Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZETLİYORUM
Başka hiçbir şeyin umrumda olmadığını anlamıyorsun değil mi?
Sezon: 1 Bölüm: 32

*Ben Nihan'ı yerimmmm! Vallahi de kimselere bırakmadan yer, bitiririm. Sana anne olmalar yakışır hayatım. Ömer'e müjdeyi verseydiniz de bir "şahane" deseydi keşke. Bebek reklamlarında ağlamalar, kız resmen anneliğe hazır. İso'nun "Bu konunun muhattabı ben miyim"ine de ayrı güldüm, çok güldüm. Defne haberi Nihan hamileymiş gibi veriyor Serdar'a, ortalığı karıştırıyor ama olsun. Bence sen 'hala' ol Defociğim, bırak teyzelik bana kalsın, hem benim kardeşim yok, yazık bana^^  Senin gibi yemyeşil gözlü, senin kadar sevimli bir kızın olsun. Kız halaya çeker de demişler, Allah genlere gel. Neden kız dedim bilmiyorum aslında erkek çocukları daha çok severim ki.

Nihan da benim gibi, Ömer gibi idrak edemedi bu aynı evde kalma olayını. Ama Defne'nin asla tereddüt bile etmeden kendine olan güvenini çok sevdim. Görmek istediğim Defne yapmışlar, çok tatlı yapmışlar. Nihan; romantik diyor, dört duvar diyor, göz kırpıyor, magazin diyor, Allaaaah kendimden geçiyorum. Ah Nihancığım, hayatlar pek bizim hayal ettiğimiz gibi değil ama neyse, şükredelim yine, haydi hep beraber.

*Yasemin ve Sinan çok tatlı bir ikili oldular diyeceğim. İso'mdan çok utanıyorum. Ama gerçekten oldular. Resmen birbirleri için yanıp tutuşuyorlar. Birbirlerine ilanı aşk edip edip, kahkahalar eşliğinde "şaka yaptım kanka ya inandın mı ahahahaha"ya bağlıyorlar ama olsun. İnanılmaz keyif alıyorum, izlerken.

Yalnıııız, biz Sinan'ı böyle tanımadık, Sinan her zaman duygularını açıkça dile getirme taraftarıydı bugüne kadar ki bu konuda Yasemin'e epey nutuk çekmişti zamanında. Demek ki yaşadığı duygu değişimleri, tensel çekimler derken Sinan da bayağı bir değişmiş, biraz korkuyor gibi, ne bilim kabuğunu kıramıyor. Bakın size Ömer'in Defne üstündeki karakter analizinden Sinan için kesitlerde bulundum. Çok yol katettiler, gerisinin geleceğini umuyorum, Tranba-Cherrie ortaklığı gölge düşürmese bari bu ilişkiye.

*Ah Ömer'in geldiği, sevdiği, gidemediği Defne.. Sadri Usta'm ne de güzel söyledi öyle, "İnsan en çok kimsiz kaldıysa en çok oralı oluyor," diye. Defne ve Ömer'in en çok birbirlerini tanımaya ihtiyaçları var diye düşünüyorum ben. Konuşmaya.. Aralarındaki cümleler o kadar yetmiyor ki bana sanki dolu dolu sohbet görmek istiyorum. Sanki roller değişti bu ilişkide. En çok Defne konuştu, Ömer bakışlarıyla cevap vermeyi seçti hep. Ama hafızam beni aldı, motivasyon gezisi sonrası, laflarıyla gönlüme inciler dizen Ömer'e götürdü. Mesela o zaman Defne'ye konuşmadığı, aşkını anlatmadığı için çok kızmıştım. Ama Defne sonraları açıldı. Şimdi Ömer de konuşmasını pek ala bilir efendim ama kafasının içindeki sesler, buna pek müsaade edemiyor işte. Yine Defne'yi sorgusuz sualsiz alırsa hayatına, bir kez daha alt üst olacak hayatı. Bakın olabilir demiyorum, olacak bunu hepimiz biliyoruz. Ömer bu oyunu öğrendiğinde, çok ağır yara alacak. Keşke vuslat, Defne olanı biteni anlatmadan olmasa bile diyorum bazen.

*O çay, şekeri atılıp karıştırılmadan ikram edilmiyor değil mi canına yandığım adam? Kız adamın evine çöküyormuş gibi olmasın dedi, evden içeri girdi odam dedi ya romantik komedinizi yerim sizin. Kendine ne de güzel düzen kurdu, yer buldu. Asistanken hiç dolap kapağını açık unutma huyunuz yoktu Defne Hanımcığım, bakıyorum da ne kadan rahatsınız şimdilerde. Ömer'in Defne'nin ihanetiyle karalar bağlayan duvarı, Defne Ömer çiftinin alışveriş listesi oluverdi, hayat işte. "Yine yenicen dimi beni, hep sen mi kazanıcan?" diye carlayan kız gitti, "Sevdiğin her şeyi anlamak, sevmek istiyorum," diyen kız geldi. Eh hoşgeldi, sefalar getirdi. Sana o evin piremsesi olmalar yakışır hayatım.

*Defne evin fon müziğine de bir iki laf dokundurdu ve çalan her klasik müziği Rossini'dir diye düşündü. İzlerken gülmekten ölüyorum sandım ama hakikaten yaklaştı sayılır. Parantez açayım, Schubert'in hayatını bilenler beni doğrulayacaktır. 1817’de Rossini ve Schubert'in Viyana'da tanışma hikayeleri ve birbirlerinden aldıkları söylenen bir ilham var. Buna dayanarak yaklaştın Defociğim fena değilsin. Ömer çalışma odasına müziği kapatmaya giderken, peşinden ajan gibi sürüklendiğinde ne görmek istedin bilmiyorum ama Ömer'in hooppala'sı efsaneydi. Aynen böyle sürekli çarpışın falan evde köşe çok. Yalnız koca üç katlı villa, bir oda bir salon mübarek, adam kütüphanede yatmak zorunda kaldı. Bir de o Karaca porselen takımlarına da değinicem Defo, senden az çekmediler he, onlara da dokunuş yapmasan ilk geceden ı-ıhh olmazdı. Ah bu sevimli hallerin Ömer kadar beni de öyle eğlendiriyor ki, hep böyle ol olur mu? Tasarım dehası eve sen de eşyaların da, ayıcıklı pijaman da diş fırçanda ayrı ayrı çok yakıştınız, bence hiç gitmeyin.

*Ömer dayanamayacağını anladığı, aklının çelindiği her fırsatta soluğu çalışma odasında aldı. Aslında bu Ömer'in kaçışıydı. Bizler Defne'nin kaçışlarına çok alışığız ama Ömer'den böyle hareketler görünce yadırgar gibi olduk sanki. Ama ben olaya şöyle bakıyorum, o oda Ömer'in mahremi. Kimseleri içeri sokmadığı, kapısının hep kapalı olduğu, üstelik bir kaç kere de Defne'yle paylaştığı mahremi. Ne demişti Defne üçüncü bölümde, o odaya ilk girişinde Nihan'la telefonda konuşurken, "Ömer Bey'in gerçek hayatı var bu odada." Annesinin fotoğrafı ve sonsuz aşklarının başlangıcı olan yüzük dahil, Ömer için özel olan ne varsa o odada. Oraya sığınıyor Ömer, kapatıyor kendisini ve hislerini. Aslında Defne birazcık daha zorlasa açacak o kapıyı, umarım farkındadır. Daha ilk günlerde çiçeğini alıp getirerek küçük dokunuşlar yaptığı bu ev, Ömer'in kalbi değil miydi? Şimdi de aynı dokunuşlarla açacak işte o kapıyı. Defne istemeden o kadar çok acı çektirdi ki Ömer'e, Ömer naz yapmasa bile, biraz bu kadarına hakkı vardı, olması gereken temkinli bir Ömer'di diye düşünüyorum. Çünkü İso'nun da dediği gibi, "İnsan güvenmediği birini temkinli sever."

1 2 3 4 5
Dilara Pamuk
07/02/2016 13:30
YORUMLAR




BUNLAR DA VAR