Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZEL
Televizyon kafamı bulandırıyor

image

Bu yazının televizyon boklama ile başlayıp öyle devam edeceğini düşünüyorsanız, evet kısmen haklısınız, ancak tamamiyle öyle değil. Ben televizyonu seven biriyim, direkt olarak, en azından şu ana kadar insanı aptallaştırdığını da düşünmüyordum, en azından tahmin edilen şekilde değil. Farklı bir etkisi oluyor üstümde, biraz ondan bahsedeceğim.

2014 Türk televizyonlarının kan ağladığı bir yıl oldu, dizilerin çoğu dört-beş bölüm sonra iptal edildi, yarışma programlarında skandallar tepki çekti, gündüz kuşağı ise hiç efsane yaratamadığı gibi, bir de üstüne üstlük kendi olaylarını yarattı… Peki, bu arada elimizde kalan program ve diziler nasıl? Memnun muyuz? Eğleniyor muyuz? Fanı olduklarımız hangisi? Bu soruların cevaplarının çoğunlukla negatif olduğunu söylemek yanlış olmaz diye düşünüyorum.

Bence televizyon toplumun aynası olmasa da, en azından toplumun beğenilerini simgeleyen, nelerden hoşlandıklarını ölçmeye yardımcı olmaya da yardım eden bir eğlence aracı. Şu geçtiğimiz seneye baktığımızda ise hiçbir şeyden hoşlanmamışız gibi görünüyor. Aynı zamanda kafamız da oldukça karışık. Bir yandan da çok sevdiğimiz tenkit eylemini üst boyuta taşıyarak içimizdeki bastırılan siniri tanımadığımız insanlardan daha da çıkarmaya çalışıyoruz.

Bu senenin en çok ses getiren programlarına bakalım; Bu Tarz Benim, Med Cezir, Karadayı, Paramparça, O ses Türkiye, Güldür Güldür, Ulan İstanbul…

Dizileri tebrik ediyorum, zira büyük başarı bu sene yayında kalabilmek, üstelik çoğu şu aralar skandal yaratan ve istenen reytingi alamayan Şeref Meselesi kadar büyük bir tanıtım yoluna da gitmeden başardı bu işi. Fakat yine de hiçbiri, birAşk-ı Memnu ya da Muhteşem Yüzyıl olup kitleleri peşinden sürükleyemedi, kimse muhtemelen aradan dört sene geçse de kitleleri arkasından sürüklemeye devam edemeyecek gibi… Karadayı'yı anneannem çok seviyor, muhtemelen o unutmaz…

Aşk-ı Memnu'nun bu alanda çıtayıçok yükseltmesi bu duruma önayak olmuş gibi geliyor ister istemez. O başarıya erişme amacıyla başlayan dizilerden bir diğeri de hatırlarsanız, Kurt Seyit Ve Şura'ydı. Ne oldu? O da yayından kaldırıldı. 

Programlara gelirsek, Bu Tarz BenimYemekteyiz'in yarattığı heyecan seviyesine ulaştı, fakat ardı arkası kesilmeyen skandal ve dedikodularla o da kendini bitirdi. Şahsen eleme gecesini bile izlemedim, iyi ki de izlememişim çünkü yapımcı ve kanal yine anne ve ergen genç kız kavgası gibi anlaşamamış ve canlı olarak yayınlanacağı duyurulan ve sms ile oy atacağımız program jüri üyelerinin de arazi olmasıyla yine banttan yayınlanmış. İkizler kazanmış yarışmayı ama nasıl oldu bilmiyoruz, dev skandal. Acun Ilıcalı programı TV8 için satın almış ama bu saatten sonra ne yapacak bilemiyorum gerçekten.

Seda Sayan yine gündüz kuşağını ele geçirmeye çalıştı ancak önce yayına katil çıkarması sonra da Yol Arkadaşım isimli yeni programıyla o da sinirleri zorlamaya devam ediyor. Bu program hakkında söyleyeceğim çok şey var, elimden geldiğince üslubumu bozmamaya çalışacağım, önümüzdeki paragraflarda buluşmak dileğiyle…

Televizyonun böyle kafa bulandırıcı bir etkisi üzerimde eskiden olmuyordu, hatta yalnız yaşadığım bir dönem televizyonu evde ses olsun diye açık bırakır arada dinlerdim. Yine de ekranda ne olursa olsun beni rahatsız etmezdi. Artık oluyor. Sürekli biri birilerini eleştiriyor, hayatına karışıyor ya da yaşaması gereken hayatı ona dikte ediyor. DELİRİYORUM.

Seda Sayan'ın programını ele alalım, Yol Arkadaşım. Evlenmek isteyen insanları ‘uzmanlar’ eşleştiriyor, ve ne idüğü belirsiz 10 kişi onlar evlenirse sürdürebilirler mi sürdüremezler mi onu tartışıyor. Bu sırada evlerine giriyorlar, kızlar yemek yapabiliyor mu ona bakıyorlar, erkekler ne iş yapıyor, kıskanç mı, o tür şeyler soruyorlar ve oylama yapıyorlar. Bu programlara katılanların ajanslardan geldiğini artık hepimiz biliyoruz, o yüzden “sen kimsin elalemi eleştirip iki saatlik program kapsamında tanıdığını sanıp eleştiriyorsn?” gibi bir çıkış yapmak manasız olur. Benim sinirimi bozan bu ideal kadın ve ideal erkek portrelerini topluma iteleme şekilleri. 

Kız yemek yapamıyormuş nasıl olurmuş, adamı mutlu edemezmiş… Adam yeterince kazanmıyormuş kadını mutlu edemezmiş… Evliliği yemek yapmak ve para kazanmaküzerine kurmalarına mı sinirlensem, insanları onların onayı ile evlendirme egolarına mı sinirlensem yoksa görücü usülü evliliği bu şekilde tekrardan popülerleştirmelerine mi delirsem seçemiyorum resmen. Ne zaman denk gelsem düşündüğümü unutup kanala kitleniyorum, amaçlarına ulaşıyorlar, izliyorum, ancak o esnada yaptığım diğer iş tamamiyle yalan oluyor. Düşünme yetimi kaybediyorum.

image

Bu şekilde beni sinir ederek ekrana kitleyen bir program daha var. Lezzet Haritası. Biraz bundan bahsedelim. Deliriyorum. Her dönem ekranda karşımıza çıkan, gezelim görelim tandanslı bir program aslında. Ki ben çok severim gezmeli ve yemeli programları, dev bir Antony Bourdain fanıyım mesela. İşte burada etken kesinlikle üslup. Sunucumuz şimdiye kadar zaten bu tarz programlar tarafından 500 kere gidilmiş yerlere gidip bütün köyüçığlık çığlığa yiyor. Doğru duydunuz, eğer izlemediyseniz bi göz atmanızı tavsiye etmem çünkü beni sinir harbi ile hipnotize ediyor, muhtemelen sizi de delirtir. Köylü teyzelerin, yine geldi mnstğmbakışlarını farketmemek elde değil. Geliyor önce, köyde gezerken, köylülerle tanışırken hayatının en fantastik deneyimini yaşıyor ve onlar aslında halk değil, oompa loompaymışgibi çığlıklar atarak hadsiz bir şekilde, hayatında ilk defa gördüğü ve muhtemelen bir daha görmeyeceği insanlardan makas alıyor, yapışıyor öpüyor, ciyak ciyak bağırarak üstlerine koşuyor… Ben bunu oldukça hadsizce buluyorum. Ayıp denen bir şey var sen misafirsin, misafirlik önemlidir, şımarmak ayıp değil mi? 

Bir de yemek yeme faslı var, şanslısınız ki halk oyunları takımlarının arasına girip elinde dana döş ile halay çektiği noktaları es geçeceğim, yemek yerken bu ablamızın suratına niçin zum yapılıyor, niçin her ısırışta tek bir kelime etmeden sağa sola sallanıyor anlamış değilim. Yapılışını anlatıyorsun, tadını da anlatsana. Biz sen yemek ye diye mi izliyoruz, merak ediyoruz tadı nasıl, dokusu nasıl, orda otur bütün köylerin rızkını ye diye mi izliyoruz? Amcalardan, teyzelerden makas al, halay çek diye mi izliyoruz? Konuştur o insanları, çığlık atmak yerine yorum yap. Az ye.

image

Gezi programları arasında TV8'de yayınlanan yeni bir program vardı mesela, formatına bayılmıştım o da şimdi yayından kalkacakmış. Para Bende isimli programın formatışöyle, iki genç dünya turuna çıkıyor, gittikleri her yerde bir kişi über lüks gezebileceği bir miktar para alıyor diğeri az para ile geziyor. Bu sürekli değişiyor, gezecekleri yere ulaştıkları zaman bir yarışma yapıyorlar, o yarışı kazanan parayı alıyor. Bence harika format, özellikle gezi programı sevenler ve kendine tatil için destinasyonlar seçme konusunda yardımcı olduklarını düşünenler için hem parayla hem de düşük bütçe ile neler görüp neler yapabileceklerini görebilir insan. Ayrıca programdakiler de oldukça sempatik gelmişti bana.

Güldür güldür programı hakkında da bir kaç kelam etmek istiyorum, ancak sanırım sadece benim zevkime hitap etmiyor. Yani çok seveni var, demek ki sorun bende. Şu sahne programlarından bir tek sevdiğim, Arkadaşım Hoşgeldin, o da Tolga Çevik’in gerçekten komik bir insan olmasından kaynaklanıyor sanırım, diğerleri bana gerçekten komik gelmiyor. Tercih ve zevk meselesi. 

image

Televizyon hayatımızın bir parçası, bu kesatlık izleyicileri üzüyor. Kesatlık bir yana insanı sinir eden programlar başlıkta da belirttiğim gibi resmen insanın kafasını allak bullak ediyor. İzleyiciyi kendilerine çekmenin kolay yolundan vazgeçip kaliteli yapımlar üretilen eski dönemlerden örnek alıp, İkinci Bahar, Dadı, Tatlı Hayat, Asmalı Konak gibi dizilerin geri dönmesini dileyerek yazımı bitiriyorum.

YORUMLAR




DİĞER HABERLER