Haftalardır kendime soruyorum, “Bu dizide bir şey eksik ama ne eksik?” diye, en sonunda dün gece buldum o eksiği. Bir önceki yazıda da bahsetmiştim hatta bu durumdan. Bir olmamışlık var, eskisi gibi heyecanla, şevkle izleyemiyorum bölümü diye; sıkılmışım ben. Ağır işleyen bölümler, sonu bir yere varmayan konular beni yormuş. Ama bu kesinlikle senaristten kaynaklı değil. Yerli dizi yersiz uzun ya, ondan…
Kanalların anlamadığı bir nokta var ve bu hataya düşmekte ısrarcılar. Sosyal platformlarda 15 saniyeyi aşmadan video ekleyebildikleri ve onları izleyip eğlendikleri yerleri olan seyircilere dört saat boyunca gıygıy da gıygıy aynı hikâyeyi izletmeye çalışıyorlar. Ben ağzını şapırdatarak yemek yiyen karakteri izlemek istemiyorum mesela. Aksiyon istiyorum, fitne fücur istiyorum, birbirine düşen karakterler, iç çatışmalar, yangınlar, depremler istiyorum. KAOS İSTİYORUM BEN!
Kördüğüm kelime itibariyle karmaşık işleri tasvir etmek için kullanılır ama ben o karmaşayı uzun zamandır göremiyorum. Tek bir yerdeki istisna hariç… Ki onu da sanırım çözdüm. Yorumun ilerleyen yerlerinde ona da değineceğim.
Şimdi ben bu iki hafta neden yoktum niçin yoktum bunu izaha gerek yok, gördünüz; yoktum. Şaka bir yana gerçekten kaç kişi okuyor olursa olsun hoş değildi bu yaptığım. Tekrar tekrar özür dileyeceğim bu konuda.
Şimdi gelelim kara kaplı defterin sayfalarına aldığım notlarıma. Dost acı söyler derler ya ben biraz kantarın topuzunu kaçıracağım bu bölüm çünkü eski Kördüğüm heyecanını geri istiyorum. Düzenli izlediğim tek dizi kendisi. Bırakmak istemiyorum. Çünkü sevdim mi tam severim, sildim mi de tek kalemde! Serbest çağrışımım açık kalınca arada böyle cereyanlar oluyor, çok takılmayın.
Ne diyorduk? Notlar. Acı söyleyeceğim ve dahi ‘sorry not sorry’ diyeceğim. Çünkü olmuyor!
Önce yeni gelen karakterimizle başlayacağım. Eylül. Enver Bey’in kız kardeşi. Varlığından çok haberdar edilmediğimiz adeta gökten zembille düşen ve ne hikmetse dizide etkilemediği/ bir ilişki yaşamadığı – yaşamaya çalışmadığı kadın kalmamış Ali Nejat’ın eski ve büyük aşkı olarak hikâyeye giren Eylül.
Aynı akşam haremli dizi var, belki buradan yakalarız mı dediniz? Demeseymişsiniz, iyiymiş.
Önümüzdeki bölümlere bakacağız artık ama görecek miyiz? Bilemiyorum Altan…
Dizideki ilk sahnesinde “tasarım yaptığı” inatla gözümüze sokulan Eylül de olabilir. Bunu niye yaptınız mesela? Ali Nejat ve Naz zaten binbir zorlukla birleşmişken, Ali Nejat tasarım yapacak birine böyle muhtaçken neden yaptınız? Aksiyon mu olsun dediniz? Biz bu “efsanevi şahanenin mükemmeli” aşkı neden Neslihan’dan dinledik? Mesela bu über çılgınlıktaki çifte dair neden daha önce tek bir laf söz edilmedi? Bir bölüm öncesinden değil çok daha öncesinden bahsediyorum. Madem böyle büyük bir yara vardı ortada, neden hiç söylenmedi? Bu ne enbiya?
Evet, Eylül kızımız yurt dışında yaşıyor evet, o ilginç eteğiyle işe gitmesine kimse bir şey demiyor çünkü yurtdışında zevksiz olmak çok büyük bir sıkıntı değil. Evet, eve gelince hemen kettleda su ısıtıp kahve içiliyor, salonun orta yerinde soyunuluyor evet, çünkü orası yurtdışı tamam mı yurtdışı!!!
Bu dizinin hikâyesi nereye gidiyor? Bir ex aşk daha kaldıracak yerim yok benim. Bir whatsapp grubu daha kaldıramayacak üniversite kulüpçüsüne döndüm. Yether!
Ali Nejat bu dizinin başından beri tek bir amaçla yaşamıyor muydu? Hani demiştik “Ali Nejat bu arabayı yapacak, gerekirse eliyle demirleri bükecek ama yapacak.” Peki nerede o Ali Nejat? Şeytan aldı götürdü, satamadan getirsin mi? Nerede o Recaizade Mahmut Ekrem’in torunu? Nerede o inat, nerede o ruh? Şimdi Feda ya da Veda zamanı değil! Ne demek “Bundan böyle araba işinde yokum, hakkınızı helal edin.” Bu gözler Beşiktaş şampiyonluğu gördü Ali Nejat, gidemezsin!! O araba yapılacak, gel buraya.
Naz yanına gelip de “Yanındayım ben,” diyene kadar hop oturdum, hop kalktım. Evet, Ali Nejat ve Talihsiz Olaylar Serüveni* tam gaz devam ediyor ama yıkılacak mıyız? Hayır! (Yıkıldılar.) Şaka şaka. Yıkılmadık. Bir Fenerbahçeli olarak azmetmeyi ve başarmayı Beşiktaş taraftarından ve Çarşı’dan öğrendim. Baba-oğul “Kartal” pozu verirken iyiydi. Hani nerede o ruh? Gidemezsiniz efendim yurt dışına falan da, izin vermiyorum.
Zaten Ayşen Hanım’cığımı da üzdünüz böyle. Kadını terk eden edene… Önce kocası, şimdi kızı mı olurmuş? Üstüme iyilik sağlık… Hem memleketin suyu mu çıkmış? Tamam çıkmış olabilir, konumuz o değil.
O araba yapılacak. Te te, bu ka!
*Talihsiz Olaylar Serüveni: Kahramanlarının başına sürekli olarak kötü olaylar gelen bir bilim kurgu kitabı.