Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZETLİYORUM
Anılar silinmez, belki silikleşir
Sezon: 2 Bölüm: 8

The Affair © ShowtimeHani Adele’in yeni çıkan 25 isimli albümünde bir şarkısı var, Million Years Ago diye. Tüm aksanı ve tavrıyla İngiliz olmasına rağmen New York barlarında parlamış olmasından dolayı Amerikalıların bağırlarına bastıkları divaları şarkının nakaratına söyle başlıyor: “I know I'm not the only one/ Who regrets the things they've done/ Sometimes I just feel it's only me/ Who never became who they thought they'd be”. “Yaptığı şeylerden tek pişmanlık duyan kişi ben değilim eminim/ Bazen hayal ettiği kişi asla olamayan bir benmişim gibi hissediyorum”.

Şarkının ruhunun sindiği The Affair’in bu bölümünde anlıyoruz ki, Helen-Noah ayrılığının üzerinden bir sene geçmiş. Helen, Whitney’e hem kendinin hem de Noah’nın mezun oldukları Williams’ı sevdirmeye çalışıyor. Whitney’in tüm ergen parlamaları ve huysuzluğunun eşliğinde anne-kız okulun oryantasyon programına katılıyorlar. Whitney, Helen’ın tamamen yabancı olduğu yeni nesil yöntemlerle annesinin Noah’dan sonra temiz bir sayfa açmasına yardımcı olmaya çalışıyor. Kendi yöntemleriyle tabii; Tinder hesapları açılıyor, profil bilgileri dolduruluyor, okulun koridorlarında “iyi ışıkta” fotoğraflar çekiliyor. Başta pek üzerinde durmasa da Helen öğrenci odasında asılı duran iki genç kızın bikinili fotoğraflarına bakmaktan kendini alamıyor. Alison’a attığı benzer bakışı o fotoğraf çerçevesine de atıyor; bir daha hiçbir zaman o kadar genç ve güzel olamayacağını bilmenin hüznü. Whitney her zamanki acıtcı doğruluğuyla annesine nasihatini veriyor: “En iyi ihtimalle beş senen kaldı...” (Allah razı olsun Whitney). Yani birini bulması için, hala iyi görünüyorken fırsatları kaçırmaması lazım. Helen’ın ise okulun koridorlarını arşınlarken tek düşündüğü Noah, hatta “Max Dayı’yla” geçirdikleri öğrencilik zamanları.

Whitney’in okula olan ilgisizliği de bölümün başlarında patlıyor. Whitney, zafiyet geçirecek zayıflıkta olma isteğinden de anlaşılacağı üzere New York’a gidip manken olma isteğini annesine açıklıyor. Ailesinin parasına, anne ve babasından gelen iki Williams referansına ve babasının şöhretine rağmen onlara bel bağlamayı tercih etmiyor. Respect! Whitney’e ne kadar sinir olursak olalım, hakkını burada vermek gerek. Helen tüm güvencelerin rahatlığıyla Williams’a girmiş, hayallerinin peşinden gitmememiş olabilir; Whitney aynı yolu seçmiyor ve en azından ilk başta, kahve kuyruğundayken Helen tarafından şımarık, ne istediğini bilmeyen, maymun iştahlı bir kız çocuğu, onun sonradan deyişiyle “18 yaşında bir bebek” gibi görülüyor. Sonradan onu kısıtlamamanın sonradan başına kartopulaşmış bir sorun olarak döneceğini Noah’yla bardaki konuşmalarında anlıyor. Nasıl? Kendi gençliğini, anne-babasının neye izin vermediklerini hatırlayarak.

1 2
Özge Doğan
29/11/2015 15:24
YORUMLAR




BUNLAR DA VAR