Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZETLİYORUM
Ömer'in Defne'si
Sezon: 1 Bölüm: 40

Nasıl özlemişiz, nasıl nasıl.

Sude Cherrie'nin patronu olan Yasemin'i bir güzel kalayladı. Bakın çok enteresan. Soyadınız İplikçi ise ve Ömer İplikçi'nin bir şeyiyseniz bir yerlerden, havanızın bini bir para, lakin Ömer İplikçi'ye yine de kin beslemeye devam etmeyi aman ihmal etmeyin sakın. Sude ve Deniz çok iyi bir ikili olmadılar, ben iki kötüyü yan yana sevemem, içim almaz. Kim kimi iyileştirir bu durumda? Bunlar hep kafa yoran mevzular. Neriman çevrimiçi oldu dedik, dışarıda moduna aldı kendisini, Necmi desen zaten offline. Kızınıza bir bakın edin ya, yazıktır. Neriman'ımın zekası da ataklığı da harcanıyor, hani sahalara dönüyordu? Üzdünüz.. Deniz'in, ucu Sinan'a yani Passionis'e yani Ömer ve Defne'ye dokunan, Yasemin'den sekme bir yeni projesi var. Ve planın başrolüne cast olarak mı Sude'yi seçti yoksa İplikçi olduğu için ona torpil mi geçti merak ediyorum. Kötünün de kötüsü olur tabii efendim, bakınız bu araba Boğaz’ın serin sularına uçsa da kurtulsak diyeceğim ama romantik komedideyiz.

Ömer ve Defne'ye düğünde direkt çek defteri mi taksam?

Sinan'cığımın sakin olması gereken bir mesele var, acilen Yasemin'e alınganlık yapmayı bırakıp aynaya bakması lazım. Acaba Yasemin'de neden Sude'ye aklının kayabileceği gibi bir izlenim bırakmış kendisiyle ilgili. Mesela Yasemin'den hoşlanıp, Defne'ye aşık olup, Sude'nin kollarında Defne'yi unutup, bir kez daha Yasemin'e aşık olup arada da Ece'yle sırnaştığı ve yine dönüp Yasemin'e "Ben seni istiyorum," dediği için olabilir mi? Adama sorarlar "Kardeş emin misin?" Ben olsam sorarım, bin kez sorarım, döne döne sorarım. Hatta en çok çorbalar prensi Sinan'a sorarım.

Yasemin çaresiz, Cherrie'yi yani patron koltuğunu kaybetmek istemiyor. Umarım Sinan'dan istemez parayı çünkü Sinan cimri. Sinağğğnn ya, şimdi hiç şeyapma Defne'ye yaptıklarını unutmadım, unutturmam. Şaka bir yana, Passionis-Cherrie birleşmesi bekliyorum ben hala, en çok ben bekliyorum. Yasemin'in Deniz'in karşısında, Ömer ve Defne'nin aşkını savunduğu dakikaları hatırladıkça daha çok bekliyorum. Hikayenin, kötüden iyiye evrilmiş ve iyi kalmaya devam etmiş tek karakteri Yasemin'dir, yedirtmem. Yasemin-Sinan aşkına kısa zamanda fazlasıyla inanmamı sağlayan Salih Bademci ve Sinem Öztürk oyunculukları da takdire şayan demeden geçmeyelim.

Peki ya Defne'nin gerilimleri biter mi? Aşk olsun hiç biter mi? Tüm bu gerilimler aşk olabilsin diye zaten. Aşk mı dedi biri? Aşk güzel şey tabii ve bu arada Fikret çok komik. Ömer İplikçi'yle dalga geçme eylemleri vol 13. Ömer, Defne'yi seviyor diye tribe girdiği yetmedi, hayır işi hak getire, telefon açmamalar, kendini eve kapatmalar. Bakın İz geldiğinde, Defne böyle tribe girmemişti. Sanırsın ki, Ömer ve Fikret Cihangir Tepesi'nde sözleşmişler 11 sene sonra buluşmak ve evlenmek üzere ama Ömer o ara Defne'ye aşık olup bu sözü çiğnemiş. Fikret'teki öyle bir acı. Sevgilisi var biliyosun, aşık görüyosun, kızı tanıyosun, adam "evlenicez" diyor da daha neyin kafasını yaşıyorsun?

Defne simurgun hikayesini biliyormuymuşmuş? Birincisi, bildiğini bilmiyor musun? Ne bu afra tafra, ikincisi bilmesen de sanane be kardeşim? Derdin söylemekse söyle "Ben mavi saçlı kız," diye biz de kurtulalım, neden uzatıyorsun? Ömer lafını mı kesti "Konuşmak istemiyorum," diye, sen de onunkini kes yani, Ömer'in lafları padişah fermanı mı? Seni başta 70 milyonun sesi olan Nihan'cığıma havale ediyorum, bekle sen bekle, Defne'yi soktuğun halin de hesabı senden çıkar elbet. Sen kimsin de Defne'nin yüzüne bakıp, bir merhabanı esirgiyorsun? Yanına kalmaz, bizim masalımızda hep iyiler kazanır ve sen iyi kategorisinde ne yazık ki yoksun. Çekilebilirsin.

"Aynı nehirde iki kere yıkanılmaz," demiş, Herakleitos diye başladı ve sunumunda çok güzel devam etti Koray, "Bir bahar geçer, yaşananlar yaşanır, başka bahara ertelenmez. Bir dahaki bahar, o kadar yağmur yağmayabilir belki ya da o kırmızı araba bir daha oradan geçmez. Aynı dalga, bizi yeniden ıslatmaz veya güldürmez. Yeniden o an olmaz. Anı yakalamak lazım, bir daha yaşanmayacağını bilmek, tadını çıkartmak.. Yaşayın, yakalayın zamanı! Siz olun, hayal kurmayın, olun. Kahkaha atın, dans edin, gülün, eğlenin, konuşun. Hissettiğiniz gibi olun, kendinizi görmek istediğiniz gibi, olmak istediğiniz gibi. Hemen şimdi!"

Ve ancak böyle güzel anlatılabilirdi zamanın geçtiği, bir daha geri gelmeyecek kadar kıymetli oluşu ve Defne'nin kendi olamamaları. Herkes Defne'yi çok özledi, peki acaba Defne kendisini ne kadar çok özledi? Bence çok. Bu hikayede Defne'ye en çok Defne hasrettir, konu da kilittir benim için. Ve Defne, dolu dolu sevemeyecek kadar çaresizlikler içinde olmasına rağmen, dolu dolu seviyormuş, bir sorun yokmuş gibi davranmak için kendini yok etme pahasına çok çabalıyordur. Defne'ye her an kızdım, her an söylenecek bir şey buldum. Cendere cendere cendere diye kafamda susmadı müzik üstelik. Evet, Defne başına gelen bir çok şeyden kendisi sorumlu hatta. Ama Ömer'e kızan, acısını ondan çıkartan Defne, en azından bir parça rahatlayabiliyordu. Şimdi gerçekten intihara beş kala durumunda ve farkında değil. Dört tarafı yılanlarla sarılı, hala bir şekilde korkusuzca Ömer'e sarılabilmeye çalışıyor ve zehirlenmediği her ana şükrederek yaşıyor.

Son 200 Bin'e yazlık aldım be yenge, ben beleşe çalışırsın diyordum yine mi yüzde üç yüz zam?

Son çıkışı, Sinan oluyor Defne'nin. Nefesi kesilmiş bir halde, göz yaşlarıyla ne varsa anlatıp rahatlamaya çalışıyor. Artık tükendi, artık ne olacaksa olması lazım. Kaybetme ihtimalini göze alması, kendisi olması ve Ömer'e her şeyi anlatması lazım, Defne de bunun farkında. Çünkü, bu şekilde olmuyor. Olmayacak. Sadece sevmek yetmiyor ne yazık ki, yalan üstüne de mutlu yuva kurulamayacağını görmesi lazım. Mesele artık Kiralık Aşk Oyunu'ndan çok ötede, geri dönüşü olmayan yalanlar var. Ve en kötüsü, Defne tüm bunları sırtlayabilecek, altından kalkabilecek bir insan değil. Defne, enkaz altında, can çekişiyor, durum tam olarak bu. Ömer'in Defne'sine, herkes işkence ediyor, Ömer bunu duyduğunda en çok bu kadar kör olduğu ve Defne'sine yardım edemediği için üzülecek mesela, kandırıldığı için değil. Bize bugüne kadar bu durum çok fazla verilmedi ama Defne gerçekten acı çekiyor. Üstelik, Ömer'i kandırdığı için acı çekmesine sıra gelmiyor, diken üstünde yaşıyor, Ömer'in kastettiği diken üstünde yaşamak kesinlikle bu değildi, tekrar ediyorum. Fikret, Ömer'den hoşlanıyor ama "Sen bir haddini bil," diyemiyor mesela ona, bu dramın da dramıdır. Yalnızca kendini yiyebiliyor, gidemez de kalamıyor da. O kadar içim yandı ki, nerdeyse Defne'yle suç ortağıymışım gibi hissedeceğim.

1 2 3 4 5 6
Dilara Pamuk
04/04/2016 12:22
YORUMLAR




BUNLAR DA VAR