Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
KÖŞE YAZISI
Televizyonla konuştum, haberler iyi!

Yaklaşık 25 senelik ve sadece 29 bölüm süren bir dizinin efsaneliğini anlatmak zor. Absürdün, abartının, sembollerin ve renklerin efendisi David Lynch’in paletinden televizyona çarpmış Twin Peaks geri dönüyor. Dönüp baktığımda Laura Palmer’ı kimin öldürdüğünü hayal meyal hatırlıyorum, ama Angelo Badalamenti’nin akıldan çıkmayan müziğiyle bezeli introsu, iliklerime işleyen soğuk, yanan odun çıtırtısının huzurlu sesi, kahvenin ekrandan fırlayıp ciğerleri dolduran kokusu, Agent Cooper ve Audrey Horne; ama hepsinden çok da kiremit kırmızısı ve gece mavisi çok net. En önemlisi bu belki de, sinema dilini TV’ye aktarıp en hafif tabiriyle garip bir diziyi kült haline dönüştürebilecek dehada David Lynch. Amerikan kasabasının çöküşü, Amerikan Rüyası’nın yıkılışı ve insan doğasının korkunçluğu okumaları yapılabilir elbet ama absürdün ana akıma mal olduğu dönüm noktası olmasıyla özel Twin Peaks.

Türkiye televizyonlarının en büyük yıldızı kim? Basit bir test yapalım. Yıldız olmanın en basit özelliği yeri doldurulamazlıktır. Televizyonda yerine başka birini koyduğunuzda aynı tadı vermeyecek program hangisi? Fan base’leri geniş ve etkili olan Çağatay Ulusoy, Hande Doğandemir ve Kerem Bürsin gibi genç ve güzel yıldızları bir kenara koyuyorum, onlar aralarında yer değiştirebilir, kendini kabul ettirmiş ve seyirci kitlesini oluşturmuş Kenan İmirzalıoğlu-Kıvanç Tatlıtuğ –görüntü farkları hariç- birbirlerinin oynadıkları rollere rahatlıkla uyarlar. Serenay Sarıkaya çok özel bir iş çıkarıyor ancak bu unvanı alabilmesi için daha önünde uzun yıllar var. Cevaba geliyoruz, ekranın Ozymandias’ı geri döndü. Tolga Çevik her şeyiyle bir pop idolü ve yerinde başka biri olsa Arkadaşım Hoş Geldin’in başarısı asla aynı olmaz. Ben programın Cumartesi PT-2’ye konulmasını anlamadım ama nereye koysak izlenir durumu söz konusu herhalde.

Kıvanç Tatlıtuğ demişken, geçtiğimiz hafta Rodos’taydık üzerinize afiyet, yediğimi içtiğimi de anlatırdım da o sonra, derdimiz televizyon. Logosu Star’ınki, yayın tarzı CNBC-E’ninki gibi bir kanal var, birkaç tane hit yabancı dizi ve, evet bildiniz, Türk dizisi yayınlıyor. Hem de dublajsız alt yazılı. Hem de 50’şer dakika halinde. Denk geldiklerimiz Kuzey Güney veÖyle Bir Geçer Zaman ki oldu. ÖBGZK’nin aşırı dramatize hali hala geriyor insanı da esas dikkat çeken Kıvanç Tatlıtuğ’un Aşk-ı Memnu’dan Kuzey Güney’e kadar oyunculuğunu ne kadar geliştirdiği. Zaten inanılmaz bir ekran yüzü var, üstüne üstlük olduğu yerde kalmayıp kendini geliştirmesi çok önemli meziyet. Diğer porselen güzelliklere duyurulur. Azıcık kırılabilirsiniz.

Kimsenin ekmek parasına laf etmek haddim değil ama katil savunucusu Seda Sayan’la da empati kurmamın mümkünatı yok. Biraz cepten yiyiversin.

The Walking Dead de yeni sezonuyla arz-ı endam etmeye hazırlanıyor. Son sezon defolu bir yap-bozun aynı parçalarla baştan yapılma denemesiyle geçti, dolayısıyla –özellikle çatışma kurma konusunda- oldukça sorunlu bir şekilde bıraktık kahramanlarımızı. Olsun, haftalık zombi bağımlılığımı gidermek için hala reçeteli ilaç. En çok da Daryl-Rick bromance’ini merak ediyorum.

Korkunç Turkcell reklamını gördünüz mü? Karatahtaya tırnak sürtünmesi gibi bir ses dizisi ve kadınları yemek yaparken, günde, kuaförde ve benzeri “işte hep kadınlar böyledir” yerlerde gösteren bu bozuntuyla ilgili bir şeyler yazmaya çalışırken bile ellerim titriyor. Kadınlarımız sonunda akıllı telefona mı çok acayip internete mi ne kavuşunca istediklerini yiyip özgürleşmeye başlıyorlar. Monstrosity’nin Türkçesi var mı? Cinsiyetçiliğiniz batsın.

Ekranella deneyimim başlayana kadar yerli dizi takip eden biri değildim. Sektörün bu kadar zorlu olduğunu, hayran kitlelerinin yoğunluğunu, gücünü ve aktifliğini, neredeyse özerk devlet olacak kadar girift ilişkilerle bezeli olduğunu yeni yeni keşfediyorum. Mesela “Salı izleyicisi” diye bir tabir varmış, Sümüklü Papatya’dan öğrendim. Resmen UFO görmüş masum köylüyüm şu anda. Sudan çıkmış balık karada nefes almayı öğrenirse enteresan bir değişim yaşar elbette, benim de o balık olarak anlamadığım şeyler var. Şimdi Benim Adım Gültepe gününde ve saatinde yayınlanmadı. Neden? Kimse bilmiyor. Fragmanı bile yok kesin yayından kaldırıldı dediler, sonra PT-2’ye alındığı muhabbeti çıktı, Facebook’ta “Yedirmeyiz” grupları kuruldu, şimdi de günü ve saatine geri dönmüş. Benzeri Bana Artık Hicran De’ye de oldu. Bu işlerin her şeyin ötesinde daha profesyonel yürümesi gerekmez mi? Bu dizilerin basınla ilişkiler sorumlusu, Türkiye’de asla var olmayacak pilot konsepti, küçükken oynadığım yoyoya dönmeyecek bir sistemi yok mu? İşçi hakları? Sendika? Bir açıklama? Yok herhalde di mi? Teşekkürler, iyi günler.



YORUMLAR




DİĞER KÖŞE YAZILARI