Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZEL
Tarzsın / Tarz Değilsin

My Fair Lady’den Kezban Paris’te’ye, Devil Wears Prada’dan Dr 90210’ya kadar sanırım bana en heyecan veren hikayeler değişimle ilgili olanlar. Reality şovlar bu alandaki merakımı yeteri kadar doyuruyor. Ülkemizden de bu alanda bakılmaya değer çok ilginç örnekler çıkıyor. Bugün Ne Giysem’den, Bana Herşey Yakışır’a, Emel Acar’la En Baştan’a kadar hepsini büyük merakla izledim. Son zamanlarda da Benim Kuaförüm’e takılmıştım ki, Bu Tarz Benim başladı.

Neden bu programlara bu kadar delice bir merakla yaklaşıyorum? Çünkü insanların güvensizlikleri üzerine kurulu olmaları fikri çok ilgimi çekiyor. Ne yaparsak kabul ediliriz? Ne yaparsak büyük ödülü kazanırız? Bu arada yanlış anlaşılmasın, görünüşüne önem vermekle ilgili bir derdim yok. Neticede kimliğimizin bir parçası.

Yapımcılığını Production House’un üstlendiği Bu Tarz Benim‘de 13 kadın 13 hafta boyunca Türkiye’nin en tarz sahibi kadını seçilmek için yarışıyor. Öykü Serter’in sunduğu programda, yarışmacılar Nur Yerlitaş, İvana Sert, Uğurkan Erez ve Kemal Doğulu’dan oluşan juriden geçer not almak için yarışıyor. Yarışmacılar hafta içi her gün, kendi belirledikleri farklı konseptlerde giyinerek, tarzlarını jüriye sergiliyorlar. Juri yarışmacılara “tarzsın” ya da “tarz değilsin” diyerek notunu veriyor. (Bu arada, Türkçede ”tarz sahibi” denir, “tarzsın” ‘stylish’i dilimize uyarlamak için kullanılan bir tanımlama aslında. Ama televizyon dili değiştiriyor. Dolayısıyla bu konuda ısrarla direnmenin gereğini görmüyorum.)

Jüriden geçer puan alanlar, her gün bir yıldız topluyor ve cuma gününe dek en çok yıldızı toplayan üç yarışmacı, hafta sonu koruma altına girerek elenmekten kurtuluyor. Cumartesi geceleri Haftanın Finali'nde ise yarışmacılar jüri tarafından belirlenen konseptlerde giyinerek, podyuma çıkıyorlar.

Üç gündür programı izliyorum. Şu ana kadarki izlenimime göre bu, Nur Yerlitaş’ın baskın olduğu bir program. Her program onun playback ya da bir şeyler yaptığı arabesk bir şarkıyla başlıyor ve öyle sona eriyor. Nur Yerlitaş’ın tuhaf şovundan sonra –ne olur bilen varsa bu konuyu aydınlatsın - Ivana Sert ve Kemal Doğulu danslar ederek yerlerini alıyor. Juri üyelerinin hepsi birbirini öpüyor. Ardından da sunucu Öykü Serter geliyor. Juri ve sunucu yerlerini aldıktan sonra 13 yarışmacı resmi geçit yaparak yerlerini alıyor.

Programda belli ki her katılımcının bir rolü var. Nur Yerlitaş acımasız juri üyesi, Öykü Serter yarışmacıların sırlarını ortaya çıkartan ve alaycı sunucu mesela. Uğurkan Erez yarışmacılara nasıl yürümesi ve davranması gerektiğini öğreten koç rolünde. Ivana Sert mantıklı yorumlar getiren ve neyi beğenmediğini nedenleriyle anlatan juri üyesi, Kemal Doğulu da lafı dolandırmadan yorumlarını açıkça ifade eden kişi. Hepsinin birer görevi olduğunu düşününce daha sakin ve zevkli bir şekilde izlenebiliyor. Rollerini biraz abartarak oynasalar da bu onların suçu değil, bir tür yapımcı itelemesi olsa gerek.

Öykü Serter’in büyük olasılıkla 101 Dalmaçyalı’daki Cruella de Vil’en esinlenerek Nurella diye hitap ettiği Nur Yerlitaş, en sert yorumları getiren juri üyesi. Kızların etek boyuna takan, ani tırnak kontrolü baskınları yapan okul müdiresi rolünde çok başarılı. Öyle ki tüm yarışmacılar Nurella’nın zulmünden payını alıyor. Formata göre yarışmacılar da birbirini değerlendirebiliyor, juri en son sözü söylüyor. Nurella, arkadaşının kıyafeti hakkında yorum yapan yarışmacının sözünü kesip “Sen çok ön plana çıkmayı seven birisin belli. Bu tipleri tanırım ben. Size konuşun dedik ama o kadar konuşun da demedik!” diyor mesela. Siyah şort giymiş bir yarışmacı Muşlu olduğunu söyleyince, “Ailen seni böyle görse ne der ?”diye soruyor. Kısa elbise giyen bir yarışmacıya bacaklarının çarpık olduğunu söyleyebiliyor. Nur Yerlitaş’ın kendisine cevap verilmesine hiç tahammülü yok. Yarışmacılar konuşmaya başladığında hemen susturuyor, hatta öyle sinirleniyor ki tansiyonunu ölçüyor.

Diğer acımasız rol ise Öykü Serter tarafından oynanıyor. Podyumda yürüme çizgisini aşan yarışmacılara “İstersen bir iki tur at da öyle gel,” diyor. Tüm yarışmacılara özel sorular soruyor; istisnasız hepsine sevgilisi olup olmadığını, en son ne zaman erkek arkadaşları olduğunu soruyor. Ardından anketörlükten terapistliğe soyunuyor. 19 yaşındaki Ayşegül Balcı örneğin bir anda dökülerek ablası evlenince yalnız kaldığını, okulda arkadaşları tarafından itelendiğini, ablası da olmayınca okuldan ayrılmak zorunda olduğunu durduk yerde arkada çalan acıklı müzikler eşliğinde anlattı. Ardından önce juri sonra bütün stüdyo ağladı. Ya da üç programdır ısrarla yanlış elbiseleri giyip duran Esra, Öykü Serter’in psikanaliz teknikleri sayesinde daha fazla karşı duramayarak iflas ettiği için gardırobunun eski olduğunu anlattı. Tabii ki bu ağlayan yarışmacıların hepsi yıldız aldılar. Aslında ağlamak o kadar da kötü bir şey değil. Kim dökülürse yıldızı kapıyor bir yerde.

Diğer yarışmacılar arasında olağanüstü şımarık Aycan-Nurcan Şencan kız kardeşler var. Bir tür Olsen kardeşler olmak istiyorlar ama Esra-Ceyda ikizleri bile onlara kıyasla kendiyle daha barışık. Örneğin son programda bu kıyafetle nereye gittikleri sorulduğunda Amerika’dan Andy Warhol geldi, onun sergisine gidiyoruz diyerek Warhol’u mezarından çıkartmayı başardılar, aynen devam diyorum! Bir başka dikkat çeken yarışmacı ise “evli mutlu çocuklu” kontenjanından Ezgi. İlk programda Kate Middleton kostümü mavi elbisesi ile tüm oyları aldı. Çünkü Ezgi çok ölçülü, çok hanım. Bu programda ise çocuğu olmadan önce çalıştığını öğrendik.

Format gereği, yarışmacıların hepsi kıyafetleriyle nereye gittiklerini anlatıyorlar. Senaryolar oldukça ilginç; Alaçatı’da kız arkadaşlarla yemek, aileyle birlikte ayda bir Arnavutköy’de gittikleri çok şık restoranda yemek, yeni tanışacağı erkek arkadaşıyla (blind date demek istiyor) yemek ve Karaköy ya da Cihangir’de yemek. Yarışmacıların çoğunun işsiz, ev kızı olduğunu göz önüne alırsa, bu senaryolar daha da çarpıcı. Hepsi en azından hayallerinde sonsuz partilerde ve kulüplerde. Biri de mevlide gidiyorum, su faturası yatıracağım, hastanede refakatçi olacağım demedi henüz.

Bu Tarz Benim, yüksek zevk her neyse işte ona bir takım uzmanların yardımıyla erişilmesi hakkında. Bu da yıpratıcı bir süreçten geçmek anlamına geliyor. Öte yandan tutucu bir bakışla izlenmemesinde de fayda görüyorum. Çünkü şu iki yaşlı fikri alaşağı ediyor: ilki; bu tür kaygıları sığ olarak görmek, ikincisi ise katılımcıların kati suretle o üstün zevki, kalite anlayışını yakalayamayacakları. Çünkü aslında Bu Tarz Benim, dış görünüm önemlidir ve kimliğinizi yansıtmalıdır diyor.

1 2
Defne Akman
06/10/2014 01:55
YORUMLAR




DİĞER HABERLER