Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZEL
Yeni Medya’daki Ulan İstanbul

KanalD’nin komedi dizisi Ulan İstanbul’un “reytinglerdeki azalma” gerekçe gösterilerek TV yayınına son verilmesi, hayırlara vesile olacak galiba!

Dizinin yapımcılarının, bu tür yayından kaldırmalarda diğerlerinin yaptığı gibi, reyting sisteminden (ki kişisel olarak hiç hazzetmediğim bir ölçüm yöntemidir) şikayet etmek yerine pes etmeyip diziyi İnternet’e taşıdılar ve ülke medya tarihinde kilometre taşı olacak bir ışık yakalandı. Dizi, İnternet’ten yayınlanmaya başladığının ilk haftasında 1,5 milyona yakın bir izlenme sayısını yakalamakla kalmadı, aynı başarıyı 2. hafta da yineledi. Halihazırda Migros’un bölüm sponsorluğu ile ücretsiz izlenebilen dizinin yapımcıları, sponsorluk modeli sürmezse bölüm başı 2 TL civarı bir ücretle yapım ve yayını sürdürmeyi planlamakta. Türkiye gibi dizi yapımcılarının majör kanallarda yüksek maliyetli prodüksiyonu kanala finanse ettirmekten öte risk almadıkları bir ülkede, Ulan İstanbul’un sadece İnternet yayınıyla iki hafta bile gösterimde kalması mucize ama bu gözü kara insanlar sanırım daha ötesini de görecek.

Kişisel kanaatim, ücretli modele geçilirse riskin daha da artacağı yönünde ama eğer dizi sponsorlu ve ücretsiz gösterilmeye devam eder ve beşinci haftasında da 1,5 milyon civarı izlenirse bence gerek medya patronları gerekse reklamverenler açısından Yeni Medya yayıncılığının kapıları ardına kadar açılır. Zaten bu ilk büyük çaplı deneyimin sonuçlarına biraz daha detaylı göz atarsak, işin somut sonuçlarını da görebiliriz.

Ulan İstanbul’un İnternet yayınında izlenme sayısı dışında gözleyebildiğim en önemli avantajları şöyle: Öncelikle, her ne kadar dizi kanalındaki yayın saatinde yayına verilse de, dizinin ne zaman izleneceğine kanal değil izleyici karar veriyor. Sadece buradan yapılacak analizlerle bile, izleme zamanlarına göre aynı diziyi reklamverenlerin farkı ürün ve hizmetleri için konumlamak mümkün. Örneğin; gündüz izleyenler için Migros mağazaları, gece izleyenler için ise sanalmarket.com.tr farkılaştırması yapılabilir. Hele bunun üstüne izleyicilerin zamanla kişiselleşecek bilgilerini (yaşadığı bölge, ilgi alanları, vd.) analiz edip onlara kişiselleştirilmiş teklifler sunabilmek, reklamveren açısından yepyeni kapıları açacak potansiyelde.

Bir diğer önemli husus, RTÜK baskısından kurtulan dizide çok daha özgün senaryo üretimi ve oyunculukların sergilenmeye başlanmış olması ki bu bile, dizinin sadık izleyicisini cezbetmeye yeter de artar. Üstelik bu senaryoların içine akışa uygun ürün yerleştirmeler yapabilmek de mümkün. Ayrıca, bölümleri her daim izleyebileceğiniz bir arşivin olması da, izleyiciyi TV başında bekleme eziyetinden kurtacak ve reklamverene de süreklilik avantajı sunabilecek bir husus. Ve tüm bunların ötesinde bölüm süresini 45 dakikaya düşüren dizi, eğer reklamveren için de tatmin edici bir geri dönüş sağlayabilirse, yerli dizi sektörünün hem çalışma koşullarında hem de özgün senaryo üretiminde çığır açmış olur.

Ulan İstanbul’dan yola çıkarak daha büyük resme bakarsak böyle cesur çabaların sağlam bir zemine oturabilmesi için, Netflix gibi tamamen Yeni Medya yayıncılığına odaklı ve bu tip işlere sermaye sağlayacak bir platformun kurulması gerekli. Daha önce de paylaştığımız gibi, Netflix de önce geleneksel medya kanallarındaki işleri toparlayarak onların prömiyer değil sonraki gösterimleri üzerine kurulu adeta bir İnternet arşivi olarak başladı. Ancak içerik tüketme alışkanlıkları farklılaşan izleyici Netflix’i kısa sürede benimsedi ve şu anda platform, House of Cards ve Marco Polo gibi 100 milyon dolara yaklaşan devasa prodüksiyonları üretmekle kalmıyor, bunları TV kanallarına dahi satabiliyor.

Türkiye örneğine dönersek, belki Ulan İstanbul’un yayın kanalı kanald.com.tr veya benzeri bir yayıncılık kuruluşu böyle bir Yeni Medya platformunun öncülüğünü yapar ve burada sadece İnternet üzerinden yayınlanacak ve reyting saçmalığına takılmak istemeyen özgün ama özellikle genç kitlenin ilgisini çekebilecek işlerin platformu olur ve bu sayede reklamverenler için de Yeni Medya’nın dijital, etkileşimli ve zaman-mekan sınırı tanımayan özelliklerinden yararlanarak farklı ama etkili bir tanıtım mecrası yaratır. Ancak bu platformun TV kanalının yan işi gibi konumlanmaması ve tamamen Yeni Medya ruhunu bilen yayıncılardan oluşması şart.

Bakın biz daha bunları tartışırken, Netflix modelinin yıllardır başarıyla ilerlediği ABD’de SnapChat, Instagram ve Tumblr gibi sosyal medya platformları üzerinden kullanıcıların da aktif üretimleriyle katıldığı (Crowd-Production) formatta mini diziler çekilmeye başladı bile. Bu konuda somut örnek isteyen cuma günleri SnapChat’te yayınlanmaya başlayan ve dünyanın dört bir köşesinden insanların yerel hikayelerinin şahane kurgularla toparlandığı TGIF adlı diziye bir göz atsın.

NOT: Bu yazıyı hazırlarken benimle paylaştığı bilgi, görüş ve yorumları için dostum Halil İbrahim Çalık’a teşekkürler  

Editör notu: Bu yazı, Kadir Has Üniversitesi Yeni Medya Bölümü üyelerinden İsmail H. Polat’ın, ismailhpolat.com blogundan, izniyle alındı.

YORUMLAR




DİĞER HABERLER