Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZEL
!f İstanbul’dan Big Eyes ve Dyke Hard

Big Eyes: Gözler Kalbin Aynasıdır!

İf İstanbul’un açılış filmi olan Big Eyes, 6 Mart’ta vizyona girecek. Tim Burton külliyatı içerisinde üst sıralarda yer almayacak bir film olsa da hem onun hatırına, hem de oyuncu performansları adına izlenebilir.

1960’larda yaptığı büyük gözlü çocuk tablolarıyla ünlenen Walter Keane ve aslında o tabloları yapan eşi Margaret Keane’nın komediyle tatlandırılmış, hafif dram eklenmiş hikâyelerini izliyoruz.  İlk eşiyle yaşadığı ayrılıktan sonra tek başına bir hayat kurmaya çalışan Margaret bir gün Walter ile tanışır. Çekici ve hiperaktif bir yapısı olan Walter, Margaret için tanrının bir lütfudur âdeta. Her şey o kadar hızlı gelişir ki, Margaret ve Walter evleniverirler.

Hikâyemizde böylece başlar, Walterda Margaret gibi resimle uğraşmaktadır ancak Margaret büyük gözlü çocuk resimleri çizerken, Walter vakti zamanında gittiği Paris sokaklarını resmeder. Walter galerileri dolaşarak resimleri satmak ve böylece para kazanmak derdindedir ancak başarılı olamaz. Gittikleri ünlü bir barın duvarlarını kiraladığında da başarı gelmez ancak barın sahibiyle yaptığı kavga gazetelerde manşet olunca bir anda ünlenir. Herkes resimlerin Walter’a ait olduğunu söyler ve onun da bu durumdan şikâyet ettiği yoktur açıkçası.

Margaret ve Amy Adams bir arada!

Hikâye bu şekilde Walter’ın yalanlarının her seferinde büyümesi ve bir yandan da kazançlarının artmasıyla ilerliyor. Ta ki gün gelip de Margaret’ın canına tak edene kadar. Film Akademi tarafından önemsenmedi ancak Amy Adams performansıyla Altın Küre almayı başardı. Christopher Waltz ile birlikte iyi bir uyum yakaladıklarını söylemek mümkün.

Sahne ve dekor açısından göze batan bir şey olmasa da fark yaratan bir tarzı olduğunu söylemek zor. Filmin gerçek bir hayat hikâyesinden yola çıkarak ortaya koyduğu eleştiri noktası ise Margaret gibi iyi bir ressamın, sırf kadın olduğu için sanat dünyasında reddedileceği duygusu yüzünden bütün işlerini eşi yapmış gibi göstermek zorunda olması diyebiliriz. Zira bir erkeğin himayesinde olmak, sanatçı olarak bir erkek olmanın daha kolay olması gibi gözden kaçmayacak detaylar filme bir anlam yüklüyor. Fakat bu konu derinlemesine olmaktan öte, feminist eleştiriden uzak, gelip geçici bir üslupla geçiştirilmiş.

Ayrıca eleştiri kurumuna dair eleştiri getirdiği gibi bir yandan da onu kollayan bir yanı var. Walter’ın sanat eleştirmeni John Canaday ile yaşadığı kavga ise başlangıçtaki kavganın aksine onun sonunun başlangıcı oluyor.

Filme bütün olarak baktığımızda ortalamanın altında, hikâyeyi anlatış biçimiyle fark yaratmayan, çıtası düşük bir film diyebiliriz. Ancak her şeye rağmen bir Tim Burton filmi ve seyir zevki yüksek bir yapım.

!f İstanbul Gösterim Tarihleri:

15 Şubat 2015 17:30

Cinemaximum Budak 

17 Şubat 2015 22:00

Cinemaximum Budak

1 2
Doruk Önal
15/02/2015 13:05
YORUMLAR




DİĞER HABERLER