Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZETLİYORUM
Aşkları da vururlar
Sezon: 1 Bölüm: 33

*Sevilay’a bir şey diyemiyorum artık. Üzülüyordum ve bir yanım, o çok hümanist olan yanım, kızamıyordu Sevilay’a, n’apsın o da, diyordu. Ama perukla, parfümle eve dalmak?!? Yok o hümanistlikte zirve yapmış yanım bile kaldıramıyor bunu.

*Doruk, Levent ve Ali ilişkisinde iyi yürüyecek, onda hemfikiriz ama AlSel’in arasına alttan alttan sokulmasına, yok alıştıramıyorum kendimi. Melisa gibi. Melisa’dan tek farkı elinin çok azıcık daha güçlü olması. Yapmayın n’olur, Doruk’u da, Melisa gibi çiftin arasını bozmaya gelmiş, sıradan biri haline çevirmeyin, kurban olayım. Selin’in orada Doruk’un gazına geldiğini düşünmüyorum bu arada, Selin zaten dolmuştu, Doruk sadece dokundu. Doruk konuşmasa iki gün sonra yine yapardı o ayrılık konuşmasını Selin, bence.

*18-19 yaş bunalımı budur! Kızlar çeker pjimaları, dedikodu yapar, varsa Tuğçe gibi ağzından çıkanı tartmayanlarla, gaza gelirler. Ev basarlar mı, hadi onu da yaparlar. Erkekler kurar bir sofra, dertleşirler, kahır saça saça. Sonra illa biri birinin kapısına gider, barışılır ya da barışılmaz, şartlar neyse ona göre. Öyle ses değiştircilerle, altta goygoy temasıyla, Ali’leri parçapinçik etmezler. (Bu kısımı affedemiyorum ben hala, uzun bir süre de affedemeyeceğim sanırım.)

*Selin ve Haluk ilk kez karşı karşıya geldi. Bu sahneden pek ekmek çıkmadı konu dolayısıyla ancak ileride Selin’in gerçekleri öğrendiği zamanı merakla bekliyorum. İçinde biriktirdiği tüm öfke kaplı sevgisini Haluk’a kusarken mendiller pek yetmeyebilir yaşlara.

Ben Özetliyorum’u burada bitirip biraz sorunlarımızdan bahsedeceğim, izninizle. Kanala artık lafım kalmadı, kendimi tükettim, yıldım, şiştim. Ben anlamam bu işten, ne okulunu okudum ne bilgisini oturup araştırdım. Fakat yılların izleyicisi olarak diyorum ki, o yayın saati tutarsızlığınızla olmaz bu iş. Ben başını beş dakika kaçırsam izlediğim bir şeyin, sinir oluyorum, sonra izlerim kafasına giriyorum. Eminim yalnız değilim, vardır ben gibiler. Şamar oğlanına döndük, 20.00’da diye fragman dönüyor, hepimiz elbette biliyoruz, sekizde başlamadığını, bir saat özet döndüğünü fakat bu farklı. 20.15’de hala haberler vardı. Yaklaşık 21.00’da bölüm girdi, 15 dakika sonrasında tekrar reklama girildi. Hayır biz reyting rekorları mı kırdık, ben mi kaçırdım? Ben bütün bunlarda izleyici olarak nasıl art niyet aramayayım şimdi? Bunlar işi gözden çıkarmak değil de nedir? Bakın diziyi geçtim, kanaldan soğutuyorsunuz. Güvendiğiniz projeleri, dikkatimi çekse, izleyecek bile olsam, izlemiyorum. Nasılsa en ufak bir düşüşünde harcayacaksınız. Tüketim toplumuyuz filan tamam da, bu kadar hızlı tüketimi benim bünyem kaldırmıyor. Hele ki iyi oyuncuların, başarılı senaristlerin olduğu böyle bir piyasa da.

Bir diğer konu, kesilen sahneler. İtiraf ediyorum ve çok özür dileyerek söylüyorum ki, fandomu çok çok sevmeme rağmen abarttıkları kısımlar olduğunu düşünüyordum. Fakat dizinin sürekli izleyicisi olmayan annem, AlSel’in vedalaşma sahnesinden sonra, “Bu neydi şimdi, havada kalmadı mı bu?” diye bir tepki verdi. O bile bu tepkiyi  verdiyse, bu fandom, o tepkiyi, heralde verecek yani dedim. Böyle bir şey var mı? Çekilen her sahnenin konulması mümkün değildir anlarım ama sahneyi yarım bırakmak nedir? Onun sahnesi uzunmuş, bunun ki kısaymış derdinde değilim, her zaman söyledim, ben o, bu, şu diye ayırmıyorum, kalbime yakın tuttuklarım elbette ki var ama ben bu dizinin bütününe, genelde anlatmaya çalıştığı hikayeye vuruldum da başladım. Hangi çiftin sahnesi ne kadar sürmüş umrumda değil, sadece ortada yapılan bir şey var, niye, neden anlamıyorum. Tüm tanıtımlar, reklamlar AlSel çifti üzerinden yapılırken, diziyi izlerken onlar da hep bir havada kalmışlık hissi. Bunun senaryoyla alakası yok, allah için ben çok büyük toparlanma gördüm senaryo da bu hafta, sürekliliği de gelecek hissediyorum. Bunu kim, niye, neden yapıyor bilmiyorum ama çok yanlış. Sosyal medyası bu kadar yüksek olan bir dizi, göz göre göre çeşitli yollardan harcanıyor. Günün 14-15 saatini sette geçirmek zorunda kalan oyuncuya, set ekibine, her hafta 150 dakika senaryo çıkaracağım diye kafa patlatan senaristlere, gününü gecesine katıp abaran(!) bu fandoma yazık günah.

Benden bu kadar. Güzel günler.

1 2 3
Buse Savaş
02/02/2016 11:44
YORUMLAR




BUNLAR DA VAR