Evvel zaman içinde kalbur saman içinde... Böyle başlamalıyım galiba. Taa geçmişe gittik bu bölüm. Bir nebze de olsa bir şeyleri daha iyi anlıyoruz artık. Bir iki soru işaretine cevap bulduk. Hadi gelin beraber bakalım.

Öncelikle Ömer'in yaralarının ne denli derin olduğu battı gözüme. Düşünün annesi ölmek üzere, babası ha var ha yok, amcası ve yengesi yalan söylüyor. Ömer neden bu kadar tahammülsüz yalana diyordum işte ilk soru işaretinin cevabını buldum. Hayatındaki en büyük acı, yalan kılıfında sunulmuş önüne; kim ne diyebilir şimdi ona. Dedesine olan kırgınlığını bir parça anlamıştım Necmi Defne'ye anlatırken fakat benim bile kanım dondu söylediklerini duyunca. Alın ikinci soru işaretinin cevabı ve yine sonuna kadar haklı İplikçi. O içimiz gide gide izlediğimiz mükemmel adam profili nasıl oluşmuştu hep sordum. Çok da gecikmedi bu bölüm cevabını almam. Meğer annesinin gitmeden önce oğluna verdiği öğütlerdenmiş onun çıtayı Allahüekber dağlarına çıkartması.

Sevgilisi desen altı aydır gizli gizli evrak toplamış en zor zamanında "İtalya yolcusu kalmaaasssııın!" naralarına kaptırmış gidiyor. Hemen ardından babası da gidiyor zaten. Şimdi söyleyin bana bu adam daha kime nasıl güvensin? İlk değil belki ama en açık seçik şekilde gardını indirmiş bir Ömer gördü bu gözler. Hüzünden kaçtı, kendinden kaçtı, belki gerçeklerden hatta yalanlardan kaçtı ama kaçamadı işte bir köşe başında "çarşamba cadısı" na çarpmaktan ve aslında anladık ki çook çok eskiden bizim kız Ömer'in onca derdinin arasında saçlarının ne kadar güzel olduğunu bile söyletmiş. Bilmem farkettiniz mi Ömer'in bir rüyasında da Defne "çarşamba cadısı gibi" diyordu yani bizim oğlanın bilinçaltı unutmamış Defo'nun çılgın saçlarını. Tabii o hiç tanımadığı kızın verdiği anka kuşunu da unutmamış Mr. İplikçi; daha önce resmetmişti ya bundanmış. Sahi acaba daha kaç kez ıskalamışlar birbirlerini? İkisi de aynı anda felaketler içinde kalmış, hayat ikisinin de omuzlarına aynı anda yüklemiş yükünü. Bir kadın beşikteki bebeğini bırakıp neden gider? Sanki bu talip meselesi falan değil gibi geliyor ama izleyip görelim. Biri külkedisi diğeri prens... Bambaşka hayatlar fakat aynı acılar.

Defne bu, mahalleye gelişi hiç sessiz sedasız olur mu? Önce Nihan'la atışıyor. Yalnız biz buna dağdan gelip bağdakine horozlanmak diyoruz Defo'cuğum; fakat helal olsun taa eskiden kendini ezdirmeyen bir kızmışsın ama bire üç nedir yani illa getirtceniz beni oraya diyordum kii Nihan’cığımın kafasına sağlık, tam gediğine oturttu; e harbi kız napıcan. Böylece müthiş ikilinin tanışma hikayesini gördük.