Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZEL
‘AHS: Hotel’e güle güle yazısı

Kuzenim haftalarca yalvardı, “Başla şu American Horror Story’ye!” diye. Bense o kadar uzaktım ki en başından korku içeriğine. Çoğu kişinin gülüp geçtiği bir sahne, benim gece uyumama nedenim zira. Beni ancak bilinçaltı gereğinden fazla çalışanlar anlar. Sonra bir gün, bir gaza geldim, oturdum başladım. Gözümde ne kadar büyüttüysem artık, çoğu kişinin efsane bulduğu o birinci sezon, (Murder House) bana inanılmaz yavan geldi. –Dedi, Violet’in aslında ölmüş olduğu gerçeğiyle yüzleştiği ve cesedinin göründüğü o sahnede, çığlık atarak bilgisayarı tavana fırlatan kız.- Ama ben böyle parmaklarımın arasından izlerim diye düşünüyordum, beklenti büyüktü, n’apayım. Birinci sezon bittikten sonra, ikinciye geçme isteği uyandırmadı maalesef bende. Fekat, tamamen izleyecek dizim kalmadığından başladığım ikinci sezon, ‘Haaaah şimdi oldu, esas şimdi verdin isminin hakkını!’ dedirtti. Asylum, tabir-i caizse aklı baştan alan bir sezondu. İçinde ciddi tırstığım sahneleri barındırmasıyla birlikte, Lily Rabe ve Jessica Lange hayranlığımın zirve yaptığı bölümleri de barındırır. Ancak en en en favori sezonumu sorarsanız, kesinlikle Coven’dır. Jessica Lange’in oyunculuğuna aşık olduğum sezon olması en büyük özelliği. Korku değil de, gerilim-merak unsurunun nezdimde en güzel işlendiği sezondur. Bitmesin diye kendimi tuta tuta, bölümleri saklaya saklaya izlediğim sezondur. Lily Rabe ve Evan Peters’in çok ciddi harcandığını düşündüğüm sezondur aynı zamanda, şimdi hep övgü hep övgü olmaz. Tabii bittiğinde muazzam bir tat bırakmasına engel değil bunlar. Öyle ki ben üçüncü sezonu bitirdiğimde, beşinci sezonun ilk bölümleri gelmişti, feci merak etsem de sırf üçüncü sezonun bitişinin yasını tutmaktan başlayamamıştım. Arada bir de dördüncü sezon olacaktı diyorsunuz, itiraf ediyorum, izlemedim. Freak Show’un olumsuz eleştirisi çok fazlaydı etrafımda, kimle konuşsam “Boşuna izlersin, herkes birbirini öldürüyor bir amacı yok.” diyordu. Onlara inandım, izlemedim. Yazın boşluğunda ve sıcağında, tüm dizilerimi bitirmiş, sıkıntıdan patlayacak kıvama gelirsem, ilk başlayacağım Freak Show’dur ama. Meraktan, hep meraktan. Şimdi böyle bir giriş yaptım ama amacım tamamen AHS:Hotel’e bir güle güle yazısı yazmak.

Öncelikle bir şey daha itiraf etmek istiyorum. Arkadaşlarıma bayağı alay konusu olduğum bir şey. Denis O’Hare. Hotel’in Liz Taylor’ı. Kendisi aynı zamanda Coven’ın psikopat kahyası oluyormuş. Peki ben bunu ne zaman anladım? 5x04’te. Anca düştü jeton. Bir de bunu çıkıp anlattım, o gün bugün konusu döner ve bende masadan kaçma isteği uyandırırlar. Gözlerimi devirmiyorum, nereden çıktı?!? Neyse ben bunu keşfettikten(!) sonra, Denis O’Hare bir numaralı adamım oldu. Kendisinin özgüvenini şu yana bırakıyorum, bana göre Hotel’in en dramatik ve en anlaşılır hikayesine sahip Liz Taylor’ı olarak, şölenler sundu gözlerimize.

1 2 3
Buse Savaş
16/01/2016 13:53
YORUMLAR




DİĞER HABERLER