Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZEL
Shadowhunters’a ilk bakış

Kitabını okumadığım ama filmini izlediğim dizinin ilk bölüm izlemesinden merhaba sevgili okuyucular! Size kendimi kar küresinde sandığım pencere kenarından yazıyorum. Canınız sıkılıyorsa ve bu soğuktan deri altı yağlarımızın titrediği günlerde mümkün mertebe evde takılmayı seviyorsanız derdinize çare bir çiçek değil; yeni bir dizi.

Bir KDİB Hastasından Öneriler yazısına birinci sıradan giren Shadowhunters’ı yeni diziye başlamak isteyenler için izledim ve eyyorlayacağım.

Dikkat klişe içerir!

Esas kızın annesi güçlerini kızdan saklamıştır, arkadaş grubundaki nerd, esas kızdan hoşlanmaktadır, gruptaki diğer kız nerd çocuktan hoşlanmaktadır, esas kız karşısına çıkan kahraman esas oğlandan etkilenir, esas oğlanın arkadaş grubundan esas oğlana göre sessiz ama etkileyici bir karakter daha vardır. Esas kızın annesi yakın arkadaşından yardım almaktadır ve bir de esas kızımız azıcık salak olmakla birlikte diğer karakterlerden daha güçlüdür.

Ama aynı zamanda çok güzel ablalar ve en az o kadar yakışıklı abiler de içeriyor. Hatta başroldeki abilerden bir tanesi iki farklı göz rengine sahip. Heterochromia adı verilen bir hastalıktan dolayı gözünde oluşan melanin (pigment) eksiliği bir gözünü mavi diğer gözünü ise yarı mavi yarı kahverengi yapmış.

Dominic Sherwood, dizideki adı ile Jace.

Dizi süper gücünün ve dahi çevresindeki kişilerin de farkına varmayan saftoroz kızımızın hayatını anlatıyor. Bunu en başta söyleyeyim de sonra “Neye bulaştırdın bizi yahu?” demeyin. Çünkü dizi fantastik bir kurgu olsa da gençlik dizisi… Yani yukarıdaki Hollywood klişelerine karşı koruma kalkanınız yoksa bu dizi sizin için “Tünele giriyorum, ben seni ararım sonra”dan bir tık aşağı olmaz.

Diziye başlamayı düşünüyorsanız bu kriterleri bir gözünüzün önüne getirin, tartıp biçin; uyuyorsa izleyin.

Şimdi gelelim diziyi izlemeye karar vermişler için neler olup bitiyor, onu anlatmaya.

İlk bölüm internetteki sneakpeak kısmı ile başladı ve gözümde ikinci eksisini aldı. İlk eksisi filmdeki kadroyla sahaya çıkmamış olmaları ama sanırım bunu da bir derece anlayabiliyorum. Sözleşmeler ve taze kan vs.

Her neyse, bölüme dönecek olursak bu sneakpeak’ten giden kısmı daha önce izlediğim için azıcık atlaya atlaya geçtim. Zaten çok da ilginç şeyler yok. Fotoğrafta da gördüğünüz karakterlerimizi tanıtayım hemen.

İlk fotoğrafta bir önceki açıklamada da okuduğunuz üzere Jace Wayland (Dominic Sherwood) var. Jace, babası topluluktan ayrıldığı için öldürülmüş ve annesini hiç tanımamış bir gölge avcısı. Etrafında olan bitene hâkim, gücü kuvveti yerinde, gölge avcılığının ve getirilerinin farkında; tam bir esas oğlan. Biraz dalgacı ama çokça etrafa etkileyici bakışlar atıyor. Ama yine de kendisinde sevemediğim bir şey var, henüz çözemedim. Çözersem sizlerle de paylaşırım.

Gelelim alttaki beyaz peruklu hanım kızımıza. Isabelle Lightwood (Emeraude Toubia) ya da Izzy. Jace babasının ölümü ile yalnız kaldığında Izzy ve ailesi tarafından büyütülmüş. Bu yüzden Izzy ve Jace birbirlerinin en yakınları sayılır. Sayılır çünkü bir karakter daha var. Ona gelince durumu kavrayacaksınız. Izzy kızımız kendiyle ve vücuduyla barışık, esmer bomba diye tabir edilen bir karakter.

Ve diğer oğlumuz Alec Lightwood! (Matthew Daddario) Canım Alec, balım Alec. Gece saçlı orman gözlü Alec! Kendisi umursamazlık ve coolluk konusunda dizinin en başarılı karakteri sanırım. Bu ukala ve yüksekten bakan halleri ile gönül tahtıma oturdu daha da inmez gibi geliyor. Izzy ile kardeşler ve Jace ile birlikte büyümüşler.

Kai kim ola ki diyenler için bknz.

Alec’i size en iyi şu alıntı ile anlatabilirim. Bir zamanların ortalığı kasıp kavuran Beyblade’inde çok fazla konuşmayıp duvara yaslı duran açık mavi/gri saçlı bir karakter vardı “Kai”, Alec de onun günümüz hali.

Bu üç silahşorlar hep birlikte hareket ediyorlar, Pandemonium (bar)’da kendi türleri ile beslenen yaratıkların peşine düşmüşlerken de Clary ile karşılaşıyorlar. Normal bir insanın ya da onların deyimi ile mundane’nin Gölge Avcıları’nı görmesi imkânsız. Vücutlarında bulunan rune (dövme gibi şekilleri bulunan yaralar) sayesinde insanlara görünmüyorlar ve insanların dünyasını iblislerden koruyorlar.

İlk fotoğraftaki abla, nerd karaktere âşık diğer kız, Maureen Brown (Shailene Garrett). O kadar öteye itelenmiş ki koca bölümde üç kere görünmüştür neredeyse. İsmini bulabilmek için o kadar çok uğraştım ki anlatamam. Sanırım esas kızın gölgesinde kalmış karakteri daha iyi anlatabilmek için hiçbir yere adını yazmamışlar.

Nerd çocuk Simon Lewis (Alberto Rosende) Bu çocuktan korkuyorum ben. Böyle filmlerde dizilerde hep bir uğursuzluk getirir bunlar. Filmden hatırladığım kadarıyla da böyle şeyler olacak, kurguyu değiştirmeyeceklerse. O yüzden hep mahalle teyzelerinin gözleri kısık “mendebur” diyen bakışlarıyla izliyorum bu çocuğu.

Ve tabii ki esas kızımız Clary Fray (Katherine McNamara) Nerd çocuğun aşkından bir haber, güçlerinin farkına varmaması için annesinin isteği ile hafızası silinen ve bilmediği birçok gerçekle yüzleşecek olan turuncu saçlı kızımız.

Ve kızımızın hafızasını silen meşhur Warlock (büyücü, yarı insan yarı yaratık gibi bir şey, melez tür) Magnus Bane (Harry Shum Jr.). Pandemonium’da takılıp iblisler, gölge avcıları ve insanlar arasındaki köprüde duruyor.

 

Clary ve annesinin biricik dostu Lucian Graymark ya da Luke (Issaiah Mustafa) Polis departmanında çalışıyor ve iblislerin arkalarında bıraktığı şüpheli ölümleri insanların dünyasına normal bir şeymiş gibi yansıtmaya çalışıyor. The Vampire Diaries’in Şerif Forbes’u gibi düşünebiliriz. İyilerle mi kötülerle mi henüz çözemedim, filmdeki halini de hatırlayamıyorum. Sanırım kötü gibi görünüp iyi olanlardan. Bu abimizin de süper güçleri var.

Birkaç karakter daha var ama onları anlatırsam zaten kalan sürprizin kuş kadarlık kısmı da bozulacak. İzlemek isteyenlere kalsın onlarda. Bu ilk bölüm izlemesinden vardığım sonuç şu; çerezlik dizi isteyenler için uygun. Şaşırtan, sağlam kurgu isteyenler için, kâbus. Bu diziye puanım 10 üzerinden 6.

İzler miyim? Evet, izlerim. Hakkında bir daha yazar mıyım? Bilemiyorum. Hikâyeyi daha önceden bildiğim için bana çok ilgi çekici gelmiyor, olur da farklı bir şeyler yaparlar o zaman yazarım. Onun dışında sanmıyorum böyle bir dizinin özetliyorumunu yazacağımı.

Ve bir yazının daha sonuna geldik. Siz neler düşünüyorsunuz dizi hakkında? İzlenir mi? İzlediyseniz; beğendiniz mi? Bir başka eyyorlamada görüşmek dileğiyle.

Sağlıcakla ve sevgiyle…

YORUMLAR




DİĞER HABERLER