Ölümün her türlüsü acıdır. Genci, yaşlısı, hastası… Ama Salih babanın ölümü beni fena yaptı. Haftalarca söylendim durdum. Gerçekleri öğrenmesini, tekleyen kalbinin artık tek kurşuna ihtiyacı olduğunu. “Hay dilimi eşek arıları soksun,” diyorum. Ömer ile Gülru’yu birbirinden ne koparacak diye merak ettim durdum. Hatta Gülru’nun çok acımasız, Gülfem Sipahi’den çok daha kalpsiz biri olacağını okumuştum. “Nasıl olur ki acaba?” diye aklım kesmemişti. Çünkü biliyorsunuz, haftalarca hep beraber Gülru’nun saflığından, bitmek tükenmek bilmeyen Gülfem sevdasından yakınıp durduk hep birlikte. Şimdi de bu bombastik sahnelerle karşı karşıyayız. Gülru içinde yanan ateşle, gözlerindeki intikamı çok şükür hepimize gösterdi. Bu kaldırımda yaşanan ölümlerden en son nasibini Maalesef Çelik ailesi kızları aldı. Ama şimdi de Ömer’e olan inancının yıkılmasından şikâyetçiyiz. Hey hat! Kim derdi bugünleri göreceğimizi.
Babasının ölümünden öncelikle Ömer’i sorumlu tutan Gülru, Çiçek’in de yumurtlamasıyla oklarını Yonca’ya çevirdi. Vallahi ben olsam Ömer’den önce Yonca ile Gülfem’in ümüğüne çökerdim.
Şimdi gelelim bölümün parlayan kötüsü Halide’ye. Bir süredir ikinci planda kalan Halide ”Buna bir son vermeliyim,” diye düşünmüş olmalı ki Gülfem’in gözünde +1 point kazanma çabaları tam gaz devam ediyor. Öncelikle Duygu’nun bebeğinin uçurulması konusunu kendine içten içe görev edinen Halide, her evin mutfak çekmecesinde bulunan(!) zehri kızımızın bitki çayına boca eder. İşin doğrusu zehir dediğim Cihan’ın ilacı. Tadını da balla köreltmeyi ihmal etmez. Lütfen yani! Yılların mutfak kraliçesi kendisi. Yemeğin yanında, hangi durumda hangi ilaç kullanılır ve bunların temini konusunda master degree! Karnındaki sancı ilaçtan mı, yoksa bu karda buzda giydiği göbüşü açık kazağından mı bilinmez sevgili Duygu hastaneyi boyladı. Maalesef Sipahi ailesine giriş bileti için garanti baktığı bebeğini kaybetti. Yapılan tahlillerin sonucunda bu ilacın varlığı saklandı tabii ki ama ortaya çıkması an meselesi.
Gülfem ise Gülru ve Ömer cephesindeki zaferinin, havayolları şirketinin kostüm ihalesindeki yenilgisiyle gölgelenmesine çıldırdı. ”Gülfem Sipahi kaybetmez!” mottosuyla başladığı kariyerinde bir ilki yaşıyor ve ihale kazası yaşıyor. Geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum kendisine ama yenilgi yakışıyormuş Gülfem’e ya! Büzülen ağzı, dağılan saçlarıyla yine yaktı ortalığı. Yenilgi diyorum, biliyorum ihale iptal edildi ama sonucu daha ağır olacak Gülfem açısından diye düşünüyorum.
Havayolu şirketi sahibini arayıp medet uman Gülfem’in sahteliği kalp ben. Saliseler önce geçirdiği sinir krizi ve kovduğu bir düzine çalışanından sonra, tüm prensesliğiyle aradığı Cüneyt bey ile konuşması beni benden aldı.
Geçen hafta Salih babanın ölümüyle başımdan aşağı dökülen kaynar sular ve aklımda dolaşan bin bir türlü senaryo gerçek olmaya başladı. Henüz Gülfem Sipahi kızları göndermese de, Yener ve ultra eziyet teyze annesi kızların üzerine kâbus gibi çöktü bile.
Cahide’nin ”Sebebi olduğum adamın cenazesine gelmeyi çok istedim ama tansiyonumu düşüremediler. Ama tansiyonum neden çıktı sorma! Salih Bey’i belki ben öldürmüş olabilirim. Oraları karıştırma!” minvalindeki konuşmaları Ömer’i tabii ki tatmin etmedi ve kendisi korkudan Gülfem’e koştu. Bu iş burada kalmaz. Salih’in kanı yerde kalmaz Cahide’ciğim.
Yonca’nın “Babam benim yüzümden öldü,” krizi canına kıydırmaya yetti. Yonca’nın da tabii ki eli, dili, kolu durmadı körükledi de körükledi. Sonunda Çiçek, Yener’in gudubet annesinin tansiyon ilaçlarını cebine koyup soluğu annesiyle babasının mezarında aldı. “Çiçek’in ölümden dönüşü acaba Yonca için bir milat olur da, Taner’in içine kaçan insanlık Yonca’ya da uğrar mı acaba?” diye düşünmeden edemiyorum. ”Affet ablam,” diye hönkürmek, özür dilemek uyurken kolay. Bir de bu insanlığı sürdür bakalım, yapabiliyor musun?
Bir aralar bizim içimizi karartıp ruhumuzu daraltan hikâye, oldukça güzel açıldı ve kendini izletmeyi başarıyor. Hadi bakalım hep daim olur inşallah!