Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZEL
Punk-rock bir gastronomun iz bırakan gezileri

İşim yemek yapmak, yaratmak ve yazmak olmasına rağmen yemek programlarını asla baştan sona izleyemem, çok sıkılırım. Beni ekrana bağlayan birkaç isim vardır, onların da en başında Anthony Bourdain gelir.

Kimine göre ukala, sinir bozucu ve pisboğaz olan bu adam bence bilge, mütevazi ve samimidir.

“I write, I eat, I travel, and I’m hungry for more,” mottosuyla yola çıkan Bourdain, Dünya’yı gezdi ve gittiği her ülkede, her şehirde, en lüks restorandan en izbe köşeye kadar bizleri lezzet turuna çıkarttı. Bu formatta program daha önce yapılmadı mı? Evet yapıldı, bir sürü. Ama “Tony” diye seslenmek istediğim, beraber gezip yemek yemek istediğim Bourdain’in bir sihri var. Bu sihir ise tavrı. İçinden gelen sesi, ona doğru geleni, “politically correct” olup olmadığını düşünmeden söyleyen ve uygulayan bir adam bu.

Diğer gurmelerden farklı olarak, turist olarak değil gezgin olarak dolaşıyor keşfettiği yeni yerleri. Sadece yemek detaylarıyla sınırlı kalmıyor programda akan bilgiler; tarih ve politika da devreye giriyor ve olay “sadece yemek” olmaktan çıkıyor. Yemeğin sosyolojisine, tarihine ilgi duyuyorsanız ve dünyayı keşfetmek istiyorsanız ve bu programı izlemediyseniz, kesinlikle denemelisiniz. Bu müthiş program bize, Dünya’yı pratik ve bedava bir şekilde gezme şansını veriyor. Hem de kimi zaman bir elitist-züppe kimi zaman ise bir serseri gözünden gösteriyor bütün bunları.

1 2 3
Zeynep Ağaoğulları
09/06/2018 09:50
YORUMLAR




DİĞER HABERLER