Beethoven’ın Missa Solemnis’i, klasik müzik tarihinin okunması en zor eserlerinden biri ve içinde geçen “dona nobis pacem” sözü çok etkileyici. Anlamı “bize barış/huzur ver”. İçerde’nin son bölümünden artık işlerin daha da karışacağını anlıyoruz ve birilerinin huzur istemek için haykıracak duruma gelebilileceğini düşünüyoruz. (Missa Solemnis’in aklıma gelmesinin sebebi.) Bu karışıklığın en büyük sorumlusu Yusuf olacak gibi. Ama biz yine de baştan başlayalım.
Füsun’un dükkanda bayılmasıyla başlayan olaylar zinciri, Melek’in Sarp ile hastaneye gitmesiyle devam ediyor. Böylece kızımız, artık anne yanına götürülebilecek kıvamda. Celal’in kızı gibi değil yani… Diğer kızımız Eylem de yine her sahnede karşımıza çıkıp herkese haddini bildirmek istiyor. Bu kıza kim “Yettin be!” diyecek merak ediyorum. Gerçi ilk bölümde Sarp demişti ama bunu da kızımız anlamıyor. Füsun seviyor kendisini gerçi. Mesela bu bölümdeki gibi; canı dükkanı açmak istemezken Eylem idare ediyor bir şekilde. İyi bir insan. Evet, sinir bozucu ama iyi biri.
Davut, bu bölümde Melek ve Sarp’ın arasında bir şeyler olduğundan emin oldu ve bunu tehdidiyle beraber Melek’e iletti. Canı Sarp ile çay içmek isteyen Melek ise bu duruma bozuldu ve onu çaycıda bekleyen Sarp’a “Unutmuşum ve uyuyakalmışım canım,” çekti. Sarp ise bozuldu ve hislerini ertesi gün kapısına gidip söyledi. Ben daha sonra olur bunlar diye bekliyordum. Sizce de hızlı olmadı mı? Dizideki ikililerin aşkları, o kadar da vurgulu değil. Bu bir açıdan iyi, ilk yazıda dediğim gibi. Bir açıdan da; o kadar kuvvetli görünmeyen bir ilişki için ertesi gün kapıya dayanılması anlamsız.
Celal’e de gelirsek, kendisi hızla dibe doğru batıyor. Ailenin polisi Mert’in aklının nerede olduğunu merak ederken bilseydi kendisini nasıl manipüle edebildiğini mahvolurdu. Birbirlerine “Sakın aşık olayım deme!” diyen sözde kardeşler Mert ve Melek de artık durumlarını kabul edecek gibi. Artık birlik olup iyilerin safını keşfedecek ve burada takılacaklar belki yavaş yavaş. Celal’in Mert’e ceza olması için Füsun’un dükkanını yakmak istemesi, nasıl bir adam olduğunu anlamamıza sebep oldu. Çok da bir şey beklememek gerektiğini her zaman bir şekilde fark ediyoruz zaten. Hepimiz birimiz, birimiz hepimiz için! Bu arada, bir diğer cezalı oyuncu, kenardan sıkıntı yaratacak gibi. Sarp’ın duruşu bir yerden sonra Yeşim’in alev almasına sebep olacak. Güç ve kas birleşimi, bütün gün eve tıkılıp kalan, zengin ve huysuz bir kadın için oldukça çekici olsa gerek! Onun da hayatında bir heyecan olmalı ama değil mi?