Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZEL
Poyraz Karayel: Acıya eşlikçi

Mutlu olmanın aşırı ağır bir vicdani yük olduğu bir yerde yaşıyoruz, “Herkes hayatta mı?” diye endişelenmeden bir tek nefes bile alamadığımız bir gökyüzünün altındayız. İyi şeylerden ümidimizi keseli çok olmuş, kötüye razı, çok kötüye bile en fazla ‘Tüh’ diyebilecek deri kalınlığına erişmezsek yaşamaya devam edemiyoruz.

Tam böyleyken, boşluğa bakar gibi bakmaya başladım Poyraz Karayel’e. Fazladan tek bir harfe bile tahammülüm yokken, en doğru şeyleri bir ümit yine onlardan duyacağımı düşünerek geçtim karşısına. İlk, Songül’ün, en sevmediği insanlardan olan, başına bin türlü dert açtığı Ümran’ın karşısına oturmuş dertleşmesini dinlerken hem ona, hem olan bitene ağladım, haberi duyduğumdan beri bir göz internette bir göz haberlerde, dört kulak eşte dostta olan kaskatı halim ilk o an insanlaştı bir nevi. Songül ve Ümran, çaya kurabiye banarak en kral rakı sofrasında bile bulunmayacak bir efkarı paylaşırken bir kez daha emin oldum ki iki insanın birbirini anlamak istemesi dışında her şey hikaye, her şey yalan. En büyük düşmanının karşına oturmuş “Ben böyle biriyim ama bir sor neden öyleyim?” dediği noktada başlıyor her şey. Saatlerce izlemedik ama adımız gibi biliyoruz ki demlikler dolup boşalıp, hava ağarmaya başladığında Ümran affetmişti Songül’ü, çünkü hayal kırıklıklarını paylaşmışlardı, Songül’ün uçup giden avukatlık hayallerini, Sadrettin’in ilk aldatmasının acısını Ümran da Songül’le beraber hissetmişti. Songül bir daha üzmeyecekti Ümran’ı. Çünkü o en kötü anında, ona bir bardak çay veren ve onu tek dinleyen Songül olmuştu. Başka türlüsü hiçbir yaraya merhem olmaz zaten, hiçbir derdi bitirmez. Bitirmiyor işte, görüyoruz.

Sonra canım Zülfikar, çok kıymetlim Zülfikar bütün derdini alıp gitti ya Meltem’in yanına, orada yine hep beraber gördük ki derdini kime anlatıyorsan, en çok onu seviyorsun aslında. Bütün gün fırtınalar estiren, asıp kesen, “Sadrettin’i kim vurduysa onun canını alalım!” naraları atan Zülfikar’ın da, acısını dindireceği, dinmez öyle hemen elbette ama taşımasına yardım etmesi için bir sapını uzattığı kişi Meltem oldu nitekim. Zülfikar’ın “Anarşik manarşik görünüyorsun ama senin de içinden bildiğin kadın çıktı,” diye özetlediği şey, dünyanın en şahane ilişki haliydi. En Meltem kadar gamsız görünen insanın altında bile birinin onu anlaması hayali vardır zira. Meltem’in de gayet net ifade ettiği gibi, ne çıksın at mı çıksın içimizden? Birileri bizi sevsin isteriz, derdimiz tasamız budur. ‘Dünyayı güzellik kurtaracak, bir insanı sevmekle başlayacak her şey’ yalan olmasın isteriz, umudumuz budur.

Çok bilindik bir paragrafı da buraya bırakıp öyle gitmek isterim sevgili Poyraz Karayelci. İyi seyirler, bol nefesler.

“Faşizm, atilan ilk bombalarla başlamaz. Her gazetede üzerine bir şeyler yazılabilecek olan terörle de başlamaz. Faşizm, insanlar arasındaki ilişkilerde başlar, iki insan arasındaki ilişkide başlar. Ve ben anlatmak istedim ki, savaş ve barış yoktur, hep savaş vardır” (Ingeborg Bachmann- Haziran 1973)

YORUMLAR




DİĞER HABERLER