafasının bozuk olduğunu hepimiz biliyorduk ama ben işin içine silah karıştırır diye düşünmemiştim açıkçası. Hayır, Genco’nun başını yaktığın yetmedi, silahı aldın madem neden Ali Nejat’ın evine gidiyorsun! Ah Umut ah!
Bir de o nasıl Ali Nejat Karasu evi canım? Elini kolunu sallayan hemencecik giriyor içeri? Tamam, parti falan vardı, gelene gidene çok bakmadılar ama böyle güvenlik zafiyeti olur mu? Olur mu sayın okur, soruyorum size? Neyse ki Kaan’ı görünce yapmak üzere olduğu şeyin kötülüğünün farkına vardı da çekip gitti uzaklara.
Sahildeki sahnenin çekimleri bana çok başka bir hikâyeyi hatırlattı. Sarhoş ve sallanan bir Umut gözümün önüne Şubat’ı getirdi. Aldığım tepkilerde yalnız olmadığımı da gördüm. Öyleyse buraya bir, “Ama haberler güzeldir!” bırakıyorum. İhtiyacı olan alsın.
Umut’un ortadan kaybolduğunu anlamaları sabahı buldu ev halkının. E, bir yerde haklılar. Ne zaman gelip gittiği belli olmuyor kendisinin. Cahide hanım, hemen anneliğini konuşturup sağa sola haber saldı ama gönlümüzde açan ilk yaban mersini tanesi İsot’umuzdan başka bir sonuç elde edemedi. Genco bir sıkıntı olduğunun farkında çünkü kundakçılık yaptıklarını evdekiler bilmiyor. Onu bulan adamlar Umut’u nasıl bulmasın değil mi? Telefonu açan balıkçıdan sonra bir sorun olduğu açığa çıkıyor. Koca adam yani, niye ceketini ve telefonunu mendireğin orada öylece bırakıp gitsin. Saçma çünkü. Gökçe de fark ediyor durumu hemen. Umut’u aramaya Poyrazköy’e gidiyorlar. Tabii Emre de yanlarında.
Söylemeden edemeyeceğim, araba sahnesinde Emre’nin yüzünün aldığı şekillerde attığım kahkahalar buradan sete yol oldu. Genco’ cum, taze damat adayının yanında, hem de O araç kullanırken öyle şeyler denmez. Ali Nejat’ın atölyesine zarar verdiğinizi söylüyorsun bari normal bir şeymiş gibi “benzin döktük, yaktık.” Deme! Emre’nin aklı çıktı orada, yazık çocuğa. Tamam, Gökçe kalbinde yara ama trafik kazası geçirirseniz kimse kimseye kalmayacak.