Poyraz Karayel izlemek katiyen sadece dizi izlemek değil, aynı zamanda bir sürü kitap, bir dolu şiir okumak, deste deste şarkı dinlemek demek. Poyraz da nihayetinde sevgilisine poyrazlama yazan bir adam. Daha önce onları izlerken kafamda çalan şarkıları yazmıştım, şimdi de en sevdiğim Poyraz Karayelgillerin bendeki şiirlerini listeledim.
1. Sinan - Kızılcık (Orhan Veli)
11 yaşındaydım, 11 yaşında olmanın bana verdiği yetkiye dayanarak büyük aşıktım, üstelik bir de dünyanın en güzel şiirini bulmuştum. Bütün bunların aynı anda olması o yaşa fazla gelmiş olsa gerek ki, karnımda bir takım kelebeklerle kafam hep yedi milyon, pek bir mutluydum. Üstünden yıllar yıllar geçti, hala bu şiiri her okuduğumda bahar gelir, çiçekler açar, içim ferahlar. İşte bu yüzden bu şiir bence Sinan. Bu şiir gelecek demek, umut demek, her şey tabii ki güzel olacak demek. Buyurun buradan verelim.
İlk yemişini bu sene verdi,
Kızılcık,
Üç tane;
Bir daha seneye beş tane verir;
Ömür çok,
Bekleriz;
Ne çıkar?
İlahi kızılcık!
2. Poyraz - Evde Yoklar (Metin Altıok)
Metin Altıok kalbimde yaradır, adını duyduğumda ağlamıyorsam bunun bile ayıp olduğuna inanmamdandır. Bu şiir de, her okuduğumda kafamda milyonlara bölünüp yankılanır, öyle güzeldir. Şahane de bir Kumdan Kaleler şarkısıdır aynı zamanda. Poyraz’ın o en kalabalık halinde bile yalnız olmasına, Sinan hariç hayatındaki herkesin onu bırakıp gidebileceğine inanmasına, üstelik aynı şeyi kendisinin de gözünü kırpmadan yapabileceğini bilmesine bu şiir gitmez de, ne gider? Okuyun, hak vereceksiniz.
Durmadan avuçlarım terliyor,
İnildiyor ardımdan
Girdiğim çıktığım kapılar.
Trenim gecikmeli, yüreğim bungun,
Bir bir uzaklaşıyor sevdiğim insanlar.
Ne zaman bir dosta gitsem,
Evde yoklar.
Dolanıp duruyorum ortalıkta.
Kedim hımbıl, yaprak döküyor çiçeğim,
Rakım bir türlü beyazlaşmıyor.
Anahtarım güç dönüyor kilidinde,
Nemli aldığım sigaralar.
Ne zaman bir dosta gitsem
Evde yoklar.
Kimi zaman çocuğum,
Bir müzik kutusu başucumda
Ve ayımın gözleri saydam.
Kimi zaman gardayım
Yanımda bavulum, yılgın ve ihtiyar.
Ne zaman bir dosta gitsem,
Evde yoklar.
Bekliyorum bir kapının önünde,
Cebimde yazılmamış bir mektupla.
Bana karşı ben vardım
Çaldığım kapıların ardında,
Ben açtım, ben girdim
Selamlaştık ilk defa.
3. Ayşegül – Destina (Lale Müldür)
Ayşegül’ün o gülen yüzüne, aşkından gözü dünyayı görmez haline rağmen karanlık bir tarafı ve aşırı bir müdanasızlığı olduğunu, aklına koyarsa izini sonsuza kadar kaybettirebileceğini biliyoruz onu izlerken. Poyraz da bunu biliyor aslında. Belki bu hallerini ve o çocukluğundaki hayal kırıklıklarını ve kayıplarını da kendisine benzetiyor, kendini onunla tamamlıyor. Ayşegül’e çok yakıştığını düşündüğüm şiir Lale Müldür’ün. Harika bir Yeni Türkü şarkısı aynı zamanda, söylemeye bile gerek yok.
Dün gece sen uyurken
İsmini fısıldadım
Ve hayvanların korkunç
Öykülerini anlattım
Dün gece sen uyurken
Çiçeklere su verdim
Ve insanların korkunç
Öykülerini anlattım onlara
Dün gece sen uyurken
Yüreğim bir yıldız gibi bağlandı sana
İşte bu yüzden sırf bu yüzden
Yeni bir isim verdim sana
Destina
Sen öyle umarsız uyusan da bir köşede
İşte bu yüzden sırf bu yüzden
Yaşamdan çok ölüme yakın olduğun için
Seni bu denli yıktıkları için
Yaşamımın gizini vereceğim sana
4. Sefer ve Sema - Göğe Bakma Durağı (Turgut Uyar)
Çok bir şey demeye gerek yok aslında. İkisini artık ayrı ayrı görmek veya düşünmek istemediğim Sefer ve Sema, birlikteyken o kadar başka, o kadar güzeller ki, bu şiirden başkası olamazdı onlar için. ‘Senin bu ellerinde ne var bilmiyorum’ diye merak eden herkes için , hep beraber okuyalım isterim.
İkimiz birden sevinebiliriz göğe bakalım
Şu kaçamak ışıklardan şu şeker kamışlarından
Bebe dişlerinden güneşlerden yaban otlarından
Durmadan harcadığım şu gözlerimi al kurtar
Şu aranıp duran korkak ellerimi tut
Bu evleri atla bu evleri de bunları da
Göğe bakalım
Falanca durağa şimdi geliriz göğe bakalım
İnecek var deriz otobüs durur ineriz
Bu karanlık böyle iyi afferin Tanrıya
Herkes uyusun iyi oluyor hoşlanıyorum
Hırsızlar polisler açlar toklar uyusun
Herkes uyusun bir seni uyutmam birde ben uyumam
Herkes yokken biz oluruz biz uyumıyalım
Nasıl olsa sarhoşuz nasıl olsa öpüşürüz sokaklarda
Beni bırak göğe bakalım
Senin bu ellerinde ne var bilmiyorum göğe bakalım
Tuttukca güçleniyorum kalabalık oluyorum
Bu senin eski zaman gözlerin yalnız gibi ağaçlar gibi
Sularım ısınsın diye bakıyorum ısınıyor
Seni aldım bu sunturlu yere getirdim
Sayısız penceren vardı bir bir kapattım
Bana dönesin diye bir bir kapattım
Şimdi otobüs gelir biner gideriz
Dönmiyeceğimiz bir yer beğen başka türlüsü güç
Bir ellerin bir ellerim yeter belliyelim yetsin
Seni aldım bana ayırdım durma kendini hatırlat
Durma kendini hatırlat
Durma göğe bakalım
5. Zülfikar - Ormanların Gümbürtüsü (Metin Altıok)
Zülfikar benim bu dizide torpillim, benim en gözümden sakınıp sakladığım. O yüzden yine ona torpil yapmak isterim, en sevdiğim şiiri ona ayırmak isterim. Üstelik Zülfikar’ı ilk izlediğimde aklıma düştü bu şiir, o Çiğdem’i severken de oradaydı, yaralı köpeği hastaneye yetiştirmeye çalışırken de, Sefer’le rakı içerlerken de, Meltem arabasına ilk bindiğinde ona bakışını izlerken de. Haksızsam söyleyin.
bir yüzük yaptım sana güvercin teleğinden,
bir yüzük bükerek hoşçakal sözcüğünden.
bir yüzük yaptım belli belirsiz,
eski bir gramafon sesinden.
bir yüzük serçe parmağın için,
bulutsuz bir gecede kayan yıldız izinden.
bir yüzük yaptım terli bir yüzük,
avucumdan geçen ince hayat çizgisinden.
yanmasını bilen bakır bir yüzük,
evime akım taşıyan elektrik telinden.
bir yüzük yaptım, bir yüzük ki;
yıllardır dinmeyen ormanların gümbürtüsünden.
6. Meltem - Delik Deşik (Attila İlhan)
Meltem’i çok az tanıyoruz daha, ama daha ilk tanıştığımızda anladık ne kadar üzgün, ne kadar yarım, ne kadar yaralı ve ne kadar kırık. Neyse ki şu hayatta her şeyi bizden önce, ve bin kat daha iyi tarif etmiş şairler var.
Kirpi gibisin çocuk
Her tarafın diken
Kim elini uzatsa delik deşik
Üstelik
Sen de kan içindesin