Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZEL
‘Yaban’a düşen tilkiye sarılır

Wild (Yaban) geçen sene Dallas Buyers Club ile Oscar’a aday olan Jean-Marc Valleé’nin sekizinci uzun metraj filmi. Film hikâyesi ve bunu anlatım biçiminden öte oyuncu performanslarıyla öne çıkıyor. Reese Witherspoon’a Altın Küre adaylığından sonra Oscar’da da En İyi Kadın Oyuncu dalında adaylık getirdi. Filmin Oscar’da ikinci adaylığı (En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu) ise baş karakter Cheyl’in annesi Bobbi’yi canlandıran Laura Dern’e ait.

Film bu iki dalda da eli boş dönecektir ama performansların adaylığı hak ettiği aşikâr. Cheyl Strayed’in yazdığı Wild: From Lost to Found on the Pacific Crest Trail adlı kitaptan uyarlanan ve gerçek bir hayat hikâyesi olan film sınırları zorlamayan, kimi zaman doğaya kendinizi kaptırdığınız, kimi zaman gerçek yaşamla yüzleştiğiniz türden bir yapım olmuş.

Belki başucu filmi ya da kült bir yapım diyemeyiz ancak anlattığı yol hikâyesiyle keyifli bir tat bıraktığı kesin. Kurgunun katmanlı ve iç içe geçmiş yapısı filmin açılış sahnesi dışında neredeyse kahramanla bağ kurmamızı engelliyor.

1600 km’lik bir dağ yolunu yürümek için yola çıkan Cheryl’in bu yolu niye katetme arzusu içerisinde olduğunu geriye dönüşlerle adım adım öğreniyoruz. Cheryl’in sorunlu bir çocukluğu var. Annesini döven alkolik bir babaya sahip, annesi babasını terk ederek ona ve erkek kardeşine bakmaya çalışıyor, kendi hayatından ödün vererek. Yapmak istediği hiçbir şeyi yapamayarak ancak bunun yanı sıra hayatın her anını dolu dolu yaşama arzusuyla. Tam kendine zaman ayıracağı, öğreneceği sırada ise hastalık yakasına yapışıyor. Bu durum film için olmasa bile Cheryl için ilk kırılma noktası diyebiliriz. Eşiyle yaşadığı sorunlu evlilik de yola çıkmasında ve bir şeyleri başarma arzusuyla dolmasında büyük etken.

Filmin ilk sahnesi Cheryl ile neredeyse bağ kurabildiğimiz tek an! Hikâyenin ortasından bir kesitle başlıyoruz ve yolun neresinde olduğunu bilmediğimiz Cheryl ayak tırnağını koparmak zorunda kalıyor. Her halde bu sahnede içi gıcıklanmayacak birisi yoktur. Witherspoon’un oyunculuğu için diyecek bir şey yok, zorlu koşullarla mücadele eden, aldığı yanlış yakıt yüzünden soğuk lapa yemek zorunda kalan, yolda gördüğü insanlara karşı dikkatli, şüpheci kimi zaman korkak ama yoldan asla sapmadan, bağırarak da olsa devam eden Cheryl Strayed’i başarıyla canlandırmış.

Cheryl’in bu yoldaki en büyük motivasyonu ise annesi. Sonrasında ise hayata yeniden tutunmak, başarma arzusu ve ünlü yazarlardan alıntıladığı özlü sözler.

Filmin daha iyi olabilecekken, eldeki malzemenin eksik ya da yanlış kullanılmasından ötürü etkisini yitiren bir havası var. Bunda uzunluğu ve sıkça geriye dönüşler etkin. Bu geriye dönüşler Cheryl’in neden yola çıktığı sorusuna cevap verirken aslında filmle olan bağı da öldürüyor.

Görkemli doğa manzaraları sunarak bu atmosferin etkisiyle daha güçlü bir film ortaya çıkarıbilirmiş ancak olmamış.  Yine de haftanın görülmeye değer vizyon filmlerinden birisi. Son olarak anne rolündeki Laura Dern’in performansının da az ama etkili olduğunu söylemek gerek. Geçmişe gidilen sahnelerde onun ağırlığı daha fazla hissediliyor…

Not: Film bittiğinde erkenden çıkmayın. Zira Simon & Garfunkel’in söylediği El Condor Pasa şarkısının etkisi daha fazla olacaktır. 

 

YORUMLAR




DİĞER HABERLER