Bağlan Keskin:Fragmanlarından üç-beş kişiyle dönmesi beklenen dizilerden birisi olduğunu sanmıştım açıkçası ama öyle olmadı.
Yılanların Öcü’nün yan karakterleri çok iyi çıktı. Rüçhan Çalışkur’un kötü cadı edaları, zengin konaktaki dadı ve Kahya Hüsnü ile onun ailesi hemen inandırıyor kendisine. Esas olay köyün delisi dedikleri Celil ile kötülerin kötüsü Kamuran. Kamuran’ın evin hizmetçisiyle ilişkisi var ama hizmetçi kız hiç beklemesin karısı ölmeyecek. O oyuncu Beni Affet’te oynuyordu, rolünü hemen ölen başka bir rol için bırakmamıştır. Tedirgin olduğum konu, esas oğlan çok uysal, Hande Soral ve Ceyda Ateş ise çok hoş ama donuk duruyorlar. Hande Soral’ın erkek kardeşini oynayan çocuk ise fazla drama queen. Atmosfer güzel, olayların hızı konusunda orta kararda olmaları lazım ama. Bu arada Ceyda Ateş kesinlikle koyu saçla devam etmeli hayatına.
Elif Fındık:Yılanların Öcü adı itibariyle zaten pek ilgimi çekmemişti. Herkes bir şansı hakeder diyerek, biraz sonundan biraz da başından izledim. Bugüne kadar izlediğimiz yöre dizilerinin içlerinde en kötülerden diyebilirim. Köyün kızları full makyaj, saçlar yapılı ve konuşmaları gayet düzgün. Oğlanlara pek lafım yok ama biraz şive olsaydı fena olmazdı sanki. İşin içine Hande Soral'ın oynayamaması da girince, iyi oyunculukların bile gölgede kaldığı, neresinden tutsak elimizde kalacak nur topu gibi bir yöre dizimiz daha oldu. Ekranlara hayırlı uğurlu olsun.
Nida Fındık:Reşat Nuri’nin ya da Halit Ziya Uşaklıgil’in eserleri kadar ses getirmeyeceği belliydi bir şehirde ya da konakta geçmeyen
Yılanların Öcü’nün. Hikaye sertti ve bildiğiniz gibi sert hikayeleri anlatmak daha zordur. Bugüne kadar kurduğu dünyalara yöreyi iyi tanıması ve iyi yansıtması ile hayran olduğum Cemal Şan’ın neden bir edebi eseri bir yöre-ağa dizisi kıvamına getirdiğini anlamadım. Ceyda Ateş güzeldi ama oranın insanı mıydı? Hande Soral “Ben neden buradayım?” ifadesinden ne zaman kurtulurdu? Rüçhan Çalışkur, Nail Kırmızıgül ve Ahmet Varlı kendi rollerinde oldukça iyiydiler ancak bu bir edebiyat uyarlamasının iyi olmasına yeter miydi? Ve bir sistem eleştirisi olan
Yılanların Öcü ne ara yöresel entrikalar hikayesine kurban gitmişti?
Oğuzcan Çağan:Yılanların Öcü televizyonun "sıradan" izleyicisine hitap ediyor baştan aşağı, bence. Dürtüklenen sırlar, "keşfedilen" aşklar, hissettirilen çatışmalar, kendi ekseni etrafında dönmeyi iş edinen entrika. Peki, ya sonra? Sonuç şu: İkinci bölümde aksayan, sarkan, sakatlanan noktalarını toparlamazsa sonu ne olur bilinmez bu dizinin. Seyirci, bir buhran anında kopup gidebilir atmosferden. Sonra köyün "delisi" bile kurtaramaz icabında kimseyi.
Tuğçe Usta:Kafamda “Bol makyajlı, her daim oryantal yapar gibi yürüyen ve evin zengin beyiyle ilişkisi olan köylü kızı figürü ne zaman son bulacak?” sorusuyla izlediğim bir ilk bölümdü. Ceyda Ateş’i eline yaktığı kına kurtaramamıştı, ses tonu her an “ana”dan “annişko”ya kayacak gibiydi. Hande Soral’ın her karakterinde aynı bakış ve duruş var, sadece kostümleri değişiyor. Keşke her şey iki entari giymekle bitseydi. Kurulan dünya ne kadar iyi olursa olsun (ki değildi) ben tüm bu faktörlerle birlikte o dünyaya nasıl inanayım? Uzun lafın kısası;
Yılanların Öcü olmamış, oldurulamamıştı.
Reyting sonuçlarına gelirsek, ilk bölüm için fena sonuçlar değil. Ancak karşısına haftaya ilk bölümüyle fragmanı yayınlandığı andan beri beklenen
Benim Adım Gültepe, en heyecanlı yerinde sezon finali veren
Kara Para Aşk gelecek. Devamında ise
Reaksiyon… Hatırlatalım, filmleri izlemediyseniz ya da kitabı okumadıysanız şiddetle öneriyoruz. Aliye Rona’nın ilk ve Fatma Girik’in ikinci filmdeki performansları bile aklınızı başından alacaktır.