Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZEL
Mango Mağduru Erkeklerin Anti-Kahramanı: Walter White

Walter White karakteri, soyadı gibi karbeyaz bir masumiyetten, yeraltı dünyasına girmek uğruna vazgeçti.

İşte böyle bir ekran ikliminde, ekranın ve ekonominin baş tacı kadınlar iken, Breaking Badakıntının tersine gidiyor, ezberi bozuyor ve risk alıyor. Kadının bunca ve gönülsüzce yüceltilmesine karşılık, her nasılsa erkeğin anti-kahramanlığı, alaşağı edilmesi daha fazla merak uyandırıp, ilgi çekiyor. Çalışan, çalışmadığında bile evde kalmanın kendi tercihi olduğunu vurgulayan, banka hesaplarına ve çocuklara dair en doğru kararları veren kadınların başrolünde olduğu film, dizi, reklam kalabalığında Walter White, apar topar, aceleyle tahtından indirilmiş erkeği, erkekliğin şanını simgeliyor ve eski günlere ağıt yakıyor sanki. Ne karısı, ne çocuğundan yeterince saygı görmüş, herhangi bir konuda fikri sorulmamış, onursuzca yaşayıp giden bir erkeğin en azından onurlu ölmeyi seçebileceğini, öyle kansere filan pabuç bırakmayacağını ve kendisini hiçe sayanları dize getireceği fantazisini sunuyor. İte kaka yaratılan “her şeyin üstündeki kadının iradesi” mitine teslim olmuş, yenilgiyi kabullenmiş erkekler de adeta pasif direnişte,Breaking Bad'i huşu içerisinde izliyor. Walter White karakterinin, soyadı gibi karbeyaz bir masumiyetten, yeraltı dünyasına girmek uğruna vazgeçmesiyle; ailesine miras olarak rahat bir yaşam bırakabilme bahanesine sığınıp, aslında kötülükte ve karanlıkta ilham bulmasıyla avunuyor. Sakatlanmış erkek otoritesinin cılız bir gölgesi olmaktan vazgeçtiği günden itibaren güneş gözlüklerini, sözde kemoterapi sebebiyle kazınmış, fakat hastalığı gerilese bile sıfır numaraya vurulmuş vaziyette kalan radikal başını, belalı top sakalını bir kostüm gibi giyinerek heybetli, kural tanımaz Heisenberg'liğe geçiş yapan Walter White, milyonlarca erkeğin içinin yağlarını öyle sinematografik değil, basbaya kişisel sebeplerden dolayı eritiyor, cılız da olsa “Ha şöyle!” dedirtiyor. Ve bu öyküde, The Sopranos'la taban tabana zıt şekilde gelişiyor olaylar: Mafyanın içine doğmuşsa bile yüreğinde vahşeti bir türlü barındıramayan, buna rağmen işinin gereğini yapan ve omuzuna yüklenmiş görevin ağırlığıyla depresyona giren Tony Soprano'ya karşılık, Breaking Bad her gün insanının, sıradan, macerasız hayat yaşayan bir memurun içinde doğal olarak kötülüğün yeşerip serpildiği ve o insanı profesyonel bir kötüye dönüştürdüğü ihtimale övgü düzüyor. Kanserle hayatı rayından çıkan, ölümle yüzleşmiş olmanın verdiği cesaretle, hayatın bağladığı elini ayağını çözerek daha önce gitmediği yolların yolcusu olmaya and içen orta direk, sıradan, beyaz Amerikalı Walter White, benzerlerinin yüreklerini cesaretiyle hoplatıyor.

1 2 3 4
Elmira Cancan Zenger
28/11/2013 06:55
YORUMLAR




DİĞER HABERLER