Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZEL
İktidara giderken din kıyafeti giymek; Osmanlı’da Hürrem Sultan olarak benliğin sunumu

Hürrem’i Müslümanlığa Hazırlayan Unsurlar

Osmanlı sisteminde Hıristiyanlıktan Müslümanlığa geçenlere, yönetim kademelerinde yer verilebilir. Fakat bir kadının yönetim kademelerinde olması mümkün değildir; o halde

Hürrem’in iktidara yaklaşmasının tek yolu, Sultan’a erkek çocuk(lar) vermektir. Hürrem’in esaret sürecinden sonra girdiği yeni topluluk, kültür, çevre baskısı, kimlik bunalımı ve diğer sebepler onu yeni geldiği bu yerde hayatta kalma mücadelesine yönlendirir. Tek kurtuluşu Kanuni’dir, onunla beraberken bu koca imparatorluğun en üst noktalarına gelme şansı olacaktır, fakat Maria’ya söylediği gibi, Kanuni yoksa, o da yok olacaktır. Peki Müslüman doğmamış bu kadın nasıl olur da birden, padişaha “Senin tanrına ibadet etmek istiyorum,” diyecek noktaya gelir?

Hürrem’in hareme katıldığında maruz kaldığı dışlanma aslında, yeni geldiği topluluğun onu farklılaştırmasından kaynaklanmaktadır. Dil, din, adetler ve yeme, içme gibi gündelik pratiklerdeki farklılıklar onu diğerlerinden ayırır. Dizide sürekli yinelediği soru “bu ne?” iken, yemekleri, toplumsal kuralları farklı olan bu yere alışmak onun için kolay değildir. Yaşadığı memleketinden zorla, İstanbul’a getirilen Hürrem’in kin duygusunun yanında, korku dolu olduğu da bir gerçektir. İhtida olarak isimlendirilen başka bir dinden İslam’a dönüş sürecinde psikolojik, manevi ve sosyo-kültürel faktörler etkili olabilmektedir. İnsanlar bir dini yavaş yavaş, uzun bir sürede değiştirebileceği gibi, Alexandra örneğinde olduğu gibi, ani ve hızlı bir kararla da değiştirebilir. Hökelekli, İslam’ın bu tarz insanlar için, belirsizlikten, güvensizlikten kurtuluş olduğunu söylemektedir. Rusça konuşmanın yasak olduğunun söylenmesi, padişahla iletişim kurmak istemesi, onu dil öğrenmeye yönlendirir. Savaş esnasında sefere çıkan Kanuni’ye mektup yazabilmek için çok çaba sarf eder. Tek korkusu yalnız kaldığı sarayda, bir de Kanuni’nin onu unutması olacaktır. Yeni bir kimlik arayışı, Hürrem ismini kazanmasıyla hız kazanır. Kanuni’nin ona ‘Hürrem’ ismini vermesinden sonra, yatakhanenin olduğu yerde artık Alexandra’nın öldüğünü, Hürrem’in doğduğunu bağırarak söyler. Yeni kimliği konusunda diretmesi gerektiğinin farkında olan Hürrem, bu konuda Haseki Sultan’la tartışarak, hücrede hapsolmayı göze alır. Sarayda yalnızca yeni ismiyle olarak var olabileceğinin farkında olan Hürrem, artık Müslüman olarak yeni kimliğini, “Müslüman Hürrem” üzerinden tanımlar.

Harem işleyişi itibariyle katıldığı günden itibaren, Hürrem’i yönlendirir. Cariyelerin bir kısmı avluda toplu olarak kalırken, “gözdeler” olarak adlandırılanlar ise ikinci katta kendilerine ait odalarda kalmaktadırlar. Padişahın ailesi, ayrı odalara ve hizmetçilere sahiptir.

Cariyelerin padişahla olan ilişkileri, harem içindeki yerlerini belirlemektedir. Padişahın has odası, Hürrem’in özgürce espriler yapabildiği, istediği kadar yemek yiyebildiği, haremin sıkı kurallarına tâbi olmadığı bir yerdir. Saray içinde onun için en güvenli yer burasıdır. Has oda aracılığıyla geçiş yapabileceği aileye ait olan mekân, ekonomik olarak da farklılık yaratacaktır. Padişahın annesi, eşleri ve çocuklarının kendilerine tahsis edilmiş olan özel çiftlik, arazi, taşınır ve taşınmaz malları bulunmaktadır. Bu kişilerin zaman zaman siyasi ya da insani nedenlerle iktidar değişikliklerinde, atamalarda rol oynadıkları bilinmektedir.

Padişah, yapacağı görev değişikliklerinde Valide Sultan’la istişarede bulunur ki, kadınlar her zaman siyasi meseleleri yakından takip etmektedirler. Rüstem Paşa’nın idamını engelleyenlerden biri Valide Sultan, diğeri Kanuni’nin kardeşidir. Kadınlar devletin sert yüzüne karşılık, merhametleriyle devletin sağduyusu rolünü yerine getirmişlerdir. Kanuni’nin odasına akşam kimin gideceğini belirleyecek kadar etkili olan Valide Sultan, birçok konuda bireysel hareket edebilmektedir.

Hürrem için padişahtan sahip olacağı bir erkek çocuk, tüm bu yolların kapısını açabilecektir. Herhangi biri olmak ise, onun bir gün haremde unutulup gitmesi demektir. Padişahtan çocuk sahibi olabilmek için kadınlar arasındaki sert rekabet, birbiriyle yarış içinde olmalarını sağlar. Bazen bu iktidar mücadelesi, birilerinin öldürülmesine kadar varır. Ondan önce gelen birçok cariye, saray içinde kaybolup gitmiş ve bir süre sonra beylere eş olarak gönderilmiştir. Burada kendini diğerlerinden özel kılmanın yolu olarak, “din elbisesini” giymeye karar verir. Müslüman bir kadın iktidar yolunda, diğerlerine göre çok daha avantajlıdır. Kanuni’yle bu durumda yapacağı evlilik onun, İbrahim gibi önemli bir makamda görev yapan erkek rakipleriyle mücadeleye girmesini dahi sağlayabilecektir.

Hürrem’in Zaruret Hali Dış Halleri ve İç Dünyası

Hürrem, ailesini gördüğü rüya sonrasında, “Gözyaşım sadece ailem için akacak, ben Alexandra, bu köle kızdan bir hanım yaratacağım,” diye içinden konuşurken, bir avucunda tuttuğu haçını sıkmaktadır. Kanuni önünde bağlılık yemini ederken, bir yandan intikam yeminleri etmektedir. Kesilen elinden akan kanlar, intikam yemini eden Hürrem’in, yaşam savaşı verdiği sarayda, hayatta kalmak için akıtacağı kanlar mı olacaktır? Birçok konuda tutarlı davranışlar sergilediğini düşündüğümüz Hürrem, bazen davranışlarının gerçekliği konusunda bizi tereddüte düşürmektedir. Can yoldaşı, birçok defa onun hayatını kurtaran Gülnihal’in Müslüman olduğunu duyduğunda, sevineceğine üzülür. Saraya ilk geldiği anlarda ağzına geleni hemen söyleyen, kızınca bağırıp çağıran Hürrem bir süre sonra, farklı birine dönüşür. Peki bu değişim Hürrem’in gerçekten değiştiğine mi, yoksa rol mü yaptığına işaret etmektedir? Hürrem, toplumsal benliğiyle davranırken, iç benliğinde neler konuşmaktadır, ikisi arasında ki fark çok mu fazladır?


1 2 3
Ertuğrul Güler
06/07/2016 13:28
YORUMLAR




DİĞER HABERLER