Bundan tam 50 yıl önce ikbal dönemini çoktan geride bırakmış bir stüdyonun yapımı, kimsenin tanımadığı oyuncuları olan basit bir dizi başladı ekranda: Star Trek. Bugün, yüzlerce dizi bölümünden, 13 filmden, radyo uyarlamalarından, romanlardan, oyunlardan sonra, Star Trek’in bilim kurgunun DNA’sını değiştirdiği ve günümüz fan kültürünün doğumuna yol açtığı gerçeğini herkes kabulleniyor. Digiturk, Moviemax Star Trek kanalıyla 50. yıl kutlamalarına katılıyor. İlk, orijinal, en eski, Star Trek dizisi ile serinin bugüne dek yayınlanmış 12 filmi ve Trekkies belgesellerinin gösterileceği Moviemax Star Trek HD pop-up kanalı 31 Ağustos’a kadar Digiturk 1 numaralı kanalda yayında olacak. Filmleri izleme keyfinize katkıda bulunacak küçük bir rehber hazırladık.
İLK DÖNEM
1966 - 1969 arası üç sezon yayınlandıktan sonra iptal edilen diziden uyarlanan ilk dönem filmleri.
Star Trek: The Motion Picture (1979)
Uzay Yolu: Uzay Macerası
Yönetmen: Robert Wise
Oyuncular: William Shatner, Leonard Nimoy, Deforest Kelly, Nichelle Nichols, Persis Khambatta, Stephen Collins, James Doohan, George Takei, Walter Koenig, Majel Barrett
Konu: Dev bir enerji bulutu ani bir saldırıyla Birleşik Gezegenler Federasyonu’nun havasahasına girip üç Klingon gemisini ortadan kaldırır. Federasyonu uyarmaya çalışan Epsilon X uzay istasyonu da Klingon gemileriyle aynı kaderi paylaşır. Hedefte dünya vardır. ‘Emekliye ayrılmış’ olan Kaptan Kirk, bu tehlike bulutunun gizemini çözmek ve onunla mücadele etmek için Atılgan’a çağrılır yeniden.
Notlar: Aslında bir Star Trek filmi yapmak üzere 1975’de hazırlıklara girişilmişti. Ancak 1977’nin mayıs ayında proje rafa kalktı. Bu tarihten tam üç hafta sonra Star Wars patlama yapınca, her şey yeniden başladı. Ekrandaki Star Trek’in çok görkemli bir film versiyonu olması isteniyordu perdedekinin. Dizinin bir bölümü, ortalama 190.365 $’a mal oluyordu ki, zamanına göre hiç de fena bir rakam sayılmıyordu bu. Uzay Macerası’nın bütçesi 35 milyon $ olarak saptandı. Star Wars’un 11 milyon $’a çıktığı düşünülecek olursa, beklentinin boyutu anlaşılabilir. Nitekim Star Trek: The Motion Picture’da kullanılan efektler, Close Encounters ve Star Wars’un toplamında kullanılandan epey fazlaydı. Her iki film de iki yıllık bir süreçte hazırlanmışken, rafa kalktıktan sonra yeniden canlanan proje dokuz ayda son haline ulaştı. Filmin görsel efekt uzmanı Douglas Trumbull, dokuz ayın sonunda hastanelik oldu, iki hafta hastanede yatarak ancak kendine geldi. Ortaya çıkardığı iş de o yıl Oscar adayı oldu (Oscar’ı Alien aldı).
Star Trek II: The Wrath of Khan (1982)
Uzay yolu II: Khan’ın Gazabı
Yönetmen: Nicholas Meyer
Oyuncular: William Shatner, Leonard Nimoy, Deforest Kelly, Nichelle Nichols, James Doohan, George Takei, Walter Koenig, Kirstie Alley, Ricardo Montalban, Bibi Besch
Konu: 2285 yılındayız. Atılgan eğitim gemisine dönüştürülmüş, Amiral James T. Kirk ve ekibi genç öğrencileri eğitmekte. Kaptan Kirk, geçmişteki büyük bir hatanın doğurduğu kötülük nedeniyle Atılgan’la yeniden uzayın derinliklerine açılmak zorunda kalıyor. Yıllar önce bir gezegende ölüme terkettiği Khan, Chekov’u esir almış durumda ve Genesis Projesi’nin peşinde. Kirk Chekov’u kurtarmak ve tehlikeyi bertaraf etmek için yola koyuluyor ve bu yolculuk geçmişiyle yüzleşmesini de sağlıyor.
Notlar: Google’a girin, “En iyi Star Trek filmi” yazın, hemen her dilde ilk sırada The Wrath of Khan gelecektir. X-Men’in yönetmeni Brian Singer, Khan’ın Gazabı’nın yalnızca serinin en iyisi olmakla kalmayıp, bütün zamanların en iyi filmlerinden biri de olduğunu iddia ediyor. Bunun nedeni de filmin yönetmeni Nicholas Meyer’in sadece Star Trek fanlarına değil, tüm izleyicilere hitap eden bir film yapmış olması, Brian’a göre: “İlk film diziyi perdeye taşıyordu ve tabii atmosferi kurmak, karakterleri tanıtmak, belli bir ton tutturmak zorundaydı. İkinci film ise doğrudan kendi hikayesine daldı ve aksiyonu başka bir seviyeye taşıdı.” Film, Kirk’ün 52. doğum gününde başlıyor. Kaptanımız gözlüğünü takmış, Dickens’tan İki Şehrin Hikayesi’ni okuyor. Bu gözlüklü entelektüel Kaptan ve uzun yıllardır bir arada olan çiftler gibi fiziksel ve ruhsal rahatlık içinde oldukları çok belli olan dostları Spock ve McCoy, Ricardo Montalban’ın canlandırdığı kötü adam Khan Noonien Singh’in peşine düşüyor. Daha sonra çok iyi başka Star Trek filmlerinin de çekilmiş olmasına karşılık, hiçbiri Kirk’ün geçmişiyle ve hatalarıyla hesaplaşmasını büyük bir incelikle işleyen bu filmin duygusallığına erişemedi diyor eleştirmenler.
Star Trek III: The Search for Spock (1984)
Uzay Yolu III: Spock’ın Peşinde
Yönetmen: Leonard Nimoy
Oyuncular: William Shatner, Leonard Nimoy, Deforest Kelly, Nichelle Nichols, James Doohan, George Takei, Walter Koenig, Robin Curtis, Christopher Lloyd, Merritt Buttrick
Konu: Fedakar Spock’ın tabutu Genesis Projesi’nin üretildiği gezegene fırlatılmıştı. Amiral Kirk ve Atılgan ekibi Dünya’ya dönmüş, gemiyi onarmakla meşguller. Fakat o sırada Atılgan’ın ıskartaya çıkarıldığını öğrenmesinler mi? Ekip şok! Herkes dört bir yana dağılmışken Genesis Projesi’nin gezegeninden Spock’ın bedeninin hayata dönmüş olabileceği haberi geliyor. Vulkanlı kahramanımızın ruhu ise McCoy’a transfer edilmiş durumda. Hem McCoy’u hem Spock’ı kurtarmak, ruhla bedeni birleştirmek lazım. Kirk, yola çıkmasına izin verilmeyen ama dostunu kurtarmaya kararlı her kaptan gibi ekibiyle birlikte Atılgan’ı kaçırıp yola düşüyor. Ancak Genesis Projesi’ni öğrenen Klingonlar da yolda.
Notlar: Ve yönetmen koltuğunda Leonard Nimoy oturuyor. Gene Roddenberry’nin aklına böyle bir dizi fikri düştüğünden beri senaryo habire değişip durmuş, yapımcıların ısrarla itiraz etmelerine rağmen ilk andan itibaren senaryoda yer alıp da değişmeyen tek faktör, Spock karakteri. Oğlu Adam’ın anlattığına göre Nimoy popüler bir karakter yaratmak niyetiyle hareket etmemiş hiçbir zaman. Spock’ı, insan ırkına katkıda bulunmaya çalışan bir ‘dışarlıklı’ olarak düşünmüş hep. Göçmen bir Rus ailenin Boston’da büyüyen çocuğu olarak da Spock’a hayat verirken zorlanmamış. Türkçesinde hala karar kılınmamış “Live long and prosper” özdeyişi ile Vulkan selamı, Spock’la özdeşleşen ve sayısız hayranı peşine takan unsurlar. Eski nesil izleyiciler ise Spock’ın Vulkanlı yanının damarlarındaki insan kanından kaynaklanan duygusal yanını kontrol altında tutmasından etkilenmişler çoğunlukla. Leonard Nimoy, ilk Star Trek filmini pek beğenmemiş, The Wrath of Khan’ın iyi bir film olduğunu düşünmüş ama onun da sonunda ölüyor işte. Paramount Stüdyoları ikinci filmin başarısından sonra altın yumurtlayan tavuktan olmak istemeyince, Nimoy’a yeni filmde oyuncuyu diriltmek teklifiyle gitmişler. Nimoy da yönetmenliğini yaparsa filmde de oynayacağını belirtmiş. Ve bu filmdeki başarısı da Leonard Nimoy’un orijinal serinin en yüksek hasılatını yapan bir sonraki film, Star Trek IV: The Voyage Home’un da yönetmeni olmasını sağlamış.
Star Trek IV: The Voyage Home (1986)
Uzay Yolu IV: Eve Yolculuk
Yönetmen: Leonard Nimoy
Oyuncular: William Shatner, Leonard Nimoy, Deforest Kelly, Nichelle Nichols, James Doohan, George Takei, Walter Koenig, Catherine Hicks, Mark Lenard, Robin Curtis
Konu: Bir önceki filmde izinsiz uzaya açılan Amiral Kirk ve ekibi divan-ı harpte yargılanırken Dünya’ya yanaşan son derece tehlikeli bir gemi belirir. Geminin mesajı bir türlü anlaşılamaz ama bu gizemli yabancılarla yalnızca balinaların yaydığı sesler aracılığıyla iletişim kurulabileceği ortaya çıkar. Kirk ve ekibi 1986 yılının San Fransisco’suna gidip, oradan bir çift balina (ve bir deniz biyoloğu) alarak 2286 yılına geri dönmeye ve balinalar aracılığıyla esrarengiz gemiye mesajlarını iletmeye karar verirler. 2286’dan 1986’ya, yani 300 yıl geriye dönüp de o ilkel döneme ayak uydurmak kolay bir iş olmayacaktır.
Notlar: Üçüncü filmin dramatik ağırlığından sonra Eve Yolculuk, film serisine komedi unsuruyla birlikte bariz bir hafifleme kattı. Bunu sağlamak için stüdyo iki romantik komedi senaristiyle anlaşmıştı (Steve Meerson ve Peter Krikes). Senaristlerden Trek serisine pek benzemeyen bir Trek filmi yazmaları istenmişti, onlar da seriye yeni hayranlar katacak şekilde çalıştılar. Leonard Nimoy’un tek amacı ise amaçsızca avlanan balinalara dikkat çekmekti. Kendilerini balina avlayan gemilere bağlayan Greenpeace aktivistlerinin televizyon görüntülerinden ilham alan sahneler kullanıldı. Hatta Paramount Stüdyosu’nun dışına okyanusta yüzen iki balinanın dev duvar resmi yapıldı.
Star Trek V: The Final Frontier (1989)
Uzay Yolu V: Son Sınır
Yönetmen: William Shatner
Oyuncular: William Shatner, Leonard Nimoy, Deforest Kelly, Nichelle Nichols, James Doohan, George Takei, Walter Koenig, david Warner, Laurence Luckinbill, Charles Cooper
Konu: Kaptan Kirk ve ekibi yepyeni bir Atılgan’la yola devam ederken galaksinin uzak bir köşesinde Nimbus III gezegeninde Sybok isimli bir Vulkanlı farklı ırklardan bir çok diplomatı esir alır. Amacı, Atılgan’ı Nimbus III’e sürükleyip ele geçirmek ve galaksinin merkezindeki gizemli bir gezegende Tanrı’yı bulmaktır. İletişime geçtiği herkesi etkisi altına alan Sybok’ın bir özelliği de Spock’ın kardeşi olmasıdır. Sybok, Atılgan’ın sözünden çıkmayan mürettebatıyla birlikte Yüce Varlık’ı arama yolculuğuna başlar.
Notlar: 1987 yılında Star Trek’in yaratıcısı Gene Roddenberry daktilosunun başına oturup belli başlı bütün bilim kurgu yazarlarına mektuplar döşenir. Beşinci Star Trek filminin konusundan hiç hoşlanmamıştır, yazarlardan stüdyoyu bu filmi yapmaması konusunda ikna etmek için kendisine destek olmalarını ister. En büyük destek Isaac Asimov’dan gelir. Asimov, Tanrı’yı aramakla ilgili bir filmin Star Trek’in rasyonelliğiyle bağdaşmadığını, Sybok karakterinin izleyiciyi kendine güldüreceğini, filmin bilimsel bir yanının bulunmadığını ve gişede bir felaketle karşılaşacağını belirtir. Filmin başrol oyuncusu, yönetmeni ve ortak yazarı William Shatner uyarılara hiç kulak asmaz. Roddenberry’nin de filmle ilgili hiçbir yaptırımı yoktur. Film hazırlıklarına başlanır ama aksilikler art arda gelir. Shatner istediği yazarla çalışamaz, başka bir yazarla çalışmaya başladığı sırada Yazarlar Sendikası’nın 155 gün sürecek grevi başlar, çekimler durur. Sonuç olarak film 9 Haziran 1989’da vizyona girer ve iyi de bir açılış yapar ama toplam hasılatı Eve Yolculuk’un hasılatının yarısı kadar olur ancak. Film, En Kötü Film ödülü de dahil olmak üzere, kötü filmler Oscar’ı denebilecek Razzieler’de üç ödül alır. Aradan yıllar geçtikten sonra bazı filmlere hakettikleri değerin verilmemiş olduğu ortaya çıkar, gecikmiş bir iade-i itibar söz konusu olur ya, bu filmle ilgili söylenecek tek şey galiba “Asimov haklıymış,” diyorlar.
Star Trek VI: The Undiscovered Country (1991)
Uzay Yolu VI: Keşfedilmemiş Ülke
Yönetmen: Nicholas Meyer
Oyuncular: William Shatner, Leonard Nimoy, Deforest Kelly, Nichelle Nichols, James Doohan, Iman, George Takei, Kim Cattrall, Christopher Plummer
Konu: Uydularında meydana gelen bir patlama sonucu Klingonluların gezegeninin ozon tabakası erimeye başlar. Gezegenin 50 yıllık bir ömrü kalmıştır. Tehlike çanları çalmaya başlayınca Klingonlular Federasyon’la barış görüşmelerine başlar. Federasyon, görüşmelerin ilk aşamasında Kirk’ün yer almasını ister. Dünya’da düzenlenecek zirve öncesinde Klingonluların lideri Atılgan’daki diplomatik yemekten sonra gemisinde saldırıya uğrayarak öldürülür. Şüpheli, Atılgan ekibi ve Kirk gibi görünmektedir, Kirk ve McCoy kendilerini hapiste bulur.
Notlar: Dizinin ekranda ilk kez görünmesinin üzerinden tam 25 yıl geçmiş durumda. Kirk ve ekibi son 10 yılda en büyük düşman Khan’la savaşmış, Atılgan’ı yenilemiş, dünyayı, hatta balinaları kurtarmış, üstüne de Tanrı’yla iletişim kurmuş. Üç yıldır ekranlar dizinin İkinci Kuşak’ına emanet. Artık bu yaşlı ve yorgun ekibin veda etme zamanı gelmiş sayılır. Peki bu vedaya Klingonlarla barıştan daha çok yakışacak ne olabilir?
Klingonlar görüntü olarak Cengiz Han’ı andırıyor, Federasyon’un tam zıttı bir dünya görüşüne sahip zalim, baskıcı bir kavim. Gerçek hayat örnekleri verecek olursak sanki biraz Japon İmparatorluğu, biraz Nazi Almanyası, biraz Sovyet Rusya. Devreye yine Leonard Nimoy zekası giriyor, Nimoy yönetmen Nicholas Meyer’e diyor ki: “Uzayda da Berlin Duvarı yıkılsa ya…” Meyer’de şimşek çakıyor, “Galaksiler arası bir Çernobil’le başladık işe!” diye anlatıyor Meyer. “Büyük bir patlama ve ardından Klingon İmparatorluğu yok oluyor!” Gerçek hayatta Soğuk Savaş sona ererken, Kirk’ün galaksisisinde de ortadan kalkıyor. Tarihle sanatın o şaşırtıcı kesişimlerinden biri daha gerçekleşiyor ve filmin vizyona girişinin üzerinden tam 20 gün sonra 26 Aralık 1991’de Sovyetler Birliği dağılıyor, Rusya Federasyonu bağımsızlığını ilan ediyor. Batı en büyük öcüden kurtulurken, Star Trek’in Klingonlarına hayran ilgisi artıyor, onlar artık düşman değil komşu. Klingon kültürü yaygınlaşıyor, Scotty’yi canlandıran James Doohan’ın uydurduğu ve dilbilimci Mark Okran’ın geliştirdiği dilleri giderek daha çok kişi tarafından öğreniliyor. Bütün bunların yanı sıra, filmin gösterime çıkmasından bir ay kadar önce dizinin yaratıcısı Gene Roddenberry hayata gözlerini yumuyor.