Şimdi şuraya bir Ali Nejat çizelim, Naz’ın başında ciğerci kedisi gibi dursun. Bir de Umut’u çıkartalım sahneden. Mis gibi oldu mis!
Yazıya yine bir “Yetkililere sesleniyorum!” girişiyle başlayacağım ama hakkım var pek kıymetli Romalılar, haklı sebeplerim var! Dizi başlamadan evvel uyarılar çıkıyor ya; yedi yaş ve üzeri, olumsuz örnek oluşturabilecek davranışlar vs. diye, heh, oraya bir adet “Bu dizideki kişiler hayal ürünüdür, özellikle Ali Nejat Karasu” yazar mısınız rica edeceğim? Evet, Ali Nejat Karasu’nun altı çizgili ve kalın formatta olacak. Mümkünse bir de fosforlu dolgu koyar mısınız o kısma? Pembe olsun…
Nice genç kızlar telef olduk ekran başında. Bize de yazık, bize de günah; kalp bu da anlıyor musunuz? Bu konuda anlaştıysak eğer bölüm yorumuna geçeceğim, ara ara Ali Nejat konu başlıklı yükselişlerim olacak artık kusura bakmayacaksınız. Yapmasaydınız efendim böyle güzel seven adam, yazmasaydınız... Çevremizde vardı da biz mi fanusa koymadık? Gülümüzden sorumlu olmayı en çok biz biliriz !!!1!!1!!!
Bu bölüm Umut’a saydığımı döktüğümü on bir bölüm Neslihan, Tarık, Oğuz sinek üçlüsüne sayıp dökmedim. Alican Yücesoy’u çok severim, gerçekten çok severim. Zoraki Koca zamanlarından beri izlerim kendisini. Eyvah Eyvah çekimleri yapılırken 1 km uzağımda sette olduklarını çok geç öğrendiğimde üzülmüştüm çok. Şubat gibi efsaneler efsanesi bir diziyi izlememe vesile olmuştur. İmkânım ve mümkünü olsa kendisini bir tiyatro oyununda izlemeyi de çok isterim mesela. Ama dizide canlandırdığı karaktere karşı da bir o kadar nefret doluyum!
Geçen bölümün sonundan hatırlayacağınız gibi bir şımarmışlık efendime söyleyeyim bir olmamışlık, küçülmüşlük vardı Umut’un üzerinde. İş konusundaki tutarsızlığına değinmiyorum… Çok neşeli, çok sinirli, çok düşüncesiz ve çok çoktu… Kutlama yaptıkları mekânda zıvanadan çıkınca Naz da haklı olarak daha fazla tahammül edemedi. Zaten neydi canım o ‘Geri dönelim, aramızı düzeltelim’ mıç mıçları. Adam seni aldattı, sarhoştu veyahut değildi fark eder mi? Bin özür dilese kalbin ona döner mi? Dönmez. Dönmesin de zaten. Çok daha güzel bir kalp seni bekliyor, üç vakte kadar tabii ki.
Bu bölümün ikinci kahramanı Genco benim için. İlki zaten Ali Nejat... Genco ve İsot muhabbetleri yine efsaneydi tabii, söylemeden geçmeyeyim. Ustasına “Genco’cuğum,” diye seslenen İsot’un yürek yemişliğinden, cesaret serumundan ben de istiyorum bir tane; lazım olur bir gün. Kenarda hazır dursun. Ara ara hatırlayıp gülerim fakat Umut kıskançlıktan ağzından köpükler saçan kuduz köpekler gibi Naz’a yüklendiği, hırpaladığı ve dahi onu düşürüp sinirle evden çıktığı sahneden sonra eve girmesi ile bütün puanları topladı benden. Çocukluk arkadaşı Umut olsa da Naz’ın durumunu da merak etti. Sadece ondan bir bağı yok Naz’la… Umut’tan çok daha adam oldu gözümde –önceki bölümlerde Gökçe’yi bardan çıkarması gibi- böyle küçücük detaylarla. Hoş bu dizideki hemen hemen her karakter Umut’tan daha adam ama neyse…
Tabii hemen hastaneye götürdü Naz’ı, ambulans falan bekletmedi. Yol boyunca da Umut’u aradı ama akşamki kutlamada onların da arası limoni olduğu için geri dönmedi Umut bu aramalara. O sırada da Ayhan Bey restoranı alacak olan Pınar Hanım’la konuşuyordu, Ayşen Hanım’ın satışıyla ilgilendiği hani. Pınar’dan hiç hazzetmedi hatta. Kadın kadını bakışından duruşundan tanır, bilir derler ya o şekilde Ayşen Hanım da verdi puanını kafasından Pınar’a, koca bir sıfır! Sevmediği bir ortamda Ayhan Bey’in kendinden flörtöz haliyle Pınar’a yürürmüş gibi konuşmasını hiç onaylamazken Naz’ın haberini aldı ve apar topar kalktılar masadan. Ona rağmen Pınar’a ters cevap vermeyi ihmal etmedi kadın! Zaten bölümün ilerleyen yerlerinde o Pınar’ın dolandırdığı bir adamceğiz geldi Ayşen’in yanına, derdi başını aşmış tabii çok ehemmiyet vermedi bindi taksisine, gitti.