Gönül isterdi ki şu yazıya “ ‘Kördüğüm’ dün geceye damgasını vurdu, sosyal medya ve reyting ölçümlerinde birinci sırada!” diye başlayayım. Ama başlayamıyorum. Neden? Çünkü ‘Kördüğüm’ o bayılarak izlediğim işten azıcık uzaklaşmış durumda. O birbiriyle bağları olan, uç uca eklediğimiz ipler bir sıraya bir düzene oturdu sanki. O karmaşasından, o eski halinden eser yok gibi. Bu da bizi ıstırap içinde yorgunluklara sürüklüyor. Küçük bir araştırma yaptım dizi hakkında, sırf ben mi böyle düşünüyorum acaba diye. Yok, yalnız değilmişim. İlk bölümden beri gözlerimden kalpler çıka çıka izliyorum, tamam, Ali Nejat’ı izleyebildikçe çok da umursamayabilirim durumu ama yine de söyleyeyim bunları aklımda, içimde, kalmasın. Hep laylaylom değil bana göre sevmeler. O yüzden aklımdaki tilkiyi şuraya bırakayım da varsın ortalığı karıştırsın.
Naz’ın hamile olması baştan beri huzursuz ediyordu beni. Çünkü bir anda hooop diye ortadan kaldırılacaktı ve öyle de oldu. Bu gibi durumların basit şeylermiş gibi gösterilmesinden feci rahatsızım. Yani yıllardır anne olmak özlemiyle yanıp tutuşan bir kadın var ve aldattığını öğrendiği, sevgisini artık hissetmediği zamanlarda bunu öğreniyor ve sonra da hemen çocuğu kaybediyor. Konunun böyle oldubittiye getirilmesi hoş değil. Bir an önce aşklı meşkli yerlere geçelim dediğimi hatırlıyorum ama bir dengesi vardı bu dizinin. Bu bölüm biraz daha toparlar gibiydi ama kaoslar istiyorum, herkes bir derde düşsün istiyorum. Tanrılar kurban istiyor! Diye bağırmayacağım bu sefer ama hep Ali Nejat’a oynamasak mı? Çünkü kara büyü yapılmış gibi her musibetin onun başına gelmesi beni yordu açıkçası.
Tarık, Oğuz, Nesli sinek üçlüsü çok pasif kalmadı mı? Azıcık aba altından sopa mı göstersek? Bunca yaptıklarının cezasız kalmasını istemiyorum. Özellikle Nesli’nin. Bir de Umut’un. Her şeyi yapan o cefasını çeken Genco…
İş yerine gelip eşyalarını toplarken eski patronlarına sataşmak da bir sana yakışırdı Umut. Bir bitmiyorsun Umut ama bit lütfen. Umduğun dağlara da kar yağsın rica edeceğim. Ya hu sen kimsin de koskoca Ali Nejat Karasu’ya parmak sallıyorsun? Tek hamlede büküverir alimallah, gözünün yaşına bakmaz. Naz’ın etrafında görmeyecekmiş miş miş… Bak sen? Olur, tabii, sen dedin hemen hizaya gelir Ali Nejat. Ağız dolusu küfürlerim var da çirkinleşmek istemiyorum.
Keşke Serdar’la şöyle bir kavgaya tutuşsalardı Oğuz araya giremeden, gözümüz gönlümüz şenlenseydi o yumruklarla. Sen gel, adamın şirketinde toplantının ortasında bağır çağır vay efendim öyleymiş böyleymiş. Kendi hırsların yüzünden, gururunu hiçe saydın ‘o beğenmediğin, iş yapamayacak adamla’ çalışmayı kabul ettin. Büyük konuşmayayım ama bu nerenin para hırsı, nerenin düşmüşlüğü?