Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZETLİYORUM
Defne’ler sevilsin, Ömer’ler sevinsin
Sezon: 1 Bölüm: 43

Tam Yasemin'in içinde bahar kelebekleri uçuşurken, Sinan bu kadar güzel sevmeye başlamışken tabii ki bir aksilik olacaktı, oldu da. Ben de her ne kadar Passionis ve Cherie ortaklığına karşı olsam da Sinan bu konuda çok haklı maalesef. Ömer hep haklıyım, ben bilirim düşüncesinden vazgeçmeli. Defne-Yaso iş birliğine bittiğimi söylemeden geçemeyeceğim, şaşkın ördekler ya bir de partnerleri değiştirirlermiş. Ömer'i koşulsuz savunmuyorum ama Yasemin'i istememesini bir nebze ben de anlayabiliyorum, ne kadar gözünün dönebildiğini görmüşken. Ama Ömer azıcık daha temkinli olup kalp kırmaktan kaçınabilseydin keşke; bazen düşünebilse, insanlara ikinci şans vermenin her zaman insana o kadar da kötü gelmeyeceğini anlayabilse... Sonradan inceden pişmanlığını gördüğümüz Ömer ne kadar üzülse de yakışmadı ona bu. Neriman'a da yakışmıyor diyeceğim ama yalan; cuk oturuyor üstüne. Onun savaştığı cepheler dünya savaşlarında yok ama Yasemin'i bu denli kırmak benim böğrüme oturdu gerçekten.

Fotoğrafa on saniye bakınca gözleriniz doluyor.

Hep demişimdir Belli etmeseler de Yasemin ve Koray arasında sağlam bir dostluk bağı var. Yarasına tutam tutam tuz bassa da sonradan sarılıp birlikte ağlayacak kadar pamuk kalplidir benim Koriş'im. Ayrıca Yasemin'in Sinan mutlu olsun diye gitmesine şaşırıyorum. İki insan birbirini seviyorsa biri gidince diğeri nasıl mutlu olabilir, bunu biri açıklayabilir mi?

Dörtlü kritik seansları çoğalırken Defne'nin beynine de yavaştan oksijen gitmeye başladı "inceden imtihan"ında Sinan'ın yanına gitmek istemesi ve İso'nun da bunu desteklemesi çok harbi bir hareketti. Koca yürekli İso'muz senin de sisli yolların bir gün aydınlığa kavuşacak merak etme. Ömer tam kendini her zaman dara düştüğünde yaptığı gibi  resimlere, sanatsal şeylere vurmuşken Koriş onu bunaltınca bu adamın aklına ilk gelen "Nerede benim Defne'm?" Siz hala hangi Fikret'ten, hangi temelden bahsediyorsunuz? Koray ve Nihan? Değişik bir ekip mi? Eğer anlaşmış olsalar bıraksan o ikili Mars'a şezlong atıp güneşlenirler, ele güne nükleer tehdit oluştururlardı ama olmadı. Halbuki ben magazinin önde gelenlerinden mahallenin kız kurularına kadar çekiştirirler diye düşünmüştüm, başka bahara kaldı. Ömer'in değişimi beni aşırılar aşırısı mutlu ediyor Defne hayatına girdiğinden beri Ömer'in evinde çay kaynamaya başladı; değişiyor Ömer'in alışkanlıkları. Ha bu arada "Sen şimdi bu gece de mi kalmıyorsun bende?" ses tonu ölümcül etki yapıyor arkadaşlar; hani izleyecek olan varsa yavaş yavaş düşük doz alsın.

Peki şansını denemek isteyen Doktor beylere ne demeli? Ya da canına susamış mı demeliydim? Derya'nın "Bütün meslek guruplarına el attın," lafına gülmekten ölmüş olmam ama ah Derya yalnız değilsin üzülme; hepimiz kaldık evlerde kapı arkalarına pusu kurup sevdiği içeri girince onu kendine çekip "Ben artık bu kokuyu duymadan uyumak istemiyorum," diyen İplikçi'ler yüzünden. Bu kız hiçbir şeyi doğru dürüst Ömer'den saklayamıyor, bu sırrı bunca zaman nasıl sakladı hala şaşkınım. Çiçeği çöpe atınca ayağını çöpe sıkıştırmak ne demek şaşkın. Bu doktor Selim de ne gurursuzmuş arkadaş cevap gelmedikçe çikolata çiçek diye sırayla gönderiyor; ha unutmadan çikolata çöpe atılmaz Defo'cum ama yine de sen bilirsin. Nihayet kıskançlıklardan deliren Sinyor İplikçi'ler Doktor Bey’i çağırıyor "Hastayım ben bir gelsin," deyişine kurban senin, kıskan hayatım kıskan sana kıskanmalar yakışır. Yalnız Doktor Bey’e bir çelik yelek falan giydirseydiniz zira Ömer İplikçi'ler gözleriyle ateş ediyor da. Çok da gençti be, maviş gözleriyle falan okuyup doktor çıkmıştı; keşke sorsaydın Derya'cım helvasını nasıl istiyormuş gitmeden, ha unutmadan temizlik şirketini de arasaydınız, şimdi ortalık kan falan olur. Değinmeden geçemeyeceğim yalnız ben Ömer'den bir tık korktum "Geliyorlar arada bana," deyince. Bir de ondanmış bizim Mr.İplikçi'nin hiç durmadan spor yapması; neyse ki çok çabuk anlaştılar. Halbuki ne güzel dövecekti Ömüş.

Arkadaş şarkısının yeri çok özeldir bende böyle de tam oturtmuşlar bölümün ortasına, gel de ağlama. Sinan ve Ömer arkadaş değil, kan bağı olmayan kardeşler; hepimiz biliyoruz, en büyük fırtınalardan sapasağlam çıktılar. Bir analiz yapmam gerekse ikisinden birini bırakamam ki dışarda, ne yar ne ser meselesi işte;Ömer gönlümüzün sol yanı,Sinan başımızın tacı.

Yemeğe çağırmış bir de yüzsüz kadın ama maymun gözünü açtı Fikret Hanım. Artık o saf Defne yok karşında; yürü be kızılım kim tutar, sen izbandut gibi adamların korkmadan üstüne atlamış kızsın. Hele ki bu dörtlü bırakın Fikret'i Deniz'i bile anında koltuğundan edebilir; şimdi onlar düşünsün, pamuk şeker gibi kızı delirttiniz. Hem suçlu hem güçlü diye buna deniyormuş meğer; bir meydan okuyan tavırlar, bir bir şeyler; senin Amerika özgüvenini anında alaşağı ederler, bizden söylemesi canım. Yalnız Nihan'ı bir köşeye alabilir miyiz? Tamam kafa göz mevzularında kendisinin geçmişi aşikar ama sen insan taşıyorsun bir geri dur, Defo halleder.

Dostluk kabullenmektir; kimi zaman hiç sevmediğin birini, hiç istemediğin bir işi sırf o istiyor, seviyor, söylüyor diye.. Zaten Ömer'in fikrini değiştirebilecek tek kişi Defne demiştim öyle de oldu. Kendi elleriyle Yasemin ve Sinan'ın arasını düzelten Ömer'i Sude'den bir müddet saklayın aşırı rica ediciim.

Birinci bölüme "Ömer bey siz çıplaksınız"la şık bir selam çaktığımız üstüne bir de katalog için dış çekimde ikinci bölüme ışınlandığımız için mest oldum. Lafı daha fazla uzatmayacağım baharın getirdiklerinden ve bu bölümden genel olarak (Fikret'i saymazsak) memnunum ben, bakalım yaz bize çantasında neler getirecek. Hayatınızda "Üzülme üzülürüm," diyebileceğiniz insanlar olması dileğiyle.

1 2
L'Appel du vide
27/04/2016 11:17
YORUMLAR




BUNLAR DA VAR