Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZEL
Gerçek kadınların gerçek tepkileri

Öncelikle bu hafta iki bölüm izleyeceğimiz haberini aldık zira dizinin günü artık Pazar. Hayırlı olsun! Menajerimi Ara'nın modernliğine, kadın ve erkeğin zorla göze sokulmadan, gayet doğal bir biçimde eşit olduğu mentalitesine, düzgün, şehirli insanların normal, işinde gücünde yaşamlarını göstermesine bayılıyorum. Bıkmıştık taşranın kokuşmuş değerlerini şehre taşıyıp lüks içinde yaşayan ama varoşluktan ölenlerin yazılıp sunulduğu dizilerden. Hani marjinal bizdik dedirtecek kadar yozlaşmış varoşluklar izledik yıllardır, yeter artık! Menajerimi Ara resmen bir nefes oldu, yüzüme Batı rüzgarları vuruyor izlerken :D Ay Yapım'a bu kalite için teşekkür ediyorum.

8. bölüm yavaş yavaş ve tatlış tatlış ilerleyip son 10 dakikada resmen zirve yaptı. Çok etkileyici, çok güzel bir mesajı öyle de güzel bağladılar ki, hele bir de canım Burçin Terzioğlu'ndan böyle dimdik bir duruşu izlemek mü-kem-mel oldu. #MeToo hareketinin lokal versiyonu #Susmuyoruz olarak çıkabilir bence. Burçin'in sahnede sinirden titreyerek, çok basitçe hemen her kadının bir şekilde maruz kaldığı bu tacizleri anlatmasına ve gelen tepkilere şapkamı çıkarıyorum.

Bölümün bir diğer konuk oyuncusu Hazal Kaya ile, Cif'in sosyal sorumluluk projesi Temizken Güzel'e değinildi. Hazal'ın gerçekten projenin destekçisi olması çok güzel bir cross marketing örneği, hem de böyle faideli bir proje hakkında süper bilgi almış olduk. Cif, her 100.000 söz için bir yeni Çöpkapar'ı Boğaz'ın sularına bırakarak şehrin temizliğine el atıyormuş, Hazal'cım teşekkürler!

Feris'e Nejat'ın YOĞUN ilgisinden gelen fenalıkları öyle iyi anlıyorum ki... Feris işkolik evet, fakat daha ziyade kendi kendine olmaya ve kendi kişisel alanına alışkın. Nejat bu kadar buram buram gelmese o da yavaş yavaş alışabilirdi belki ama birdenbire bu Feris'e fazla geldi. Nejat biriktirmiş yıllardır demiştim, kesin akrep burcudur bir de. Feris'in, daha dün bir bugün iki demeden üstelik de emrivaki ile Nejat'ın arkadaş grubu ile tanışmak zorunda kalmasının ardından kalkıp giderek sınırlarını çizdiği, ve "Özür dilerim ben böyleyim" derken kendini durdurup "Hayır ya, özür falan dilemiyorum. Ben buyum." dediği sahne bence ders diye konmalı, sosyal medyaya her girene izletilmeli. Kıskançlıkla ve güya sevgi ile egoistçe karşısındaki kadını boğan, üstten modern görünen ama azıcık kazıyınca alttan leş gibi ataerkillik çıkan erkeklere kendini açıklamaktan, kendini beğendirmeye çalışmaktan, ya da "ama beni seviyor" diye boğulmayı kabul etmekten kadınların vazgeçmesi gerekiyor. Nejat bu tanıma uymuyor pek ama Feris'in tepkisi bu gibi her duruma uyarlanabilir pekala. Sırf şöyle göstere göstere, bir iki kişinin bile ufkunda açılmaya yol açsa, bu dizi için büyük başarıdır.

Çınar'ın sürekli bir ünlü sorunu yaşamasına kopuyorum. O kadar panik oluyor ki sürekli "Bittim beğğnn!!" diye odalara girişi artık gif yapılacak kıvama geldi. Bu hafta da Burçin Terzioğlu'na bir türlü rüküşsün diyemeyerek kendini aştı. Yalnız ille de Dicle'ye aferin vermek için, kaç yıllık deneyimli iki menajerin bir türlü olayı çözememesi ve bir sanatçıya bunu giyemezsin diyememesi biraz zorlama geldi bana. Bilemedim. 

Peride Hanımcığımın konuk oyuncu Bilge Şen'in ardında girdiği krizler güldürdü. Daha fazla eski toprak aktris ve aktör, daha fazla Yeşilçam emektarı görmek hoşumuza gider, böylece verilen mesajın da altı desteklenmiş olur diye düşünüyorum.

Şimdi dün izleyince göğsüme öküz oturmuştu Dicle ve Barış'ın "arkadaşız" muhabbetine, çünkü aralarında gelişen güzel tutku beni beklentiye sokmuştu, ama bir yandan da Dicle'nin kendini ve hayallerini ön plana koymasına bayılmıştım. Bütün akşam rüyalarıma bile girdi DicBar, ve düşündükçe fark ettim ki böyle harika oldu aslında. Çünkü Dicle ve Barış henüz eşit değildi; Dicle'nin kendi hedefine ulaşması için daha bir miktar yolu vardı, ve tabii ki bu yolu aşmak onun önceliği olmalıydı. Dahası, Barış da ona eşit gibi, yani etkilemek istediği bir kadın gibi değil asistan gibi davranıyordu. Bunun düzlenmesi için bu konuşma ve erteleme çok çok güzel oldu. Bir an ah be Dicle dedim, konuşmak isteyen oydu seninle bıraksaydın önce o anlatsaydı derdini, sonra sen duruma göre karşılık verirdin... Ama söyledikleri de o kadar güzeldi ki! Dupduru bir şekilde, hiç de kasmadan ne istediğini ve ne istemediğini anlattı. Yıllardır televizyon dizilerini izler ve eleştiririm, sanırım en sevdiğim esas kız Dicle oluyor. Gerçek, bir o kadar akıllı ve masum, ve dahası dimdik ayakta durabilecek güce sahip bir kız. Sürekli söylediğim gibi Ahsen'in oyunculuğu enfes, gerçekten Dicle oluyor adeta. Ha bir de sonunda serzenişlerimizi duyup kızın güzelim saçlarını açmışlar, kıvır kıvır kızıl saçları Barış'ın da rüyalarına girer umarım hahahay. 

Bu bölümdeki odaya dalma sahnesinden sonra dönüp ilk bölümdeki ilk karşılaşmayı izledim. Ay o ne tatlılıkmııış! Dünkü sahne de çok şekerdi, Barış'ın bu karşılaşmalardan ve yakınlaşmalardan Dicle'den daha fazla etkileniyor olmasına bayılıyorum. "Emaan elimi sallasam meme, elimi sallasam şişirilmiş dudak" diyebilir, kulüpten kulübe akarak her geceyi başka türlü geçirebilir ama o doğal, akıllı ve güçlü bir kız olan Dicle'den acaip etkileniyor. Öyle ki kızı koklamalara doyamıyor! 7. bölümde Dicle onu öperken de yapmıştı, bu bölümde fotoğrafa bakarken de yaptı; her yaklaştığında bir SNİF çekiyor. Çok minnoş ay canımız aşk çekiyor böyle. Çok yükseldim (bu lafı da hayatımda ilk defa kullanıyorum!) bu ikisine; Barış'ı Şeytan Azapta şarkısıyla bench'te biraz oturup düşünmeye alıyoruz, birkaç bölüme şöyyyle elle tutulabilir gözle görülebilir bir tutkunun eşlik ettiği güzel bir kavuşma görmek dileğiyle!

Bu arada, Barış ve Beren'in olayını çözemedim, bana sanki Barış tamamen "sevgililik taklidi" yaptıkları için böyle davranıyor gibi geliyor, ama Beren'in kendini kaptırmış ve kendi kendine gelin güvey olduğunu anlayıp bir dur demesi lazım, yoksa bugün diyemediğin hayırlar, ileride seni çok tırmalar Barışçım. Ayrıca her yerden çıkıveren, ezik ezik ortalarda dolaşıp kendini yamamaya çalışan Beren'i ekarte etmek için bölüm boyunca kötü kötü planlar kurarken buldum kendimi. Yeter da, spam mail gibi her yerden karşımıza çıkmasın artık Beren!

Dicle'nin Mayda'ya karşı durumu idare edişi iyiydi, yapabileceğinin en iyisini yaptı. Fakat Mayda'nın halen gözüm üstünde diye ahkam kesmesi beni geriyor. Mayda'nın da Beren'in de ikide bir Dicle'ye sarması Kıraç'ı da sinir etti, sonunda kızını savunmaya başladı. Bu böyle artarak devam edecek belli ki çünkü Kıraç'ın da Dicle'nin karakterinden, iyi huyundan, olgunluğundan nasıl etkilendiğini gördük, ki etkilenmemesi acaip olurdu zaten. Ürkek bir kuş olan Dicle'nin, iyiliğinden sapmadan ama dişiyle tırnağıyla tutunduğunu görmek, ona yolunda destek olmasına sebep olacaktır. Kıraç bu bölüm nostaljilere daldı, eskilere gitti (Fikret Kızılok'a güzel bir selam çakılan o Sevda Çiçeği klibi ne de güzeldi...) Bununla birlikte Şımarık Beren'in şımarıklıkları, saçma hareketleri Kıraç'ı bıktıracak gibi, ister istemez ikisini karşılaştırma durumuna girecektir. Eh, kazanacak olan da belli. Ay nolur şu Dicle bebişime daha fazla sıkıntı çektirmeyin, işleri rast gitsin, baba şefkati ilgili görsün azıcık.

9. bölümün fragmanı da hemen bölüm sonunda geldi ki vay vay, gene ne olacağını kestiremediğimiz anlar görünüyor. Ama benim aldığım genel hava şu ki, sanki Kıraç ve Dicle'nin bu sırrı, çok uzun sürmeden şak diye ortaya çıkacak gibi. Tabii bunu Kıraç'ın söylemesini isterim. Baba ol be Kıraç Özdal! 

Barış'ın Dicle'yi kokladığı gibi kokluyorum sizi, Pazar günü görüşelim!

 

MERVE DENİZ



YORUMLAR




DİĞER HABERLER