Bazı diziler var ki, büyük-küçük, kadın-erkek fark etmeden hepimizi birleştiriyor, gönül tahtımıza kuruluyor. İlk bölümü 19 Eylül 2016 Pazartesi gecesi yayınlanan İçerde, haksızlıklara karşı gelmesi, çekilen acıların sonunda kötülerin cezalandırılmasıyla bizlere aradığımız adalet ve zafer duygusunu tattırdı. Bu yüzden de yalnızca bu sezonun en başarılı işi değil, son yılların en sevilen dizilerinden biri olmayı başardı.
Bilirsiniz, diziler yayın hayatına başlamadan önce gazetecileri, sektörden bir takım insanları tanıtım gecelerine, davetlere çağırırlar. Bunlar aşağı yukarı hep aynı formatta ilerler; kanepeler, içkiler, belki gösterilecek bölümden bir kolaj, oyuncularla röportaj fırsatı şudur budur diye geçer. Şirketler ikramda kusur etmemek ve davetlilere kendini özel hissettirmek için elinden geleni yapar falan filan.
İçerde ise bugüne kadar alışık olunmayan bir yol deneyerek seyircileri finali bilet satın alarak birlikte seyretmeye davet etti. Gece davetlilerin değil, bilet alıp gelen ve hakkıyla keyfini çıkaran gerçek seyircilerin gecesiydi. Ve o seyirci fişek gibiydi.
En ucuzu 106 TL’dan başlamak üzere (1.Kategori: 265 TL, 2. Kategori:212 TL, 3. Kategori: 159 TL, 4. Kategori 106 TL) Lütfi Kırdar Kongre Merkezi’nin 2.000 kişilik Anadolu Salonu’nu doldurmak herkesin harcı değil. Bir de bu geceden elde edilen gelir MİKADER-Minik Kalplerle Elele Derneği ve İÇERDE Spor Rehabilitasyon Merkezi’ne aktarılıyorsa, çıtayı çok yükselttiniz demektir.
Lütfi Kırdar’ın önü mahşer yeri gibiydi. Davetiyelerin teslim alınacağı masanın önündeki kalabalıktan içeri girmenin pek kolay olmayacağı belliydi. Görevliler ellerinden geleni yapıp sonunda bize yardımcı oldular ama bence zaten esas önemli olan gerçekten bilet alan insanların içeri girmesiydi. İçerde seyircisi ise çoktan yerini kırmızı halının etrafında almış, oyuncuların geçmesini bekliyordu.
Final bölümü başlamadan önce Toygar Işıklı ve orkestrası dizinin müziklerini çaldı ve heyecanlı bir giriş yaptı. Böylece dizinin müziklerinin ne denli sevildiğini birebir gördüm. Herkes tempo tutuyordu.
Derken dizinin 39. ve son bölümünü seyretmeye başladık. Sanırım hiç bu kadar eğlenceli ve coşkulu bir toplulukla dizi izlememiştim. Sanki dizi ekibi de tüm heyecanı salondaki tansiyona göre ayarlamıştı. Herkes hop oturup hop kalktı; son bölüm kahkahalarla, nefesler tutularak, alkışlarla, tezahüratlarla izlendi. Tüm salon, sanki şampiyonluk maçı izler gibiydik. Coşkun (Nebil Sayın) efsane replikleri ile hepimizi gülmekten kırdı geçirdi, Füsun’a (Nihal Koldaş) üzülmekten perişan olduk, Davut’u (Rıza Kocaoğlu) bir köşede kıstırıp etlerini yolmak istedik, Sarp (Çağatay Ulusoy) ve Mert’in (Aras Bulut İynemli) mücadelelerinin her adımında onlarla beraber yürüdük, kalbimiz onlar için attı. Kebapçı Celal’i (Çetin Tekindor) parmaklıklar ardında görünce tüm salon alkıştan yıkıldı.
Bu organizasyonu diğerlerinden ayıran, diziyi severek takip eden seyircisiyle buluşturmasıydı. Demek ki ikram olmadan da, kuş kondurmadan da ortada iyi bir iş varsa, insanlar geliyor, bilet alıyor. Dışarıda deli gibi yağmur yağsa da, saatlerce taksi bekleseler de gocunmuyorlar.
Birkaç magazin içeriği de vereyim; Oyuncular neredeyse tüm çocuklarla fotoğraf çektirdiler, son derece tatlıydılar. Ebru Akel bir türlü ne söyleyeceğini toparlayamadı. Neyse ki az konuştu. Tuba Ünsal, Bensu Soral ve Çağatay Ulusoy’un saçları bir tuhaftı. Gecenin en çekici kadını ise Celal’in karısı, Mustafa’nın annesi Yeşim Duman rolündeki Gözde Kansu’ydu. Damla Colbay ve Bensu Soral da iyiydi ama Gözde Kansu kıyafeti, duruşu ile çok daha havalıydı. Gösterimin ardından oyuncular sahnede konuşmalarını yaparken Uğur Yücel’e tezahürat büyüktü. Seyirciler, Uğur Yücel’e Çetin Tekindor’un geceye neden katılmadığını sorunca ise; “Celal içerde, gördünüz” diye espriyle karşılık verdi.
Gece, “Kurban olurum size!” diye bağıranlar, ıslıklar, alkışlarla sona erdi. Yeşilçam filmleri hakkında eski hatıratlarda hep böyle çok heyecanlı bir seyirciden bahsedildiğini okurdum. İşte önceki akşam böyle bir şeyi bizzat deneyimledim. Seyirciyle birlikte yaşanan İçerde finali işte böyle tarihe yazıldı.
DEFNE AKMAN