Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
KÖŞE YAZISI
12 Maymun’u oynamak

12 Maymun dizisi de aynı dertten mustarip. Her ne kadar diziyi farklı bir şekilde okuyabilmek için uğraşsanız da belli bir noktada tıkanıyorsunuz. Dizinin hikayesi benzer: Bir virüs insanlığın önemli bir kısmını yok etmiş, bir deli bilim insanının geliştirdiği zaman makinesiyle gelecekten geçmişe, virüsün yayılmasını önleyip reset butonuna basmak için gönderilen bir kanun tanımazı takip ediyoruz. Burada dizi yazarlarının çok önemli bir tercihi de mevcut. Filmi ilk kez izlediğinizde Bruce Willis’in canlandırdığı James Cole karakterinin şizofren olup olmadığı, virüs salgınının gerçekten yaşanıp yaşanmadığı en önemli çatışmalardan biri. Dizide ise daha ilk sahnelerden kimsenin böyle bir derdi yok, dizi temposunda ve aslında Gilliam’ın filminde eleştirdiği tüketim toplumunun geldiği noktada dikkat eşiği çok fazla konu sapmasına izin vermiyor. Salgının gerçek olduğunu, James Cole’un aklının başında olduğunu anında anlıyoruz. Bruce Willis’in savrukluğu, şaşırmışlığı ve kendini sorgulaması yok dizide. Tam tersi kendinden emin, ne yapması gerektiğini bilen ve ahlaki olarak grilerde gezinen bir anti kahraman çizilmeye çalışılmış.

Dizi başlarken de hızıyla seyircisini elinde tutmayı başarıyor nitekim. Gelecekten gelen bir adamla geçirdiği 10 dakika yüzünden hayatı değişen Dr. Cassandra Railly rolünde Amanda Schull, karakterin gel-gitlerini, yaşamının parçalara ayrılışını ve gördüğü şeyle yüzleşmesini ekrana yansıtmakta oldukça başarılı. Naomi Watts’ın gençliğine benzemesi de oyuncu için büyük avantaj. Dizinin bir başka avantajı da gelecek kısmına daha çok eğilip post-apokaliptik ortamdan beslenebilmesi. Filmde James Cole’un gelecekteki yaşamıyla ilgili seyirci minimal bilgiye maruz bırakılırken, dizide özellikle iyi çizilmiş Cole’un kankası Ramse’nin varlığı sayesinde ana karakterin altını doldurabilme konusunda daha fazla yol kat edilebilmiş. İkilinin ustaca yazılmış diyalogları, senaryonun bu sahnelerdeki temposu ve tatlı atışmaları dizinin en güzel anlarından. Geleceğin boğucu ve klostrofobik atmosferi günümüzün şaşaalı partileri ve lüks otomobilleriyle paralel kurgulanmış. Dizi o gelecekten kurtulmak istenmesi motivasyonunu da kurmayı başarıyor bu noktada. Ancak başka bir sorunla da baş etmek zorunda: zamanda yolculuk yetmemiş olacak ki, karakterlere katman katabilmek adına flashback’lere de başvurmaya karar vermişler.

Zaman yolculuğu anlatısı ilgisini çekmeyen izleyiciyi dizinin kaybettiği nokta da burası aslında. TV tüketicisi olarak eğer bir dizide tutunduğumuz ve bırakmamaya karar verdiğimiz noktalar olursa takip etmeye devam ediyoruz en nihayetinde, dolayısıyla da ufak kusurlar görmezden gelinebiliyor. Ancak en bağlı seyirciyi bile uzaklaştıracak bir karar zaman yolculuğunu flashback’lerle harmanlamak.

Dizinin esas aksayan noktası ise başka yerde, Cole karakterinde. Senaryonun kendisinden kaynaklanan çekiciliği, dizi noktasında özgünlüğü ve daha çok istetmesi; bir yapımı belli bir noktaya kadar taşıyor. Antagoniste kayan bir protagonist çizmek, daha basit ifadesiyle kötü yönleri de olan bir iyi karakter yaratmak, ip üstünde dans etmek gibi. O işi bir ustanın eline bırakmazsanız ipin üstünden düşmekle kalmaz, aşağıdakilere de zarar verir. Cole karakteri dizinin itici gücü olması gerekirken çoğu sahnede eziliyor, üstelik seyircinin anlayacağı motivasyonları olmaktan çok uzak, Doktor Henri’yi öldürmek gibi ahlaki sorunları olan kararları alabilmek, daha güçlü, daha iyi kurulmuş karakterlerin işi. İzleyicinin bağ kuramadığı bir baş karakter, her diziyi belli bir noktaya kadar taşıyabilir.

Öte yandan filmin gücünü aldığı Cole-Cassandra kimyasından eser yok. Cole’u canlandıran oyuncu Aaron Stanford’ın aşırı asosyal halleri kabuğu kırılası bir şirinlik değil, sosyopatlık noktalarında geziniyor. Üstelik göz alıcı bir ihtişamı da yok. Cassandra’yla sahneleri hep zorlama, diyaloglar akmıyor. Geleceği kurmak ve oradaki insan etkileşimlerini oluşturmak için zaman harcayan senaristler, belli ki aynı özeni günümüz için göstermemiş. Baş karakterlerin arasında onlarca çatışma varken cinsel gerginliğin, ya da herhangi bir çekimin asla yaratılamaması dizinin aksayan en temel noktası.

Öyle ya da böyle insanlığı yok eden virüs, zaman yolculuğu, kıyamet sonrası atmosfer, geçmişin değiştirilmeye çalışılması, güçlü yan karakterler ve kaynağın çekiciliği izlettiriyor kendini. En azından bir sezonluk.

1 2
/ Aras Bayram
01/03/2015 12:25
YORUMLAR




DİĞER KÖŞE YAZILARI