OĞUZCAN ÇAĞAN:
“Alıştım yıllar yılı ben yokluğuna”
Şimdi nasıl başlasam bilemedim. Fakat bir yerden başlamak, girizgâhı güzel yapmak lazım gelir. Mutlu Ol Yeter, uzaktaki sisin ardında görüldüğü üzere absürt komedi sularında yüzmesi muhtemel bir dizi. Eğer öyleyse, piyasada absürt komedinin -talihsiz bir iki örnek dışında- sevildiğini ve izlendiğini göz önüne alırsak yürür gider. Peki, nasıl yürür? Olası senaryom şöyle efenim: Can (Ali Atay), Zeynep (Aslı Enver)'ten fena halde hoşlanıyor, burası açık. Fakat fragmandaki rüya gerçeği yansıtıp kız aslında başkasını seviyor ya da Can'ın kendisini sevdiğini bilmiyor olabilir. Öyleyse Can, kıza aşkını itiraf etme sancıları yaşarken bütün şapşallığı ve absürtlüğüyle seyirciyi kendine bağlayabilir. Hatta bu itiraf sürecinde en az kendisi kadar komik, esprili ve sahici bir kuzeni olabilirse (ki bu kontenjan Ertan Saban tarafından Babür karakteriyle dolduruluyor) işler fena yürür. Tabii ki bu esnada bir komplikasyon oluşması gerek (dizilerin hepsi çatışmalar üzerinden ilerler yoksa her şey sütliman olursa senaryo adabına uymaz, belki senaryo da olmaz), o da Güneş (Öner Erkan) ile Zeynep arasında bir şeyler olması olasılığı veya gerçekten sevgili olmaları resmiyle dışa vuruluyor. Demem o ki; dizi hakkında yalnızca fragmandan yürüyen biri olarak, Can ve Zeynep ilişkisinin gerçekleşmesini beklerken Erkan komplikasyonu gerçekleşecek. Babür ve Can ise ringde fena dayak yemiş iki şapşala dönüşecek. Araya bir de başka bir kadın girerse, her şey karışacak. Karışır yani. Zaten dizinin isminden de belli olmuyor mu bir şeylerin yolunda gitmediği: Sen mutlu ol yeter. Ortada uzak kalınmış yıllar da olabilir, şarkı onu söylüyor zira. Onu uzaktan sevmek aşkların en güzeli de olabilir. Ya da böyle bir şeyler işte. Peki, bu teori gerçekleşmezse ne olur? Hiçbir şey! Bu yazar yükümlülük kabul etmez, biline. Gerçekleşirse de bir teşekkür notunuzu kabul ederim, o kadar.