Simpson’ın aleyhindeki kanıtlar, kan izleri, DNA testleri, müvekkilinin yalan makinesinde kalması Shapiro’ya bu davanın ‘kazanılamaz’ olduğunu düşündürüyor. Uzmanlık alanı yetkililerle pazarlık yapmak ve O.J.’e suçunu itiraf ettirip mümkün olan en az cezayı aldırıp işin içinden sıyrılmak.

Tam o sırada savunma makamının tuttuğu araştırmacıdan cinayet mahallinde ilk keşfi gerçekleştiren dedektif Mark Fuhrman’ın (Steven Pasquale) kirli geçmişine dair bir bilgi geliyor. Bailey’nin sorguladığı avukat işte o. Siyahları sevmeyen, ırkçı, hatta evinde Nazi madalyaları taşıdığı iddia edilen bir polis çıkıyor karşılarına. Davanın seyrini değişiyor.

Shapiro’nun kafasında bir anda ampül yanıyor ve New Yorker dergisinden Jeffrey Toobin’e dava stratejisini açıklıyor: Zaten ırkçılıktan lekeli Los Angeles Polisi’nin siyah bir adama kurduğu komplo… Murphy’nin dizi için ana malzemesi de zaten Toobin’in davayı anlatan kitabı.

Komplo teorisini kamuoyuna en iyi aktaracak kişi siyahsa daha ikna edici olacağından Rüya Takımı’na Michael Jackson’ın da avukatlığını yapan, renkli kıyafetleri ve abartılı tarzıyla müthiş hitabetçi Johnnie Cochran (Courtney B. Vance) dahil oluyor. Rüya Takımı’nın iki üyesi daha var: Amerika’nın en meşhur avukatı Alan Dershowitz (Evan Handler) ve o zamanlar yeni yeni başlayan DNA kayıtlarında uzman avukat Barry Scheck (Rob Morrow). Bu iki isim için bir parantez: Sonradan DNA kanıtları kullanarak birçok mahkumiyeti tersine çeviren ve insanların özgürlüğe kavuşmasını sağlayan The Innonce Project’in kurucularından. Dershowitz ise İsrail üzerine yazdığı kitaplar ve yakın zamanda bir cinsel taciz davasından aklanmasıyla biliniyor ve halen Harvard’da ders veriyor. Dizide F. Lee Bailey onu “Herifi severim ama iki sözünden biri Harvard,” diye anlatıyor.

Yıldızlar geçidi burada bitmiyor tabii ki. Dizinin (ve davanın) en önemsiz kısmı Cuba Gooding Jr.’ın canlandırdığı O.J. Simpson—sanık o ama en geri planda kalan da o. Zira savcı Marcia Clark (Murphy gezegeninin vazgeçilmez oyuncusu Sarah Paulson), Rüya Takımı ve medya davanın asıl belirleyicileri. Top bu üçlü arasında gidip geliyor, Simpson da bir köşede oturup, sanık sandalyesine bile çıkartılmadan aklanmayı bekliyor.

Dizinin yönetmenleri arasında Boyz N The Hood’u çeken John Singleton da var, kalite konusunda çıtanın ne kadar yukarıda olduğuna kanıt. Dizinin yaratıcısı Ryan Murphy, her bölümde bir karaktere ya da bir temaya yoğunlaşıyor. Mesela bir bölümde medya sirki devam ederken bir sene boyunca otele hapsedilen ve dışarıdan bilgi almaları yasaklanan jüriye yoğunlaşıyor. Bir başka bölüm o dönemin en nefret edilen karakteri Marcia Clark’ın yaşadığı iniş-çıkışlar işleniyor; bir yandan çocuklarının velayetini almak için uğraşıyor, diğer yandan saç modellerine kadar her gün magazine malzeme oluyor, eski kocası çıplak fotoğraflarını sızdırıyor. Clark’ın bir dava boyunca üç kere değişen saç modeli görülmeye değer; kuaförü Farah Fawcett’ın da saçını yapan bir Los Angeles Kırıktarak’ı.

Dominick Dunne’ın deyişiyle O.J. Simpson davasında yaşanan olay örgüsü ‘en ucuz  havalimanı romanı’nda bile inandırıcı olamaz. Ama Murphy neredeyse yüzde 95 gerçeklere sadık kalıyor; çünkü her bir detay daha da şaşırtıcı: Simpson’ın Brentwood’daki evi yeteri kadar siyah olmadığı için Johnny Cochran tarafından yeniden dekore ediliyor mesela… Son anda Mark Furhman’ın n-kelimesini (negro) kullandığı kasetler ‘cennetten yağan helva’ misali Rüya Takımı’nın kucağına düşüyor.

Mahkeme salonunun dışındaysa yepyeni bir hayat devam ediyor.

Bir yandan Larry King her gece CNN’de davanın aktörlerini ağırlıyor, diğer yandan Robert Kardashian’dan boşanıp Bruce Jenner’la evlenen Kris Jenner da çocuklarını yetiştiriyor. Kardashian The Juice’a ne kadar yakınsa, Kris Jenner da Nicole’a o kadar bağlı. 3 Kasım 1995’te doğan kızı Kendall Jenner’ın göbek adı bile Nicole. Boşanmış Kardashian çifti mahkeme salonunda ayrı bölümlerde oturuyor.

Mahkeme sırasında ünlenen Robert Kardashian’ın ardından Kris Jenner’ın şöhreti nakde çevirmesine henüz vakit var, ama O.J. Simpson davası şöhret kültürünün değişmesinin de miladı. 90’lardan 2000’lere uzanırken hayatımıza giren isimlerin kökeni mutlaka bu davaya dayanıyor: Büyüyüp genç kız olan Kim Kardashian porno kasetinden önce Paris Hilton’ın en yakın arkadaşı, tıpkı Lionel Richie’nin kızı Nicole gibi Los Angeles’ın ‘socialite’ genç kızları olarak paparazzileri peşlerine takıyorlar. Hatta ‘socialite’ kelimesi onlar sayesinde dolaşıma giriyor.

Rüya Takımı avukatlarının her biri büyük birer şöhret oluyor sonradan; savcı Marcia Clark anlarını dört milyon dolara kitaplaştırıyor. Emniyet’ten ayrılan Mark Furhman sonradan Fox’da yorumcu olarak görev yapıyor.

F. Lee Bailey ve Robert Shapiro’nun dostlukları bu davayla bir daha düzelmeyecek derecede bozuluyor, Shapiro bir daha asla cinayet davasına bakmıyor. Baro Bailey’i atıyor, şimdi Maine’de yaşıyor ve hala O.J. Simpson’ın masumiyetine inanıyor.

O.J. Simpson’ın aklamasının ardından onu hayatından çıkaran ve “O yapmadıysa kim yaptı?” diye kafasında şüpheler oluşan, DNA kanıtları yüzünden Simpson’ın masumiyetine ikna olmayan Kardashian bir süre sonra kanserden ölüyor. Barbara Walters’a verdiği söyleşide şüphelerini açıkça dile getiriyor.

Los Angeles şehrinin tekrar bir siyah ayaklanmasının eşiğinde olduğunu söyleyip davanın seyrini değiştiren Johnny Cochran imkansızı başaran bir avukat olarak tarihe geçiyor, ama ömrü bu diziyi görmeye yetmiyor ne yazık ki.

Cochran’ın adına Kanye West’in On Sight şarkısında da kelime oyunlu rastlayabilirsiniz: “Cochran’dan daha fazla zenciyi boşalttı/serbest bıraktı!”

10 bölümün sonunda bu isimleri ezberleyip haklarındaki her şeyi de bileceksiniz, bahse girerim.

Okuma parçası

Harvard profesörü Henry Louis Gates, Jr.’ın Amerika’daki siyahların O.J. Simpson üzerinden nasıl ‘yaptı-yapmadı’ diye ikiye bölündüğünü irdeleyen tarihi yazısı. O dönemin ruh halini daha iyi anlatan daha iyi bir yazı olamaz.

İlk bölüm: Confirmation izlemeye değer mi?

İkinci bölüm: Bir kadın hayatımızı nasıl değiştirdi?

Üçüncü bölüm:  Magazin kültürünü doğuran cinayet