Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZETLİYORUM
Amerikan Rüyası’nın kökleri
Sezon: 1 Bölüm: 4

Bölümde benim ilgimi çeken sahneler ise Algernon’un, August Robertson tarafından evlere şenlik kutlamasına davetiydi. Davet sırasında bu şaşalı yaşamın içerisine de girmiş olduk. Ayrıca Cornelia’nın nişanlısı ile de tanışma şansını yakaladık nihayet. Adı Philip, varlıklı bir ailenin çocuğu. Hatta Robertsonlar’dan daha da zenginler. Fakat hikâyede şimdilik pek yeri yok gibi. Algernon ve Cornelia arasındaki ilk yakınlık belirtilerini burada gördüm açıkçası. Zira hastane ortamında bu kadar samimi olduklarını pek hissetmemiştim. Buradan yola çıkarak aralarında acaba bir şeyler mi olacak? diye sormadan edemiyorum. Bunu izleyip göreceğiz.

Bunun yanı sıra Algernon’un en başından beri orada olmak istememesini de bir kez daha anladık. Siyahi olması onun bütün özelliklerini arka plana itiyor. Robertson Ailesi onu kendi çocukları gibi görseler de –anne Robertson hariç- beyazlara özgü bu zengin ortamda hep itilip kakılmayı bekleyen bir çocuk gibi. Fakat Philip’in babası Hobart ile olan konuşmalarında altta kalmamaya özen göstermesi ise takdire şayan. Hele oradaki samimiyetsiz gülüşü beni benden aldı.

İşte allanıp pullanıp, defalarca dile getirilen Amerikan Rüyası’nın kökleri bunlar. Birçok acı ve kanla geldikleri nokta bugün bahsedebildikleri şey. Sadece 100 yıl öncesinde yaşananları izliyoruz ve Soderbergh bu anlamda hiç de ucuza kaçan bir anlatımı tercih etmiyor. Ben diziyi izlerken özgün bir şey beklemiyorum zaten. Sadece bu tarihsel arka planı ne kadar samimi ve gerçekçi görebileceğime bakıyorum. Bu anlamda her bölüm bu dokuyu daha da derin bir şekilde işliyor. İyi bir proje olarak The Knick her bölümüyle biraz daha izlenmeye değer.

 

1 2 3 4 5 6
Doruk Önal
05/09/2014 02:00
YORUMLAR




BUNLAR DA VAR