Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZETLİYORUM
Ömer'in Defne'si
Sezon: 1 Bölüm: 40

Ne demek "Fikret iyi biri" Defne? Senin saçını başını yolarım.

İstanbul, İstanbul olalı böyle ani bir u dönüşü görmedi. Konuş kız Nihan, senin seri sinirini yerim. Ne demek Ömer'den hoşlanmak? Haddini bilsin. Gebert onu. Fikret'e mi kaldı Ömer? Biz çok sevdik, kimselere kalmadı. Senin Star Wars'tan fırlama hallerine ölürüm, inşallah çocuğun sana çeker, bize böyle serin kafalar çok lazım. Darlandıkça bir doz Nihan, olmadı iki doz jr Nihan. Oh, en sevdiğim! Ah nasıl tatlısın, nasıl güldürüyorsun Sanem Yeles, enerjine sağlık.

Defne'nin iyi olmadığının farkında İso, sırrın ortaya çıkmasını da fazlasıyla istiyor artık. Defne'nin yolu pek iyi yerlere gitmiyor. Defne'nin gözünün önünde herkes tarafından ezilmesine dayanamıyor. Onun tanıdığı Defne, bu değil. Dost acı söylüyor, üstelik acıyı da çok tatlı söylüyor ama Defne gerçekleri kaldıramıyor. Ömer'i kaybetme korkusuyla yaşanamayacağı ve değiştiği gerçeği ağır geliyor Defne'ye. Dünyayı yaksam hakkım var diyor ama yanlış kişinin karşısında sıralıyor bu sözleri.

Tüm hıncını İso'mdan çıkartmaya çalışıyor. Böyle olmaz mı zaten? Çareyi en sevdiklerimizin canını yakmakta buluruz hep, ne kadar yanlış olsa bile. Canı öyle bir yanıyor ki, kimse kendisini anlamıyor zannediyor Defne. Dönüp kızacağım, kıyamıyorum. Ama Defne'nin bu tavrını hak etmeyecek iki insan varsa, biri Ömer biri de İso'dur. Ve ikisi de zaman zaman nasibini almış oldular işte, bu meseleden. İso bilmez olur mu hiç Defne'nin cenderesini? En çok da o girdi çıktı Defne'yle Gayya Kuyusu'na. Defne'ye en çok İso sahip çıktı, gözyaşlarına her zaman eşlik etti ve hiç yalnız bırakmadı onu. O yüzden bu sitemleri İso haketmedi. Ama Defne'nin çaresizliğini, Elçin Sangu bize muhteşem yaşattı o sahnelerde, nefes almak zor geldi bana izlerken. "Gidin lan!" diye bağırdığında, kelimelerin sonuydu belki, masayı devirişi, oturup çığlık ata ata ağlayışları.. Defne haklıydı, başına gelebilecek en kötü ve en iyi şey gelmişti, aşık olmuştu işte. Herkes onun üzerine basıp geçiyordu, fazlaydı artık bu kadarı. "Ben her zaman yanındayım," diyen bir sevgilisi vardı, onu her şeyden koruyacak ama derdini en çok ona açamıyordu. Görseydi Ömer Defne'sini böyle, sağ baştan başlar, Defne'yi bu hale getiren herkesin canına okurdu.

Ağlıyorsunuzdur, uzanıyorsunuzdur, düşünüyorsunuzdur başınıza gelen her şeyi ve iki kelime dökülür dudaklarınızdan, "Seni seviyorum." Bu iki kelimenin başında da sevdiğinizin ismi vardır. Sonra kelimeler boğazınızda düğüm, bir çare yutkunursunuz ve daha da yüksek sesle, "Ben seni çok seviyorum," diye devam edersiniz. Sevdiğiniz falan yoktur yanınızda, içinizle konuşursunuz sanki. Yaşamayanınız var mı bu anı? Ben yaşadım, yolun sonu gibi zannedilen anlardan biridir bu. Sanki biri size bıçak sokuyordur ve acımadan döndürüyordur onu kalbinizde. Her şeyi sevginizden yapmışsınızdır ama hiç beklemediğiniz, hiç hayal etmediğiniz yerde bulursunuz kendinizi, "Seni sevdiğim, kaybetmek istemediğim için.." diye özetlemek her şeyi, sevdiğinizin gözünde sizi aklamayacak zannedersiniz. Çocukluk tamamen! Bilmemek, ilk kez bu kadar çok sevmek belki, korkmak.. Yani demem o ki, istemeye istemeye anlıyorum Defne'yi ama yine de en çok Ömer'e üzülüyorum. Çünkü onun hayatında, her şey henüz toz pembe bir rüya, ortaya çıktığında da Ömer de Defne ne yaşadıysa bir bir kahrolarak yaşayacak her geçmişte kalan anı, Defne'nin her acısını.

"Ben anlamıyorum," demelere doyamayan Ömer İplikçi, soluğu Sinan'ın odasında alıyor. "Biliyorsun, Defne yalan söylemeyi pek beceremez, yutmadım tabii..." Ömer'in imalı, "Ne diyor acaba bu?" bakışlarının altındaki cümleler bugüne dek, tarafına inandırıcı gelmediyse, hepimize büyük bir geçmiş olsun. Ben bir tırstım açıkçası. Daha bunu atlatamamışken, Sinan'dan büyük bir gol geldi, "Biliyorum, bu yüzden patlayacak zaten." Öhö öhöğ.. Ne diyorsun sen Sinan? Durdunuz durdunuz, bu bölüm patlama yaşıyorsunuz, bende kalp var. Ömer'e bu bölüm, 40 haftadır verilmeyen açığı verdik, hadi hayırlısı. Ömer, Defne kendisini Fikret'ten kıskanıyor zannetti. Sinan da susarak bunu biraz doğrular gibi oldu aslında. Ama Ömer'in Defne'yi tanıması lazım. Defne, kıskançlık krizine girdiğinde ev basmalarıyla, Ömer'i darlamalarıyla, normalden fazla yakınlığıyla meşhurdur. Kıskandığında kaçmak Defne'lik bir durum değildir yani. Ömer'in bu oyunlara gelmemesi lazım, bu saatten sonra. Zaten Defne bize bir söz verdi, "Bu sana söylediğim son yalan Ömer," diyerek. Öyle de olması lazım. Çünkü ne kadar derdiyle empati yapıp içime geçirsem de acısını, artık hakikaten yeter bu yalanlar, kırıcı olmaya çoktan başladı.

Sinan'ın yazlığına varan Ömer'in gözlerindeki ışık, devrilen masayı, kırılan bardakları görmesiyle, nasıl da endişeye çevrildi. Oyunculuğuna kurban Barış Arduç, her hafta kendi çıtanı bir basamak yukarıya taşıyorsun. "Defneee!" diye adeta kükrercesine kapıya vuruşlarıyla kuruyan gözlerim tekrar ıslanıyor. Ömer'in sesiyle hayat buluyor sanki Defne, kapıyı açıyor ıslak gözleriyle.

O andan sonra Defne, 11 sene öncesinde gördüğümüz, birinci bölümde izlediğimiz Defne. Gerçek Defne, tüm çıplaklığıyla, kıvırcık saçlarıyla, korkusuz gözlerle bakıyor sevdiği adama.

-Kedi gibi diyordum, panter çıktın.

-Gözü yaşlı panter.

Atarlı Defne, hakkını yedirmeyen, kimseye kendini ezdirmeyen, lafını sözünü kimseden esirgemeyen, tefecilere saldıran, kendisini zorla öpen über yakışıklı müşteriye tokat atabilen, patronunun evini basıp bardakları kırarak sinirini çıkartan, korkusuz, yalın, teklifsiz ve karşısındaki adamı gerçekten seven ve isteyen Defne. 15. bölümün başında, oyunla yüzleşmek zorunda kaldığı andan itibaren, kendi olamayan Defne, artık kendisi. Ne hissediyorsa prangalarından sıyrılıp yaşıyor işte. Ömer'in dudaklarına yapıştığı andan itibaren kendisi. Ömer şaşkın, ne olup bittiğini anlayamasa da, Defne'yi iyi bir halde bulmanın rahatlamasında. Kim bilir neler geçti aklından o kısacık zamanda? Ateş ve barut meselesi değil bu, onlar bu sınavdan çok kez geçtiler. Tamamen duygu patlaması, ya da Defne'nin "Ne olacaksa olsun, ben bu adamı seviyorum ve ondan vazgeçmeyeceğim," diye kendine verdiği bir söz, bu kadar cesur kıldı Defne'yi. Kabuğunu kırdı Defne, şimdi işte onun devri başlamak üzere. Ömer'in Defne'sinin devri..

Kimisi evlenmeden olmamalıydı diye düşündü kimisi halaya kalktı, bazısı çok kızdı bazısı da çok sevindi. Ben seven ve sevinen taraftayım mesela. Bizler vuslatı elbette ki çok uzun zamandır bekliyoruz, daha da beklerdik ama onlar için en doğru zaman belki de bu andı. Birbirini kaybetme ihtimalinin bahsine bile dayanamayan iki aşık, iki sevgili. Birbirine hala doya doya kavuşamayan, doya doya sarılamayan Ömer ve Defne'si. Peşlerini bırakmadıkları hayalleri var, yaşamak istedikleri güzel zamanlar var önlerinde ve pek tabii engellerde. Ama önemli değil bazen bazı şeyler, anı yaşamak lazım yarın olmayacakmış gibi. Hissetmek lazım. Kademe atlayabilmek, aynı yerde kalmamak, aynı çizgide durmamak lazım.

"Defne bu değil" diye ben de düşündüm. Ama sonra dedim ki, "Hayır, Defne tam olarak da bu." Ömer'in Defne'si bu. Ömer'in 17. bölümde hayalini kurduğu gibi, kendine güvenen, kendinden emin gözlerle bakan, kendinin farkında olan bir Defne. Eşini bulmuş iki kalp, bu beraberlikten sonra daha da sağlam olacaklar. Ömer ve Defne olmamıştı, Ömer her şeyi öğrenmeden de olamayacaklar diye düşünüyorum. Ama bu çok büyük bir adımdı Defne'nin, Defne olabilmesi için. Hani başımıza gelen her kötü şeye teşekkür ederiz ya, Neriman, Sude, Fikret ya da Tranba olmasaydı, her şey bu kadar üst üste gelmeseydi, iki kişi olamayacaklardı belki Ömer ve Defne.

Ömer, Defne'den vazgeçmez, ne olursa olsun vazgeçmez. Bunu bizler biliyoruz, Defne değil. Defne, Ömer'i bırakıp gidemez, zaten hiçbir zaman bırakmadı ki tam olarak ama Ömer de bunu bilmiyor, sebeplerini bilmiyor Defne'nin kaçışlarının. Şimdi, ikisi de birbirlerine ait oluyorlar, olması gerektiği gibi. Bu saatten sonra, ikisi de birbirinden hiç olamadıkları kadar emin olacaklar, başkasını sevme ihtimalleri mevzu bahis bile olamayacak. "Ömer, gerçek Defne'yi tanımıyor bile" şeklindeki yürek yakan sözler, sahiplerine elbet geri iade edilecek, o günler de gelecek. Ömer, Defne'nin elinden tutacak ve bir şekilde herkes, yaptığı her şeyin bedelini ödeyecek. Çünkü bu aşkın acısını Ömer ve Defne çekti, fakat acıya sebep ikisi de değildi.

Bizimkisi bir aşk hikayesi,

Siyah beyaz film gibi biraz

Gözyaşı umut ve ihtiras

Bizimkisi alev gibi biraz

Alev aldı buralar, oralar, her yerler. Siyahla beyaz tenin muhteşem uyumu olarak karşımızda bulunuyor Defne ve Ömer. Defne'nin beyaz elleri piyanonun siyah tuşlarında, Ömer'in esmer elleri de piyanonun beyaz tuşlarında ve elleri birbirine kenetli. Elmayı Defne yemişti, adımı da Defne attı. Elmalar yerlerde saçılı, her yer şeker oldu. Onlarla bir elma reçeli yapmalı da, acı konulara geçince, ağzımızın tadının yerine gelmesi için, tatlıya ihtiyacımız olacak.

Bildiğim ya da inandığım diyelim tek gerçek şu fotoğraftan ibaret sanırım. Bu eller, kolay kolay ayrılmayacak. Defne şimdi, gerçekten de Ömer'in Defne'si oldu çünkü. Elbet sırlar açığa çıkacak, sesler yükselecek, belki yine gözyaşları akacak ama bu eller yine birbirini bulacak. Defne için artık kendi olma vakti demiştim. Aldığı tehditle susup sinen değil, yaşadığı aşka sahip çıkan, hatalarına sahip çıkan, ayakları yere sağlam basan bir Defne olmalı artık. En önemlisi de bu değil midir? Evet, Defne kiralık bir aşk olarak girdi Ömer'in hayatına, bundan kaçmaması lazım. Bu Defne'nin hatası da değildi, çaresizliğiydi. İstemeye istemeye evet dediği bir şeydi. Sonuçları ağır olsa da, Ömer de hayat bulmadı mı Defne'yle? Mesele ağır gözükse de, öyle kötü karakterlerin saydırdığı kadar da ağır değil aslında. Ömer'in idrak edebileceği gerçeğine sığınıyorum. Defne de sığınsa keşke ve daha geri dönülmez şeyler yaşamadan, bu aşk daha fazla kirlenmeden, bu sırdan kurtulsak, ne olacaksa olsa ama tertemiz bir sayfa açsak. Yani, Defne açsa.. Ya da, cendere dediğimiz şey öyle hemen bitecek bir şey değilse de tek sır bu kalsa Ömer ve Defne arasında gerçekten de başka yalanlar olmasa. Bir gerçek daha var, Ömer'in de artık beynine kan gidecek ve etrafa daha anlayabilir gözlerle bakacak, belki de bunca açıktan sonra sırra "Ben bulucam Defne," dediği gibi, kendi adım adım yaklaşacak.

1 2 3 4 5 6
Dilara Pamuk
04/04/2016 12:22
YORUMLAR




BUNLAR DA VAR