Arjantin’den, Şili’ye geçiş yaptığımda beni neyin beklediğine dair hiç bir fikrim yoktu. Puerto Natales’teki hostelime ulaştığımda, sahibesi Claudia beni yüzünde gülücüklerle karşıladı. “Aaay... de Turquiaaa!! Mil y una noches!” Benim kıt İspanyolcamla çıkardığım “Aaaa... Türkiye’den. Bir gece!”
Aha rezervasyonum yanlış yapıldı. Kadın bir gece kalacağım sanıyor. Cevvalce atlıyorum...
“No Claudia... Dos Noches!”
“Sii... Si!”
Bu anlamsız konuşmamızın dil bariyerinden kaynaklandığını düşünerek, odama yerleşiyorum.
Sabah kahvaltıda, benim gibi tek başına sehayat eden ve Şili’nin kuzey taraflarından gelen, 60 yaşlarındaki Christina ile tanışıyoruz.
“De donde eres? (Nerelisin?)” diye soruyor günaydınlaşmalardan sonra.
“De Turquia...” diye cevapladığımda yüzü aydınlanıyor....
“Oooooh! Coneseis Onur?”
Onur’u tanıyor muyum? “Yani ülkemizde ikamet eden binlerce Onur’dan birini tanıyorum ama, sen kimi diyorsun anlamıyorum...“ demek istiyorum İspanyolcam ancak “Kim Onur?” gibi bir şeyler gevelememe yetiyor.
“Mil y una noches!” diyor... Hemen sözlükten “mil” kelimesine bakıyorum ve artık ayılıyorum. “Binbir Gece’yi diyor bunlar!” Halit Ergenç’ten bahsediyorlar. Sonra Halit Bey’le geçmişte yapmış olduğumuz bir-iki dublaja ithafen “Evet... tanıyorum ben onu!” diyorum. Christina’nın sevincini anlatamam... Soru yağmuruna tutuyor beni, nasıl bir insan, gerçekte de o kadar yakışıklı mı, Şehrazad’la gerçek hayatta mutlular mı?” Çat pat, Halit Ergenç’in ne denli beyfendi bir adam olduğunu anlatmaya çalışıyorum. Pek seviniyor. Ben de dizilerimizin Şili’de pek popüler olduğunu bu vesileyle öğreniyorum.