Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZETLİYORUM
Karanlıktan aydınlığa
Sezon: 1 Bölüm: 38

Neriman İplikçi'den de Necmi'nin özeti geldi. (Biliyorsunuz, Defne'ye el uzatmadığı müddetçe ona amca demeyeceğimi belirtmiştim geçen hafta, kırgınım) Evet, Necmi ara bulma kısmından pek bir uzaktı, zaten onun tam tanımlamasını yapamadım ben, sürekli bir karakter değişimi yaşıyor. Bence o da tam olarak ne olduğunu bilmiyor. Senin görevin, "Ayrılıkları alkışlamak değil, birlikteliklere kurdele takmak olmalı" Necmi, bunu nereye koyar tam bilemesem de, herşeye rağmen Neriman'ın hayat derslerini ve mizahını özlemişim. 14.Bölüm'de ayrılık noktasında olan Neriman ve Necmi bu bölümde, hiç ayrılmayacakmışcasına birbirlerine "seni seviyorum" dediler mesela.

Haftalardır ekseriyetle Sude-Ömer ilişkisine kamp kurmuştum, odağımı bu konudan uzaklaştırmıyordum bildiğiniz gibi. Sude'nin iyi birisi olmasını, Ömer'le iyi geçinebilmesini ve abi kardeş ilişkisi görmek istediğimi fazlaca dile getirmiştim. Hatta Sude'nin Ömer'e bu kadar öfkeli olmasının sebeplerini de geçen hafta sıralamıştım. Sude de aynı şeylerden bahsetti Ömer'in karşısında. Her ikisi açısından da olaya bakmak lazım, gerçekten o sahneyi içselleştirmiş bir kişi olarak ben ikisine de farklı şeylerde hak verdim mesela. Ömer İplikçi çok konuşmaz ya hani, mimiklerinden, arada bir zahmet edip kurduğu bir kaç kelimelik cümlelerden biliriz onu. Her ne kadar o pek bir şey söylemese bile, bizler Sude'yi ne kadar çok sevdiğini zaten biliyorduk. Ama Ömer, ilk kez birinin karşısında dile geldi, bölüm olmuş 38, seviyorum seni cümlesini kurdu, böyle bir cümlenin varlığından haberdar olması beni memnun etti açıkçası. Ben de zaman zaman Sude gibi bakıyorum olaya, Ömer'in abilik yapmadığını, Sude'yi korumadığını düşünüyorum. Hatta, Sude, Ömer'e "Defne kiralık aşk" demek üzere, ev baskınında bulunduğunda olayı, "Sude yanlış biriyle çıkıyo" olarak kapattıklarında, Ömer bunun bile üstünde durmamıştı, buna da şaşırmıştım. Yani anlayacağınız benim, abi rolü üstlenen Ömer izlemek isteyen taraflarım var. Çünkü ben, en başından beri Sude'nin Ömer tarafından sevildiğini hissetmeye ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Çünkü Sude'nin gözünde, Ömer en başından beri Sinan'ı koruyor ve hatta bu Sude cephesinde "layık görmedin" yakıştırmasında. Kendisi yerine Passionis'e İz'i tercih etti ve Defne'ye yaptığının da dersini Sude'ye ödetti. Ömer, "Gözümüzün önünde nasılsa" diyerek, uzaktan gözlemliyor olabilir ama Sude bunlardan bihaber. Defne'ye attığı kazıktan sonra, ona da "Neden?" diye sormayan bir Ömer var. Defne, Sude'yi affettiğini söylediğinde, "Yok artık daha neler" bakışı atan bir Ömer var mesela.

Ömer tarafından olaya bakacak olursak da, Ömer, Sude'yi kendisi kadar güçlü görüyor belkide. Ve belki de Sude'nin de zaman içinde iyi olacağına "prenses" olduğu hallere döneceğine inanıyor. Ama Ömer'in atladığı şey, onun annesinin Neriman İplikçi olduğu gerçeği bence. Çünkü, Sude'ye adaleti, merhameti, iyiliği işleyen bir aile yuvası olmamış belliki. Sude, Kiralık Aşk Oyunu'nu Ömer'e nasıl yaparsınız diye herkese çıkışırken, kendi içinde annesinin böyle bir oyunu kendisine de oynadığı gerçeği var mesela. Passionis'te ifşa olma ve Sinan'la ayrılık acısını yaşayan Sude'yi iyi etmek için, onu Nişantaşı'nda alışverişe götüren bir annesi var mesela. Yani bence Sude de yalnız, onu da anlamaya çalışan yok, kaldı ki yıllarca Los Angeles'ta ailesinden ve herkesten uzakta kalmış. Elbette tüm bunlar Sude'nin yaptıklarını haklı kılmıyor. Yaptığı kötülükleri bilmemesine rağmen, en kibar haliyle, şık bir biçimde "Büyüyünce anlarsın" diyen Ömer'in yanındayım ben de elbette. Sude'nin açtığı konunun zamanı değildi yengesinin ölüm yıldönümünden bir gün öncesi ama objektif olmak gerekirse, Sude kumpas kurup da yemek organizasyonu yapmasaydı, "Derdin nedir?" diyen Ömer de göremeyecektik sanki. Ben sanırım, sadece şuna inanmak istiyorum, Sude'nin ve Ömer'in birbirlerini anlamaları gereken meseleler var ve Sude doğru yolu bir şekilde bulacak ve katettiği her yanlış yol için de pişman olacak sadece Ömer'e sarfettiği sözler için değil. Ve bence o gün geldiğinde Ömer, merhametini esirgemeyecek Sude'den de. Çünkü bence, "Naber Şükrü Abi?" diye tüm güler yüzlülüğüyle, sınav muhabbeti yapan Sude gerçekten gerçek. Ömer'e,  "Senden bir gün Sude İplikçi'nin kuzeni diye bahsedecekler" diyen Sude'nin en büyük yanılgısı da bu hırsı olacak, kendini bulma hikayesinde, çok da eminim.

Gelmek istemesem de gelmek zorundayım, kimden bahsettiğimi tahmin ettiniz sanırım, Fikret Gallo. Şimdi haflardır malumumuzdu zaten anka kuşu armalarını yapıp, Ömer'in de hayatına küçük bir dokunuş yapan mavi saçlı kızın, yani Ayşe'nin, Fikret Gallo çıkacağı. Ne olmuş da ismini değiştirmiş, iris ameliyatı olmuş sanırım Amerika görmüş kız neticede artık bu kısımları bilemiyoruz. Ömer hastayken, Sinan gelip geçmiş olsun dileklerini iletmişti, bir güzel de Defne ve Ömer'in aşk hayatlarını çıkmaza sokup gitmişti mesela, Ömer kin tuttu zaar gidip Sinan'ı ziyaret etmedi de, Gallo'nun kedisine geçmiş olsun ziyaretine gitti. Yahu Ömer'im İplikçi'm konuştuğun şey şu, "Ben düşündüm, varım bu işte, beraber yapalım bu işi" Söylesene Ömer'ciğim telefonda, Şükrü Abi'min araba kullanırken yaktığı efora yazık ya!

Fikret, Defne'yi daha yeni tanımasına rağmen hiç düşünmeden iki yüz bin vericek kadar iyi olabilir, kimsesiz çocuklara yardım edicek kadar melek gözükebilir. Ama sevgilisi olduğunu bildiği bir adama, gözü kara yürüyecek kadar ileri giden bir kadını ben sevemem. Adam "kız arkadaşım" dedikçe, Fikret sanki Ömer onu beş çocuğuyla ortada bırakmış gibi çöküyor olduğu yere. "Hoşlandığım çocuğun kız arkadaşı olduğunu bugün yine yeniden öğrendim" diye kedisiyle falan da konuşuyordur bu kız. Ömer'in ensesinde yaprak gördüysen, ensende yaprak var diyeceksin, yok öyle dokunmalar, ellemeler. Ne işin var diye sormalar falan. Söylemeden geçemeyeceğim, Ömer'in ensesinden huylandığını da 14.Bölüm'de görmüştük, çok üzgünüm şuan. Ömer'in rahatsız olduğunu, hatta Fikret sınırlarını aştığı için, onu tersleyen buz dağını gözlerimle gördüm. Zaten Ömer İplikçi'ye bu konuda güvenim yüzde beşyüzdü. Ama Defne ve Fikret'in tanışıklığını bilmesine rağmen, Ömer'in "kız arkadaşım" gizeminde boğulmak beni rahatsız ediyor. "Yarın olmaz" diyen Ömer'in bu sözünü hiç edip, Ömer'in evine gitmeye çalışan Fikret'i de günahım kadar sevemiyorum işte bu yüzden. Kendisinin utangaç olduğu belirtildi ya hani, biz utangaç Defne'ler gördük, keşke herkes Fikret kadar utangaç olsaymış, o ne güzel iş öyle. Ayrıca Ömer'in de mi ev adresi plaza girişinde asılı? Bu ne rahatlık kardeşim? Maaşallah saat 10 belki 11 bile.. O nasıl iş şeyi öyle? Whats App'tan at fotoğraflarını, yaz derdini, mavi tık olursa okumuştur işte. Yok olmadıysa da kız arkadaşıyladır mesela. Evine neden gidiyorsun? Sanki geldin de çok bir şey anlattın. Kara bulut gibi çöktün üstümüze Fikret Gallo, git artık Amerika'ya, git ve gelme. Şimdi bu kız dünyalar iyisi ya hani, Defne ve Ömer'in sevgili olduğunu öğrendiğinde, "Ömer'e söylemelisin" naraları atar, biz sanki bilmiyoruz söylemesi gerektiğini. Yok arkadaş, ben bu ablamızdan gelecek herşeye kapalıyım. Daha fazla bir tehdit beklemiyorum ama kendisinden, ancak ben söylerim yoksa havalarına girebilir, bu kadar güzel çizilen bir karakteri, harcamayacaklardır, zaten kötü çok, ona da kötülük sırası gelmez umarım.

Geçmiş olsun Sinan'cığım ve sen nasıl bir şeysin Salih Bademci?! Her mimiğine, ses tonuna, oyunculuğuna ayrı ayrı oscar gönderiyorum senin. Ece'nin karşısında ayrı, Sude'nin karşısında ayrı, Yasemin'in karşısında apayrı hayran kaldım. Ne ekranlardan ne de tiyatro sahnelerinden asla kaybolma, zira sensiz yapamayız. Sude-Sinan sahneleri, ayrılıp da arkadaş kalmış iki eski sevgilinin olması gerektiği kadar tatlıydı. Sude, Sinan'a karşı bazı şeyleri aşmış belki kendisi bile farkında değil, ama bize fazlasıyla hissettirdi. Ve Sinan, Yasemin diye yanıyor dememe gerek yok sanırım. Ayılarak bayılarak izliyorum sahnelerini. Ve çok da seviyorum, çok da yakıştırıyorum sanırım. 14.Bölüm'de Defne için ağlayan Sinan, artık aşkta istediği yerde sanırım ve Yasemin onu gülümsetiyor. Derya, Yasemin'e, Ömer hasta olduğunda, "Çorba yap" demişti, Yasemin'in o zamanki tepkisiyle, bugün Sinan'ın karşısında çorba temalı yaşadığı savaş, içindeki aşkın en güzel kanıtı değil de nedir? Yasemin, zaten hikayenin en "Nerden nereye?" yi yaşayan karakteri desek, hatta 11 sene öncesinden değerlendirsek, abartmış olmayız sanırım. Şuan da tarafsız gözükse bile, ben "kara melek" olacağına inanmıyorum ilerisi için. Lakin, "Defne'yi istiyorum" diyen Deniz'e, Yasemin'in "Bize kadardı canım taze bitti" demesi lazımdı. Çünkü, iyiliği bir kere bulan, bundan kolay vazgeçmeyecektir, hele Yasemin kadar güçlü bir kadın. 2.Bölüm'de, katalog çekimlerinde, Neriman ve Yasemin'in birbirlerine seslenişleri, bugün Koray'ın evinde de tıpatıp aynıydı, ben de buna bayıldım!! O günden, bugüne geldikleri noktada da, üçü beraber yanyana ağladılar. Yani bazı şeyler değişiyor, yavaş ilerlese bile.

1 2 3 4
Dilara Pamuk
20/03/2016 14:07
YORUMLAR




BUNLAR DA VAR