Meşhur olma isteği ne zaman ne de sınır tanıyor; 70’lerde dergilerin ses ve oyunculuk yarışmalarına katılıp hayal ettikleri o renkli dünyada yer almak isteyenlerin çocukları torunları yaşındakiler, bugün internet aracılığıyla başvurdukları, teknolojinin nimetleri sayesinde oylandıkları, sosyal medya aracılığı ile destek aradıkları yarışmalarda yer alıyor. Değişen pek bir şey de yok aslına bakarsanız; heves ve amaçlanan şey yıllardır aynı ama yarışma içerikleri, yarışma platformları ve seslendikleri kitle zamanla değişti tabi. Bu bahsettiğim günümüz yarışmalarından bir tanesi hepimizin aşina olduğu The X Factor. Ünlü İngiliz TV prodüktörü Simon Cowell’ın dahiyane projesi olan yarışma, onlarca ülkede yayınlandı, büyük ilgi gördü; her ülkenin kendi starlarını, şarkıcılarını bulmasına yardımcı oldu. Ülkemizde 2014 senesinde ilk defa yayınlanan program, şan şöhret ve yetenek yarışmalarının bolluğundan olsa gerek, beklenen ilgiyi görmedi ve devamı gelmedi. Komşumuz Yunanistan’da ise durum farklı; ilk olarak, 2008 senesinde Yunan televizyon izleyicisine “merhaba” diyen program büyük bir ilgiyle 2011 senesine kadar üç sezon devam etti. Beş senelik uzun bir aradan sonra ise bu sene tekrar ekranlara döndü. Çoğu insan gibi ben de bu tarz programlara kayıtsız kalamadığımdan “dur bir bakayım şuna” dediğim andan itibaren ekran başından ayrılamadım. Selânik’te ve Atina’da gerçekleşen ön elemelerden sonra 16 yarışmacı, dört kategoriye ve jüriye dağıtıldı; genç erkekler, genç kadınlar, ikililer / gruplar ve yaşı geçkinler (kibarca tanımı bu olsa gerek) finallerde en ihtişamlı sahne şovları ve en süslü püslü halleriyle her hafta karşımıza çıkıyorlar.
Sunucumuz Sakis Rouvas
Dördüncü sezonun sunucusu Sakis Rouvas. 2004 senesinde İstanbul’da gerçekleşen Eurovision Şarkı Yarışması’na Yunanistan adına katılıp Shake It isimli manasız şarkısı ve göbeğine kadar düğmelerini açtığı gömleğinden gördüğümüz göğüs kasları ile dikkat çekmişti kendisi. Sakis yakışıklı adam, Yunanistan’da yıllardır o korkunç sesine ve silik şarkılarına rağmen bir şekilde hâlâ seviliyor. Kilo almadı, çok yaşlanmadı, üstelik aile babası, kendisi gibi güzel bir karısı var, e ondan ideal sunucu mu olur? Ben yıllar sonra onu ekranda gördüğümde suratındaki küçük botox darbelerini fark etmedim desem yalan olur ama ne yapalım, devir kendine bakma, hâlâ güzel görünme devri. Ancak Sakis abimizin sunuculuk konusunda oldukça başarısız olduğunu itiraf etmem gerekiyor. 32 dişini göstere göstere uzun uzun kameraya bakması ve seyirciyi gaza getirmek için sürekli bağırmasından şahsen yıldım. Küçük bir ülke büyüklüğündeki, yakında özerkliğini ilan edecek güneş gözlükleriyle sahneye çıkıp, binbir tafrayla onları seyircilere atmasından da. Bir de ekoseli ve çizgili takım elbiseler giyip gözlerimizi şaşı ediyor ama yine de şükür, giyse giyse bu takım elbiseleri ancak o giyebilir.
Biraz da jüriyi tanıyalım
Jüri üyeleri ise pek tatlı ve iyi insanlar. Şu Yunanistan’da izlediğim bu tarz yarışmalarda bir tane Armağan Çağlayan gibi jüri üyesi göremedim, yanarım yanarım ona yanarım. Kimse de ağzını açıp bir yarışmacıyı ağlatmıyor, kötü kişi olmuyor. Bu sezonun jüri üyelerinden en Armağan Çağlayan olmaya yakın isim Giorgos Theofanus. Yunanistan’ın en önemli söz yazarı ve bestecilerinden olan jüri üyemiz Kıbrıs doğumlu, tatlı sert üslubu ve ciddi yorumları ile dikkat çekiyor. Eee, Nana Mouskori’den tutun da George Dalaras’a kadar ünlü şarkıcılara destek vermiş biri Theofanus, olacak o kadar. Genç erkekler kategorisinin koçu olan müzisyen, bu yazının yazıldığı an itibariyle finale kalan dört yarışmacının ikisini elinde tutuyor. Yılların birikimi, Yunan müzik dünyasında oynadığı aktif rol, oldukça işe yaramış gözüküyor. Diğer erkek jüri üyesi Thodoris Marantinis, ikililer / gruplar kategorisinin koçu. 38 yaşındaki şarkıcının bizzat kendisi de bir grup solisti. Onirama isimli grup 2000 senesinden beri çalışmalarına devam ediyor. Yunan müzik dünyasına kattıkları birçok hit şarkıyla ve parti ortamlarını aratmayan deli konserleriyle meşhur bir grup. Ama Thodoris mülayim bir adam; kalp kırmıyor, hep pozitif, zaten oyuncak ayı gibi de bir suratı var, kimse nefret etmiyor ondan. Yarışmanın yayınlandığı ilk haftalarda, kendi kategorisinde yarışanlar hızlıca elense de şimdi son dört içinde bir yarışmacısı (aslında bir ikili) iddiasını sürdürüyor. Kadın jüri üyelerinden Tamta, istisnasız her hafta farklı bir stille oturduğu jüri koltuğunda ilgiyi üstüne çekmeyi başarıyor. Aslen Gürcü olan Tamta’nın biraz trajik bir hikayesi var. Yıllar önce tatsız sebepler yüzünden göç etmiş Yunanistan’a. Çocuğu ve annesi ile yeni hayatına Yunanistan’da başlamış ve 2004 senesinde, benzer bir yarışmada ikinci olmuş. Dünya tatlısı, hep güleryüzlü, kategorisindeki yarışmacılara inanılmaz destek veren biri. Üstelik ben kişisel olarak stiline, her hafta değiştirdiği saçlarına hastayım. Tamta, genç kadınlar kategorisinin koçu ve onun da son dört yarışmacı içinde bir yarışmacısı bulunuyor. Son ve diğer kadın jüri üyemiz ise Peggy Zina. Yaşı geçkinler grubuna koçluk yapan şarkıcı, sessiz sakin, polemiğe girmeyen, özel hayatı çok konuşulmayan ama yıllardır sürdürdüğü başarılı şarkıcılık kariyeriyle bilinen biri. Biraz bizim Nilüfer’i anımsatıyor bana. Peggy Zina’nın kategorisinden ne yazık ki son dörde kalan olmadı, yaşı geçkinler tıpış tıpış evlerine döndü.
Peki ya yarışmacılar?
Yukarıda bahsettiğim üzere son dört yarışmacı ile finale yaklaşıyor The X Factor Yunanistan. Andreas Leontas genç erkekler kategorisinde son dörde kalan iki yarışmacıdan biri. Yunanistan’da sakalı ve dövmesi olmayan genç erkekleri dövüp çöp kutusuna attıkları için mecbur onun da var. Klasik yerli pop ballad şarkılarında çok başarılı. İçli içli şarkı söyleyip, hisli hisli seyircilere baktığı için çok seviliyor. Ancak Andreas oğlumuzun bir dişli rakibi var, o da kendi bulunduğu kategorideki Ian. Ian Stratis’i sokakta görsem, -medeni bir insan olduğumdan- tokat atamasam da en azından bir çelme takmaya çalışırım. Hiç olmadı o hipster gözlüğünü kırma çabam olabilir. Kendini Adam Levine, Robbie Williams zanneden bir çocuk, hiç anlamıyorum neden. Bir havalar, bir tafralar, görmeniz lazım. Sahneye çıktığı an seyirciler arasında yer alan genç kızlar öyle bir bağırıyor ki televizyonu bir on saniye sessize almak zorunda kalıyorum. Benim hiçbir şekilde favorim olmasa da finale kalacağını ve büyük ihtimalle yarışmayı kazanacağını düşünüyorum. Genç kadınlar kategorisinde yer alan Tania Breazou aslen Romanyalı, 18 yaşında, pırıl pırıl bir kardeşimiz. Koçu Tamta tarafından yönlendirilen Tania’nın sesi de sahne performansı da kusursuza yakın. Gönlümden geçen onun yarışmayı kazanması ancak bu tarz yarışmalarda erkeklerin -ne hikmetse- her seferinde daha şanslı olduğunu biliyoruz. İlk üç sezonun kazananı da erkek olduğundan belki bir pozitif ayrımcılık yapılır ve Tania yarışmanın kazanı olur diye umuyorum, göreceğiz. Stereo Soul ise iki kalın bacaklı, toparlak oğlandan oluşan bir grup. Hayatımızda böyle bir hep çok sevimli, afacan kuzenler vardır ya, öyle çocuklar. Performansları ve ses uyumları gayet iyi, aşırı yakışıklı ya da karizmatik olmamalarına rağmen çok seviliyorlar. Koçları Thodoris onlara güzel şarkılar seçiyor, onlar da gayet güzel yorumluyorlar. Onlar birinci olurlarsa da üzülmem, dürüst olayım.
Yoksa yine Kıbrıs mı kazanacak?
Yunanistan’da ilk üç sezonda bu yarışmayı kazananların hepsi Kıbrıslı, böyle garip bir durum var. Aslına bakarsanız program iki ülkede de aynı anda yayınlanıyor ve şovumuz “The X Factor - Yunanistan Kıbrıs” olarak adlandırılıyor ama hem katılan yarışmacıların hem de izleyicilerin çoğu Yunanistan’dan. Bu sene son dörde kalan yarışmacılardan romantik Andreas da Kıbrıslı. Bu sene o kazanırsa Kıbrıs dördüncü kez yarışmanın galibi olacak. Ben yine de o afratafra Ian’ın alacağından eminim ama bu işler belli olmaz. 8 Temmuz gecesi kim kazanmış, öğreneceğiz.