Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZEL
Poyraz Karayel: Kuzu mu Şiş?

Çok güzel bir Poyraz Karayel bölümünü daha geride bıraktık bu hafta, yine bir takım hikaye düğümleri, kim kimdir komplo teorileri ile bölüm sonunu getirdik. Ama diyeceğim yine bunlardan hiç biri değil. Bölümden aklımda iki sahne kaldı ki, söylemezsem olmaz, yazmazsam hiç olmaz.

Bir tanesi, Taşkafa’nın kuzusu Pamuk’tan sonra gerek rokayla, gerek mevsim salatayla vejetaryenliğe koşması, yemeye gönlünün elvermediği kuzu şişleri yandan tabağa geri koymasıdır. Bu öyle, ‘hahhay ne komik, şişman kel adam et yemeyi kesti’ denip de geçilecek değil, oturup iki saat aralıksız izlenecek mevzudur bana göre. Küçük Prens’in Gül’ünden sonra gördüğüm en güzel ‘emek verdiğimizi severiz, sevdiğimiz bizimdir ve elbette en özeldir’ sahnesidir, bunun da başka kimse değil, illa ki Taşkafa ile anlatılması aşırı derecede güzeldir. Çünkü hepimiz sürekli insanları tiplerine, hallerine bakarak değerlendirir dururuz. En saçını yandan duygusal ayıran, en beresini yan takıp asi duruş yapan insanlar duygusallıkta boğulur biliriz, takım elbiseyle gezen 100 kiloluk bir adamın derdi nedir bilmeyiz. Sürekli havalı anlatımlar, ilan-ı aşklar görmek isteriz. ‘Sevgi neydi, sevgi emekti’ diye ezberlediğimiz bir repliği söyler durur, dünyanın en güzel filmini de hiç anlamadığımız için mahvederiz ama işte aslında sevgi Taşkafa’nın kuzu besledikten sonra ete tövbe etmesidir ve ve tabii ki aşırı derecede emektir. Bunu yazan senariste, oynayan oyuncuya, çeken yönetmene ne desem şu an istediğim kadar övemeyeceğim, hiç zorlamadan kenardan geçeyim.

1 2
Zeynep Gönenli
17/12/2015 11:19
YORUMLAR




DİĞER HABERLER