Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZEL
Sarı Sıcak

Sanayinin iyice diplerine girdiği bir ortamda inatla geleneksel yöntemlere bağlı kalmaya çalışan çiftçi bir ailenin hikayesi… Onca maddi soruna rağmen direnen, vazgeçmemeye çalışan bir baba ve onun yolundan kopmak isteyen bir oğulun hikayesini anlatıyor Sarı Sıcak. Ekonominin, üretim ilişkilerinin farklılaşmasıyla birlikte insan hayatlarının değişimini, ailenin boyunduruğunu kırabilmenin sonuçlarını anlatıyor. Daha doğrusu anlatmaya çalışıyor.

İbrahim, babası Necip’in baskıcı ebeveynliği altında büyümüş bir genç. Babasının istediği gibi tarlada çalışan, işlerin yürümesini sağlayan temel aktör konumunda. Bu arada kendi hayali olan kamyon şoförlüğünü gerçekleştirmek için de didiniyor. Parasızlığı aşabilmek için babasının istemediği işlerde çalışıyor, para kazanma çabası dışında bir şey yapmıyor, hatta para harcamamak için sigara konusunda tam bir yancı oluyor. Babasına fark ettirmeden bütün bunları yapmak zor. Bir yandan tarladaki işlerin yürümesini sağlamak da zor. Hayalini kurduğu gibi tarladaki ırgatlardan birini yatağa atmak da öyle. İstediği herhangi bir şeyi yapması zor olan İbrahim sonunda babasının yolundan sapmaya başlıyor. O yolun kendisini hayallerine götüreceğini umarak didiniyor.

Baba Necip çok farklı bu konuda. Borç gırtlağa kadar dayanmış olsa bile bildiğinden, taraf olduğundan taviz vermeyecek kadar inatçı. Oğlunun kendi parasını kazanmasına karşı çıkacak kadar sert ama torunuyla oyunlar oynayacak kadar tonton bir yaşlı. Hayatta görebileceğimiz her üç dededen biri gibi kısacası. Yine tıpkı onlar gibi olanın bitenin farkında değil. Hem inadı hem de körlüğüyle ailesini sürüklediği uçurumdan nasıl düşeceklerinin de farkında değil.

Sarı Sıcak ekonomik durumla birlikte değişen hayatı iki insan portresi üzerinden anlatmaya çalışsa da bu konuda başarılı olduğunu söylemek mümkün değil. Oyuncuya izin vermek değil de işi oyuncunun sırtına yükleyen reji, Aytaç Uşun’un İbrahim rolündeki performansının düşüklüğüyle başarısız oluyor. Ne İbrahim’in bir hayali olduğuna inanabiliyorsunuz ne de Necip’in gerçekten inandığı değerler olduğuna. Vasat diyaloglar ortaya hikayeyi anlatmaya çalışmayan bir film çıkarıyor. Dertlerinin hiçbirini seyirciye anlatamıyor. Bir fakirlik anlatıyor evet, özellikle dekorda çıkan çok iyi işle yapıyor bunu. Ama bu fakirliğin ne nedeni var ne de sonucu.

Sarı Sıcak derdini anlatma konusunda sıkıntı yaşasa da en azından hikayeyi bir yere bağlamayı başarıyor. “Festival filmi” denilen türde nadir gördüğümüz bu durum filmin sonunda bir derece rahatlatıyor seyirciyi. Ancak bu durumun Fikret Reyhan’ın ilk filmini vasat olmaktan kurtarabildiğini söylemek ne yazık ki mümkün değil.

 

MEHMET DİNLER 

YORUMLAR




DİĞER HABERLER