Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZEL
Babalar ve kızları
Her zamanki gibi çeşitli olayları bir arada işleyen dolu dolu bir bölüm oldu 6. bölüm. Feris'in, oyuncusunun dizisinin reytinglerinin düşmesi ve bunları yükseltecek hamleler üzerine konuşurken "Daha ilerisi için düşünülen olaylar öne alınabilir," demesi, bana içeriden bir mesaj gibi geldi. Çünkü Barış-Dicle-Beren üçgeninin aniden hız kazanması ve Kıraç'ın akşamdan sabaha tövbe edecek kıvama gelmesi kanımca tam da bu sebepten, senaryoya acil müdahaleden. Bunlar beni üzüyor tabii. Öğrendik ki dizi 15. bölümü ile final yapacakmış, belki orjinali de kısa olduğu için zaten böyle planlanmıştı baştan, bilemiyorum tabi ama böyle güzel, içinde güncel eleştirileri olan, modern ve eğlenceli bir dizinin ekranda kalmasını isterdim.
 
Gelelim karakterlerimizin neler yaptığına. "Dün geceyi unutup eskisi gibi olalım mı?" diyen saf Barış... Olaman artık eskisi gibi, olaman. Barış ve Dicle arasındaki o kıvılcım ortaya çıktı bir kere, artık arkadaş kalalım da deseler, araya Berenler de girse geliyor gelmekte olan, serin kalalım a dostlar! Barış'ın evindeki sahne de Dicle'nin evindeki sahne de çok tatlıydı, içim ısındı. Benimle kal davetine çok güzel bir karşılık vererek ("Şimdi ışıklar sönük, yarın flaşlar patladığında beni görmezsin bile") ve Barış'ın yanağına minnoş bir öpücük kondurmayı da ihmal etmeyerek Dicle zaten yerini belli etti. Kovalayan kız olmayın, erişilemeyen kız olun canlarım, feyz alın. Hislerinin artık farkına varan ama kendine de güvenemeyen Barış'ın yine sıkıldığında soluğu Dicle'nin yanında alması, tatlı tatlı konuşmaları çok naif ve güzeldi, ben beğendim. Ha, sonradan yan odada uyuyan kıza, kapısına gidip konuşmak varken niye telefon ettiğini anlamadım; telefon bu Z kuşağı mensuplarının vücutlarının bir parçası olmuş herhalde. Ama neyse, söyledikleri de doğru bir yandan. Zaten başında bin tane bela olan Dicle'nin şu an en son ihtiyacı olan şey Atarlı Yeni Ünlü bir sevgili. Ama bu ikili o masumiyeti, karşılıklı derinleşen hisleri, söylemek istenip söylenemeyenleri çok iyi yansıttılar bölüm boyunca.
 
 
Kıraç ya ne biçim bir adamsın? Madem öyle gidip mutlu oluyordun Dicle'yi görünce, ne diye bıraktın gitmeyi? Ama son raddede Kıraç'ın geldiği yeri hem beğendim, hem de aferin dedim. Gerçi, bu kıvama geldiğinin sinyalini Dicle'ye bağıran Aydın'ın peşinden gitmesiyle de vermişti, sonunda babalık duyguları kabardı. Daha sonra karısının haksız suçlamaları da onu -doğal olarak- çok kötü etkiledi; öz kızı ile aralarında aşk ilişkisi olduğu lafı ile sinirden kükredi. Ayy düşünmesi bile korkunç. Ve bu kavga sonucunda bir karara vardı; ilk görüşte aşık olduğu, çocuğuna babalık yaptığı kaç yıllık eşi ile evliliğini bitirmeyi göze alarak evden çıktı. Sonrasında kendisiyle yaptığı hesaplaşmada doğru yere vardığını görmek güzel. Ağzının üstüne terlikle vurulası sinir bozuculuktaki Köpek Balığı Kıraç tavrı gitmiş, hatasının farkına varan, kimseyi suçlamayan, kaçmaya çalışmayan olgun bir adam gelmişti kanepede uyanıp da Dicle'ye durumu anlattığı sahnede. Eh, Barış Falay'ın zaten bir karakteri de empati yapılmayacak, anlaşılmayacak, inanılmayacak kadar sahte canlandırdığını görmedik bugüne kadar. Seviyoruz seni Barış Bey.
 
 
Ay Beren azalarak bit, nolur. Bu da anasının prensesi, işler istediği gibi gitmeyince hemen bıyık altından şikayet, hemen bir hareketler bir tavırlar. Deniz kenarında Barış'a ondan hoşlandığını itiraf ettiğinde aslında Barış'ın Beren'le öpüşmeye hiç niyeti yoktu da o durumda kaldı gibi oldu, yüzünün aldığı tereddütlü şekle bakarak. Ki sonra da zaten benden bir şey bekleme diyerek tavrını belli etmişti. Ama Beren son dakikada bir gol çakarak hem Barış'ı, hem Dicle'yi hem de bizi dumura uğrattı. Dicle'nin de artık saflığını (en azından yüzde 30'unu) bir kenara bırakıp oyuna daha sıkı asılmasını istiyorum. Pabuç bırakma şuna bebişim, azıcık cazgırlık iyidir. Anası kılıklı Beren, kırmızı rujunla ne öpüyorsun oğlanı? Taciz vaaar! Memur bey, Barış adlı arkadaşı taciz etti bu kız, alın götürün (de bir kurtulalım ayh). 
 
 
Kıraç'ın ajansın sahibi olması olasılığı ile kabuslar görmeye başlayan ajans ahalisi güldürdü. Özellikle de komisyon kotası muhabbeti ve Peride'nin haklı isyanı; "Ne yapacağım yani ben? Yeşilçam'ı mı dirilteceğim?!" keşke Peride Hanımcığım, keşke. Ayrıca bu bölüm sürdüğünüz kırmızı rujunun rengi çok hoştu, acaba neydi adı sanı? Peride'nin diziye kattığı bilge menajer (bilge balıkçı modern version) havasını seviyorum, herkesi toparlayan sakin havasının yanında bebelere de öğütler veriyor, morallerini yerine getiriyor. Bölümün diğer ünlü konuğu Boran Kuzum'u da audition öncesi sakinleştirdi. Ve fakat Boran'ın audition'ı çok iyi değil miydi? "Boğuluyorum, anlamıyor musun?" repliği bana diyalektli romantik serseriden ziyade Bihter Ziyagil'i hatırlattı, yönetmen öyle bir tavır mı bekliyordu acaba?
 
 
Artık her şeyin üst üste gelip omuzlarını çöktürdüğünü Dicle o kadar güzel ve sakince gösterdi ki, o ağırlığı hissettim ben de. Ahsen Eroğlu'nun her bakışı, dudağını ufacık oynatması bile bir sürü duyguyu geçiriyor ekrandan, valla helal olsun. Kızcağızın güzelim kıvır kıvır saçlarını Ören Bayan gibi tepeden yapıştırmasalar bir de her şey çok güzel olacak. 
 
Mayda yedin beni, yedin. Resmen obsesyonu oldu Dicle, sürekli söyledi durdu, Kıraç'ın başının etini yedi. Yetmedi, fragmanda gördüğümüz üzere gidip koskoca AJANS satın aldı ya :D Sırf Dicle'yi kovmak için (yani tabi Kıraç'ın işlerini bozmak, ona ayar vermek de vardır içinde). Zavallısın Mayda; zenginsin, güzelsin, babanın prensesisin ama zavallısın. Seni üç hayırla uğurlamak istiyorum. Kızını da al git pls.
 
 
Her oyuncunun sevmeyeni olur da Rıza Kocaoğlu'nu sevmeyen yoktur bence. Her zaman olduğu gibi, rolüne yapışmış metot oyuncusunu canlandırdığı sahneler harikaydı. Onu rolden çıkarmak için bu kadar uğraşmak gerçekten menajerlerin yaptığı bir şey midir bilemem ama Feris'in iğrenmeyle karışık çabaları güldürdü. Dizide komedi unsurları cılkını çıkarmadan çok güzel yediriliyor bence zaten. Feris ve Çınar'ın anlamsız basılmaları ve sonra ofise gelip kavga etmeleri de keza pek bir şenlikli oldu. Ha bu arada bu haftalık Çınar ve Emrah sevgi gönderimimi yapmış mıydım? Hemen yapayım, Çınar'a da Emrah'a da bayılıyoruz ailecek. Fatih Artman ve Semi Sırtıkkızıl döktürüyorlar.
 
Bu bölüm sevgili Ferisciğimize "helal!" demekten bende hal kalmadı, Feris'in arkasından kafa sallayan Kıraç gibiyim. Gördünüz mü bir erkek nasıl peşinden getirilir? Kıvrık Kol Nejat'ı diyorum, kızı bari bu sefer kaçırmamak için gururuna çok fazla yenik düşmeden hareket etti. İşte bu, ne istediğini bilen erkek çekiciliği. Devam böyle.,
 
Yine bir sürü olaylı bir bölüm bizi bekliyor fragmandan anladığım kadarıyla. E haftaya yine burada bu saatte görüşürüz o zaman!
 
 
MERVE DENİZ

 

YORUMLAR




DİĞER HABERLER