Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZEL
Tam bir  yaz dizisi ‘Ballers’

Yaz ayları stok dizileri tüketmek için ideal zaman, ama Ballers’la ilgilenmeye hiç niyetim yoktu, beğeneceğimi de zannetmiyordum. Sonra HBO ikinci sezona uzattı diziyi; acaba kanalın epey zamandır eksikliğini çektiği erkek dizisi açığını doldurabilir mi?

HBO, Sex and the City ya da Girls gibi kadınların merkezde olduğu dizilerle televizyona klasikler armağan etti. Erkeklere yönelik ve baş karakterleri de erkek olan diziler açısındansa o kadar başarılı olamadı. Entourage epey bir sürdü, ama tarihe kaldı mı? Dizinin bitiminden sonra yapılan filmdense hiç bahsetmeyelim.

How to Make it in America erkek temalı diziler alanında ikinci girişimiydi HBO’nun. O da tutmadı; hikayenin nereye gittiği bir türlü bilinmiyordu, karakterler yeteri kadar ilginç ve merak uyandırıcı değildi, olay örgüleri sınırlıydı.

Ballers bir televizyon klasiği olacak mı? Hayır ama Entourage’ın fenerini en uzağa taşıyan ve o mirastan yiyen eğlenceli bir dizi. İlk sezonunun her biri 20 küsur dakikalık bölümlerinin tamamını bir Pazar günü evde iPad’imden izledim. Öyle konsantre olmak falan gerekmiyor, hikaye çok karmaşık değil ve tam da yazın vakit öldürmek için ideal.

Ama sihirli bir esans olmalı ki dizi ikinci sezona uzadı (hatta ikinci sezonun ilk bölümü pazar gecesi yayınlandı) ve ilk sezonu da kendisini izlettirmeyi başardı.

Entourage’ın yapımcılarından Mark Wahlberg bu dizinin de perde arkasındaki kahramanı. Televizyonun hakkı en fazla yenen ama en unutulmaz dizilerinden Friday Night Lights’da parmağı bulunan Peter Berg bu dizinin da yapımcı kadrosunda yer alıyor. Yine Entourage, HTMIIA ve In Treatment gibi HBO dizilerinin yapımcılarından Stephen Levinson ise Ballers’ın yaratıcısı.

Beklenti çıtasını çok yukarıda tutmamakla beraber dizi epey eğlenceli, kafa dağıtmak için ideal. Sonuçta kameranın arkasındaki kadro sağlam ve bekleneni veriyor.

Hikaye ise epey klişelerle ve tek boyutlu karakterlerle dolu. Entourage’ın da en büyük sorunu buydu zaten. İzleyici Vinny Chase dışında hiç kimsenin yerinde olmak istemezdi izlerken, diğer karakterler sadece dolgu malzemesiydi. Entourage’ı izleyen hiç kimsenin ağzından “Tam Turtle’lık bir davranış,” lafı duyulmamıştır. Oysa televizyonun dev dizilerinin bütün karakterlerini hala bugün anmıyor muyuz? Gündelik hayatımızda Samantha gibi tanıdığımız kadınlar olmuştur illa ki. Ya da olaylar karşısında Charlotte’un, Miranda’nın, Carrie’nin nasıl tepki vereceğini kolaylıkla kestirebiliriz. Oysa Entourage’dan E. ya da Drama’yı o kadar iyi tanımıyoruz; pek tanımak da istemiyoruz zaten.

Dwayne “The Rock” Johnson da dünyanın en iyi insanını oynuyor Ballers’da. Eski bir futbolcu, şimdi kariyerini genç futbolculara ‘abilik’ yaparak geçirmeye adamış. Hepsine doğru yolu gösteriyor. İlk sezon boyunca bir tane bile falsosunu görmedik. Bir kere bile yalan söylemedi, bir kere bile adilik yapmadı. Bir finans şirketinde çalışıyor ve futbolcuların parasını yönetiyor.

İşyerinde ortağını ise Rob Corddry canlandırıyor. Entourage’da Ari Gold’un fonksiyonu neyse Ballers’da Corddry’nin Joe karakteri de aynı işe yarıyor: Ele avuca sığmaz, ağzı bozuk, yer yer deli ve hatta itici… Ama tıpkı o da Ari Gold gibi kalbi temiz.

Dizinin iki küçük sürprizi var; benim gibi nerd’lere tabii: The West Wing mezunları Dule Hill ve Richard Schiff küçük yan rollerde ortaya çıkıyorlar ve insan istiyor ki bari onlar ekranda göründüklerinde Aaron Sorkin diyaloglarıyla konuşsunlar. The West Wing’in en karmaşık karakterinden Toby’i oynayan Schiff bu sefer sadece zenginliğinden bahsediyor. Çünkü işleyebileceği pek malzeme yok.

Senaryo zayıf, hikayeler klişe, olay örgüleri basit… Peki ne güzel Ballers’da?

Miami’de geçiyor, çekimler harika. Futbolcuların partilerini, şaşaalı yaşamlarını en gerçekçi şekilde ekrana getiriyor. Erkek modasını takip etmek için de iyi bir platform ki her bölümde oyuncuların hangi Givenchy kıyafetini giydiğinin detaylarını yazan web siteleri bile var.

Oliver Stone’un yine Miami’de geçen Any Given Sunday’i her bakımdan Ballers’ın DNA’sına işlenmiş. Ama onun kadar derine inemiyor. Tabii Ballers’da o meşhur Al Pacino monoloğu da yok. Ballers’ın kendisini izletme becerisi ise karakterlerin sempatikliği. Eski futbolcular en iyi bildikleri alanda rol yapmayı da beceriyor; yer yer Victor Cruz da dahil olmak üzere NFL yıldızları cameo olarak yer alıyor.

John David Washington. Denzel’in oğlu.

Yatlar, malikaneler, gece kulüpleri, Ferrari ve Lambo’ların dışında Ballers’ın asıl mücevherini son sakladım: John David Washington.

Bu yıl Altın Küre ödül törenini izleyenler fark etmiştir Washington’ın nasıl rol çaldığını; üstelik tek kelime etmeden, sadece bu dünyada var olarak. Yaptığı, sahnenin bir ucunda durmaktı ve herkesin gözü bir anda bu aşırı yakışıklı adama aydı. Ballers’ı izleyenler Ricky meğer oymuş diye epey gecikmeli bir şok geçirdi.

Ben de Altın Küre’yi de izlerken Washington’ı görünce her şeyi bırakıp ona konsantre olanlardandım. Ballers’da da ilk bölümden ‘bir insanın bu kadar güzel olması haksızlık’ diye aynı hayranlıkla izledim. Dizi bitince ampül yandı. O Washington bu Washington’muş diye kafama elma düştü.

Altın Küre’de John David Washington’ın sahneye çıkmasına vesile olan sunuşu yapan Tom Hanks uyarmıştı, Washington deyince belki anlaşılmaz… Ama “Denzel’in oğlu” dersem…

YORUMLAR




DİĞER HABERLER