Merhabalar,
Genelde hemen hemen her yeni dizinin ilk bölümüne şöyle bir bakmak bende alışkanlık haline gelse de biraz da onca reklama kayıtsız kalmayıp dizinin ilk bölümünü bekledim ne yalan söyleyeyim. Ama tek fark Meryem Uzerli için değil Murat Yıldırım'ı ne zaman izlesem karizmasından, yakışıklılığından gözümü alamadığım için. Diğer oyunculara bakacak olursak gerçekten Gecenin Kraliçesi ekibi çok sağlam bir ekip olmuş. Uğur Polat, Funda Eryiğit oyunculuklarını konuşturdular gece boyunca; konuşturmaya da devam edecekler bu çok belli.
Dizi iyi başladı güzel başladı eyvallah, ilk bölüm için 160 küsur dakika film tadında bir bölüm hazırlanmış ona da eyvallah ancak bölümün ilk yarısında hoppala neler oluyor diye afallayan bir ben miyim acaba? Neden mi ? Bu tarz dizilerde bu kadar hıza bünyemiz pek dayanmıyor maalesef. Şimdi ne oldu, ne ara tanıştılar da ne ara çocuk oldu, ben bir koptum burada. Açıkçası dizinin ilk yarısını pek bir beğenemedim; kah başka dizilerden anılar canlandı gözümde kah hikayede bazı benzerlikler tespit ettim. Diğer yarının gidişatına başlamadan birazcık bunlara değinmek istiyorum.
1- Selin'in annesi hasta onu anladık, Kartal'ın arkadaşı Emre de parfüm dükkanında kadının Türkçe bilebileceğini tahmin etmeden atıp tutunca özür dilemek Kartal'a düşüyor. O esnada kadının Selin'in annesi olduğunu öğrenince biraz da Selin'i daha fazla görebilmek için özür niyetine alıyor bir tencere çorbasını gidiyor kadının evine, ancak burada bir ayrıntı çok kafamı kurcaladı. Kartal'cığım biz Fransa'da değil miydik kuzum? Karalahanayı nereden buldun? Acaba Türkiye'den Fransa'ya gelirken bavuluna mı tıkıştırdın da şimdi kız tavlamak için annesinin gribiyle karalahanayı kullanıyorsun?
2- İlk yarı boyunca Fransa/ Grasse sokaklarında yaşanan tesadüf zehirlenmesi esnasında bu kadar tesadüf olabilir mi gerçekten diye kendime yüzlerce defa sorduğum doğrudur. Adam o kadar hızlı ki bir anda sevdiği kız karşısına çıktı, sokak sokak onu görmek için dolaştı, en sonunda dükkanına gidip arkadaşıyla birlikte önce aşağılayıp sonra özür dileyeyim derken tabağı çanağı tuz buz etti, yetmedi bir koca tencere çorbasını alıp evine kadar gitti; bir elleriyle beslemediği kaldıydı da o da başka zamana kalsın :)
3- Şu yorumu yazmasam olmaz bu gecenin kraliçesi çiçeği ve ardından o rüya gibi bahçede sadece gece açıp güneş doğunca kapanan çiçeği anlatırken bir anda tutku kaplıyor her yanı ve artık nur topu gibi bir çiftimiz var Selin&Kartal. Bu sahnede siz de benim gibi Aşk-ı Memnu'nun aylarca konuşulan sezon finalindeki sevişme sahnesini anımsamışsınızdır eminim. Bir an orada Bihter ile Behlül'ü gördüm sandım, ah anılaaar şimdi gözümde canlandılaaarr :) Sonra bir bakıyoruz Selin ile Kartal sahilde kumlara uzanmışlar. Selin bizlere ileride olacakların sinyallerini verircesine cümleler kuruyor; tıpkı gecenin kraliçesi çiçeği gibi güneş doğunca solacağından endişeli. Kartal da “Güneş sadece sen varsan doğacak,” diyor ve bizler art arda patlayacak bombalardan habersiz izliyoruz saf ve temiz aşıkları. Havaalanında romantik sahneler, aşkın kokusunu üretip Kartal'a hediye etmeler falan filan ama püffff, büyü bozuldu, ışıklar yandı, rüya bitti, uykudan uyanma vakti!
Bölümün ikinci yarısına bakacak olursak, yani bombaların tek tek patladığı anlara, buradan sonrasını sevdim ve gerçekten çok güzel sahneler izledim.
Zengin, sevecen, yardımsever ve hırslı Alkan ailesi. Burada kesişiyor yollarımız Hakan, Aziz Baba, Mert ve gözünü güç bürümüş hala Hüma ile. Kocasıyla bir olmuş yeğenini Kartal'a karşı dolduruyor. Aziz Bey'in Kartal'ı bu kadar sahiplenmesinden hoşlanmıyorlar belli. Ailede Mert'in tarafını tutanlar olarak girdiler hayatımıza. Aziz Baba’dan biraz bahsedecek olursak ölen eşi Saadet'ten sonra başına buyruk yaşamış. Neredeyse tüm işlerini Kartal'a emanet edip İstanbul-Karadeniz arasında mekik dokuyan bir tip olarak karşılıyor seyirciyi Uğur Polat ve bu rolü çok güzel giyinmiş üzerine, izlerken mest ediyor. Alkan ailesinin aşağı yukarı nasıl bir aile tipi olduğunu tahmin etmek zor değil aslında. Esra'dan bahsetmesem olmaz, pek bir beğendim Funda Eryiğit'i; bu tarz rollerin onun için biçilmiş kaftan olduğunu bir kez daha kanıtladı, alkışlar Funda Eryiğit'e! Esra belli ki Kartal'a saplantılı, onunla evlenmek için canına bile kıymaya kalkışmış bir kadın ve ondan asla vazgeçmeyecek. Esra cephesinde olaylar gittikçe tehlikeli bir hal almaya başlayacak gördüğüm kadarıyla. Murat Yıldırım ile karşılıklı sahnelerini büyük merakla izliyor olacağım. Çünkü ikisinin kimyası tutmuş belli ki; karşılıklı restoran sahnesi çok iyiydi, gerek konuşmalar, gerekse bağırıp çağırmalar çok dozundaydı.